T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Denizdeki balıklar denizi bilmez ki!..

İlk teypi 1950'lerin başında gördüm.. Bu aygıtta ses, manyetik banta değil, çelik tellere kaydediliyordu..

Sonra Amerika'dan gelen bir tanıdık, manyetik bantlı "Webcor" marka bir teyp getirdi..

Hepimiz hayranlıkla, bu koca cihazlara kaydettiğimiz, kendi sesimizi dinlerdik.

Geçenlerde pil almak için bir hiper-markete gittim.. Uzun ömürlü alkalin pillerden sekiz tane alana, bedava bir walkman veriyorlardı..

Otomobile ilgi duyanlar bilir..

1940'ların sonunda bazı Amerikan markaları, "fluid-drive" adı ile otomatik vitesi sürmüşlerdi piyasaya.. Ama bizim tamirciler, "Bu bozulursa bir daha tamir edilmez" diye, damgalamışlardı otomatik vitesi..

İlk Wolkswagen'lerde vites değiştirirken, "çifte debriyaj" yapardınız.. "Senkromeşli değil" derlerdi bilenler..

Hatırlamıyor musunuz otomobillerdeki ilk plak-çaları.. Galiba hepsi de "Philips" markalıydı.. Kumbaraya para atar gibi 45'lik plakları sokardınız.. Çalınmasın diye, bazıları şoför koltuğunun altına koyarlardı plak-çaları..

Ya müzik severlerin, "gramafondan pick-up"a uzanan yoldaki serüvenine ne demeli?

Yüksekkaldırım'dan bir Dual" marka pick-up alıp, eve geldiğim ve 33'lük ilk stereo plağı çaldığım günkü heyecanı, hiç unutur muydum? Mendelsohn'un Keman Konçertosu'ydu ve Oistrak kemandaydı..

İlk kendime ait radyom, "galenli"ydi.. Kulaklığı takar ve radyo dalgalarını sese dönüştüren bobinleri, mikrometrik ayarlarla düzenlerdim..

Evdeki, kısa dalgayı 12 banda bölen RCA, bir devr-i alem aracı gibiydi.. Islıklar, hışırtılar arasında, BBC'yi, Monte Carlo'yu, Voice of America'yı arardık..

Sonra ya 1955 ya 1956'da, "Grundig" marka, ilk transistörlü radyoyu gördüm.. O zaman daha Türkiye'de, F.M. bantı yoktu..

Bırakın interneti.. Bilgisayar bile ne kadar uzaktaydı.. Bir Amerika seyahatimde, CD-Rom'ları gördüm.. Bir tane kendime, bir tane de Turgut Özal'a aldım.. Bir diskin üzerinde, Sheakespeare'in tüm yapıtları, Kur'an, İncil ve Tevrat vardı..

Dün baktım, bir Amerikan şirketi olan "Dataplay", 2.5 santim çapında mini-diskleri çıkartmış. İki yüzüne 650 megabayt bilgi toklayabiliyormuşsunuz.. İBM'in sabit diski "Microdrive" ise, 1 gigabayt bilgi stokluyormuş ve 3.5 santim çapındaymış.. Bu, aralıksız 18 saat müzik çalabilme kapasitesini ifade ediyor.

Video-çalarları ilk gördüğümüzden beri neler oldu, bir hatırlayın..

CVD'leri, DVD'ler izledi..

Şimdi dokuz elektronik şirket, "Blu-ray" denilen teknoloji ile, bir CD'nin üzerine 27 gigabayt bilgi yüklemek üzerine çalışıyorlar.

Yani DVD'ler antika olmak üzere..

"Blu Ray" DVD'lerde, 13 saatlik televizyon kaydı, bir CD'ye yüklenebilecek.. Yani bir DVD'nin üzerinde, 6-7 film olacak..

İçinizde, Long Play 33'lüklerden, CD'lere nasıl geçtiğimizi hatırlayan var mı?

Yıllar önce MİT'nin Negroponte'si, "Artık atomlardan baytlara geçiyoruz" diye, "Dijital Devrim"i anlatmıştı ve biz de, "Dünyayı sarsan 10 gün"deki St. Petersburglular gibi, içinde bulunduğumuz "Devrim"in farkına, 10 yıl gecikme ile varmıştık..

Kısa dalga radyodan Londra'yı güç-bela bulan ben, şimdi uydulardan Pekin televizyonunu izliyorum..

Bu süreçte, şu "Güneydoğu Sorunu"nu, "Şeriat Tehlikesi"ni ve "Kıbrıs"ı çözmek için, çok ciddi adımlar atıldı ülkemizde..

ŞAKA

Acele etmeyin!..

İsmail Cem, dün CNN-Türk'ün "Cafe Siyaset"inde konuktu..

-Bir aksilik çıkmazsa, hafta sonuna doğru Papandreu'yla birlikte İsrail'e ve Filistin'e gideceğiz, dedi..
Biz de diyoruz ki..
-Acele işe şeytan karışır!..
-Tîzi reftar olanın pâyine dâmen dolaşır..
-Acele giden ecele gider..
Cem ve Papandreu, işi ağırdan alsınlar özetle..

UZLAŞMA VE ÇÖZÜM

Tek eksiğimiz "akıl" mı?

Aslında, bazıları savcı veya polis olmaya ne kadar hevesli..

Tayyip Erdoğan'ı "Olay" haline getiren nedenleri irdelemek yerine, onu susturmak, yasaklamak, yok etmek üzerine ne kadar çok çeşitleme yapan var.

Tayyip Erdoğan "Değişmedim.. Hepinizin Allah layığınızı versin" dese, ne kadar çok kişi mutlu olacak..

Dün STV'de Hüseyin Gülerce'nin konuğu Hüsamettin Cindoruk'tu.. Meseleyi çok doğru açıdan aldı..

-Atatürk'ün de, Saltanat'ı ve Hilafet'i koruyan, öven konuşmaları vardır.. Çünkü şartlar, onu gerektiriyordu, dedi..

Herşey değişir, gelişir..

İşte PKK bile, terörü kınayıp, siyasallaştı, isim ve yapı değiştirdi.

Çünkü aklın ve şartların gereği buydu..

Ne diyeceksiniz buna?

-Hayır, değişme.. Terörizme devam et.. Biz savaş istiyoruz mu diyeceksiniz?

Allahım.. Bize gerçekten akıllı bir "makul çoğunluk" ver.. Olamaz mı bu?


22 Nisan 2002
Pazartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED