T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Gerekçeli karar"a büyük ilgi! (2)

Dünkü yazıda büyük basının gösterdiği "büyük ilgi"den hareketle Anayasa Mahkemesi'nin Fazilet Partisi'nin kapatılmasına ilişkin geçen gün açıklanan "gerekçeli karar"ını gözden geçirmeye başlamıştık. "Hukuk tarihimiz"in bu haddinden fazla problemli "gerekçeli karar"ına kayıtsız kalamayız herhalde..

Metnin tamamı elimde olmadığından bugün de, dün yaptığım gibi, 500 sayfalık bu karardan gazetelere yansıyan bölümlerden yola çıkacağız. Kararın "hür dünya"nın yüksek mahkemelerini yerinden hoplatacak nitelikteki bir bölümünü dün tamamlamıştık. Artık hayatta olmayan FP'nin Merve Kavakçı aracılığıyla "Türbanın eylemli bir durum yaratılarak TBMM'ye taşınması girişimi"nde bulunduğuna ve dolayısıyla laiklik ilkesini "ağır bir biçimde ihlal ettiği"ne karar verilmişti. Ne kadar "adil bir dünya" bu böyle! Ortada milletvekillerinin kıyafetine ilişkin kural koyan bir yasa olmamasına ve milletvekili Kavakçı'nın TBMM Genel Kurulu'ndan başını Başbakan'ın çektiği bir "Meclis darbesi" marifetiyle kapı dışarı edilmesine rağmen, sorumluluk dönüp dolaşıp yine FP'nin üzerinde kalmıştı... Pek güzel hatırladığınız gibi, 2 Mayıs 1999 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda olup bitenin bir "Meclis darbesi" sonucu olduğunu, sonradan bir bakıma bu darbenin aktörleri de kabul etti. Nasıl mı? Nasıl olacak; ortada Kavakçı'nın başörtüsüne ilişkin bir yasa ve hatta bir tüzük maddesi bulunmadığı için, bu İstanbul Milletvekili'nden kendisini T.C. vatandaşlığından atarak ancak kurtulunabilindi. Yani önce "eylemli bir durum", sonra bu duruma bir kılıf! Bu arada TBMM'de bir eksik milletvekiliyle temsil edilen İstanbulluların fikrini filan soran da olmadı tabii...

"Gerekçeli karar"ın bu faslı siyasi partilere şu dersi vermiş oluyor: Bundan sonra aranızdan hiçbiri Meclis'e başörtülü milletvekili sokmaya filan kalkışmasın, yoksa başına gelecek olan budur... Peki ama bu "yasak"a ilişkin ortada hâlâ bir yasa yok; dolayısıyla böyle bir "ders" biraz fazla "serbest" olmuyor mu? Oluyor tabii ki... Ama ne yapalım, durum böyle; işinize gelirse...

"Gerekçeli karar"dan çıkarılması gereken tek "ders" bu değil; daha "otoriter"leri de var... Önümdeki gazeteden okuyoruz: "Yüksek öğretim kurumlarında, bilimsel yöntemlerle yetişerek birlikte çalışmalar yapan gençlerin kimin hangi inançtan olduğunu gösterecek biçimde güçlü bir dini simge olan başörtüsü takmalarına izin verilerek onları dinsel inanç ve görüşleri nedeniyle çatışmalara sevk edebilecek ortamın yaratılması, başkalarının inanç özgürlüğünü ihlal edeceği gibi kuşkusuz kamu düzenini de tehlikeye sokar. Davalı parti Genel Başkanı ile çok sayıda milletvekili ve kimi belediye başkanlarının resmi daire ve üniversitelerde türban kullanmayı teşvik eden laiklik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı konuşmalar yaptıkları anlaşılmıştır."

Doğrusu aşkolsun! Bu zamanda böyle bir "gerekçeli karar" kaleme alabilen yüksek mahkemeye aşkolsun! Kararın bu bölümü "problemli" olmaktan da ötede, sadece anayasa hukuku açısından değil, sosyolojik açıdan da yanlışlarla dolu. Herşeyden önce, yüksek öğretim kurumlarında öğrenim görenler "bilimsel yöntemlerle yetişerek birlikte çalışmalar yapan gençler" şeklinde sanki "tavuk çiftliği"ndeki canlılardan söz eder gibi birbirinin kopyası gibi değerlendirmek doğru değil. Hepimiz biliyoruz ki, bu "çiftlik"teki canlılar da, aynen dışarıda olanlar gibi, birbirleriyle benzer olduğu kadar, farklı özellikler de taşıyorlar. Ve bu farklılıklar arasında "gerekçeli karar"da altı çizilen farklı "inançlar" da var. Aralarında iyi-kötü Müslüman olan da var, Hırıstiyan (hatta "misyonerler"i!) ya da Yahudi olan da; hiçbir dine yüz vermeyen de var, Tanrı'yı tanımayan da... Yani sözün kısası, "üniversite gençliği" denen kesim Talim Terbiye'nin üniformasını taşımak zorunda olan bir "civcivler" ordusu değil. Bu kesim içinde yer alanların "kimin hangi inançtan olduğunu gösterecek biçimde güçlü bir dini simge" taşımaları, onların en tabii hakları. Bir üniversite öğrencisi canı istiyorsa niçin başörtüsü ya da gerekli görüyorsa haç ve kippa takmasın. Bu öğrencilerin "bilimsel çalışmalar" yapabilmeleri için, ülkemizde neredeyse bir dine dönüştürülen "laiklik"in nereden esinlenerek "kılık kıyafet yönetmeliği"ne soktuğu meçhul giyim-kuşam tarzını benimsemeleri niçin zorunlu olsun.

"Gerekçeli karar"ın bu bölümünün "sosyolojik" açıdan da yanlışlarla dolu olduğunu söylemiştim. Üniversitelerde bugüne kadar, bir öğrencinin başörtüsü takmasından dolayı öğrencilerin "dinsel inanç ve görüşleri nedeniyle çatışmalara" girdiği ya da (yine "gerekçe"nin altını çizdiği gibi) kamu düzenini "tehlikeye sokacak" bir olayın yaşandığını hatırlayan var mı? Tam tersine, üniversite içinde ve dışında yapılan araştırmalar, soru yöneltilenlerin büyük çoğunluğunun bu "başörtüsü yasağı hikayesi"nden çoktan bıktıklarını ortaya koymuyor mu? Üniversite kapıları ve kampüslerinde bir "çatışma"nın olduğu yalan değil; ama bu "çatışma"nın tarafının kim olduğundan kimin haberi yok ki...

"Gerekçeli karar" bu bölümünden siyasi partilerin çıkaracağı "ders"e gelecek olursak. Doğrusunu isterseniz, herşeye kabul desek bile işte bu olamaz... Bir demokraside bu "ders"i vermek kimsenin hakkı ve haddi değil. Bu "ders" şöyle bir şey: Bundan böyle, üniversitelerde yaşanan "başörtüsü yasağı"nı hangi parti –genel başkanından belediye başkanına uzanan hangi seçilmişinin ağzından olursa olsun– eleştirirse, kapısına kilit vurulacağını iyi bellesin! "Hukuk devleti" çatısı altındaki bir rejimde, bir demokraside böyle bir "ders" kabul edilemez. Yani bir bakıma, bundan böyle vatandaşa (şimdilik?) tanınan bir hak, siyasi partilere yasaktır! Söz konusu bu "ders"i Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, bakın ne güzel ifade etmiş: "Partileri, devletin resmi kurumları olarak algılayan bir anlayış, yasak alanı çok geniş tutmak gereğine inanır. Böylece, parti sayısı çok olsa bile, farklılığın olmadığı, tek düşüncenin dayatıldığı, tek partili sistem yaratılmış olur."

Hatırlatmaya gerek yok sanırım; Haşim Kılıç, FP'nin kapatılma kararına muhalif kalan bir üye.

"Gerekçeli karar"a yarın da devam edelim...


8 Ocak 2002
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED