T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit ve "yalaka basın"ın yaptıkları

Başbakan Ecevit'in çok geniş bir katılımla gittiği "Amerika Gezisi" anlaşılan bir "gezi" gibi sona erecek. Bu gezide her şey vardı. Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk'un "yalaka basın" dediği basın yayın organlarının "pembe hayalleri" ile "IMF'nin şantajı" el ele gidiyordu.

Hükümeti her dediğini yapmaya "zorlayan" ve bu güne kadar da bunda "başarılı" olan IMF, hükümetle yetinmeyip şimdi de Çankaya Köşkü'ne gözünü dikmiş. Eğer Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Bankaları Destekleme Yasası'nı onaylamazsa 2002 yılı için alınacak 10 milyar dolarlık "taze kaynak" için avuçlarımızı yalayacağımızı gayet "diplomatik" bir dille açıklıyorlar.

10 milyar dolarlık kredi paketine onay verecek olan IMF İcra Kurulu'nun Ocak ayının 20'sinde yapılacak olan toplantısının Şubat ayı başına atılması da bu "şantajın" gözle görülür biçimi. Zaten Kemal Derviş de "Kabul edilen yasaların yürürlüğe girmesi gerekiyor" diyerek "IMF'nin sözcülüğünü" bir güzel yapıyor.

1,5 milyon dolara mal olan Ecevit'in gezisinin, "Amerikan vatandaşlarının Türkiye'ye seyahat edebileceklerine" ilişkin açıklamanın dışında "somut" bir tek "kazanç"ı var mı? Ben bakıyorum bakıyorum, bulamıyorum. Zaten seyahat yasağı, "Türkiye'nin Güneydoğu gibi bazı bölgelerinin "tehlikeli" olduğunu, trafik karmaşalığını" falan anlatan Amerikan vatandaşlarını uyarıcı bir açıklama idi. Şimdi onu "Türkiye'ye gidebilirsiniz" haline çevirmişler. Bize bu gezi sırasında harcadığımız 1,5 milyon dolar bile getirmeyecek bir açıklama.

Geriye ne kalıyor, onu da Amerika'nın ünlü ekonomi gazetesi The Wall Street Journal'dan izleyelim. Bu gazetede Neil King imzasıyla yayınlanan yorumda şöyle deniliyor:

"ABD anti terör koalisyon ortakları, ABD'den bazı yardımlar alırken, ABD ile ticaretinde bazı imtiyazlar isteyen Türkiye'ye olumsuz yanıt verildi."

Neil King'in yorumunda ayrıca, Türkiye'nin ABD'den bazı yardımlar almayı başarmasına rağmen, Türk tekstil ürünlerine yönelik ABD kotalarının genişletilmesine ve Türk demir çelik üreticilerine ABD piyasasının açılması yönünde olumlu yanıt alınamadığı kaydediliyor.

Yorumda ayrıca Washington'daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi Türkiye Programı yöneticisi Bülent Ali Rıza'nın "Buraya gelirken Türkiye'nin beklentileri çok yüksekti, bu nedenle bir hayal kırıklığı olmuştur" sözlerine de yer veriliyor.

Görüldüğü gibi "Amerika'nın vazgeçilmez müttefiki", "jeopolitik konumu açısından çok önemli", gibi sıfatlarla şişinmemizin Amerika nezdinde bir önemi olmadığı ortaya çıktı. Buna rağmen bizim gazetelerde yer alan "Amerika'yı fetih" haberlerine de Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk'un bir açıklaması ile cevap vereyim.

"Yalaka basın nereye koşuyor

Gezi ile ilgili haberleri ve gelişmeleri almak için gazetelerden birini alıyoruz, bakıyoruz ve "Türkiye Koşuyor" adlı bir başlık görüyoruz.

"Allah Allah" diye düşünüyoruz. "Türkiye'deki kriz bitti, şirketler kar etmeye başladı da bizim mi haberimiz yok" diye düşünüyoruz. Haberin içeriğine bakıyoruz. Bahsedilen 10 milyar dolarlık kredi. Yani borç. 11 Eylül sonrası olaylar ve Afganistan'da yaşananlar sayesinde zar zor, yalvar yakar alınan borç.(...)

Sonra aynı gazetede başka bir haber. Ecevit'in iki ülke arasındaki ticareti geliştirme konusunda 3 somut istekte bulunduğu ve ABD başkan yardımcısı Cheney'in bu istekleri öylesine geçiştirdiği. Yani tam fiyasko, ama haberin başlığı "Ecevit'ten 3 somut istek, Cheney olumlu yaklaştı." Bu nasıl olumlu yaklaşım? Yalakalığın dozu kaçınca haberlerde böyle şeyler de oluyor demek ki.(...)

Evet. Tüm bunları okuyoruz ve necip basınımız için üzülüyoruz. Zira yalakalığın da bir sınırı var ve yalakalıkta son derece tecrübeli ve başarılı olan basınımızın kantarın topunu kaçırıp işi komikliğe vardırması bizi hem şaşırtıyor, hem de derinden üzüyor."

Durum Besim Tibuk'un gözüyle, böyle iken Ecevit Amerika gezisine "10 üzerinden 10" verip, "Türkiye artık bir dünya devleti oldu" diyebiliyor.

İşte asıl bizi korkutan da bu durum. Türkiye'yi yöneten hükümetin başındaki zat-ı muhterem, gördüğü ve yaşadığı olayları "gerçek yapısıyla" kavrayamıyor ve "yalaka" basının yaptığını yapıp kendi "hayal dünyasında" geziniyor.


19 Ocak 2002
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED