T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'in Washington'u: Bardağın yarısı…

Türkiye'nin herhangi bir başka konusunda olduğu gibi, Bülent Ecevit'in Amerika gezisi de 'bardağın yarısı boş-yarısı dolu' tartışmasına dönüşüverdi. Kimi yorumlara göre, Ecevit'in Amerika'dan 'parasal destek' talepleri 'kuru vaadler'le karşılaştı ve Başbakan, Türkiye'ye 'eli boş' dönüyor. Bu, 'Türkiye'nin Arjantin'in akıbetine uğratılmaması gereken çok önemli bir ülke' olduğuna işaret ederek Amerikan Yönetimi'ni uyaran Wall Street Journal'ın da değerlendirmesi. Kimisine göre ise, 'Ekonomik Ortaklık Konseyi'nin kurulmasıyla Türkiye, Amerika ile 'ekonomik ilişkileri'nde, bunun 'stratejik siyasi yakınlığı ile eş düzeye yükselmesini sağlayacak' çok önemli bir kazanç elde etti.

Bu arada, George W. Bush'un Türkiye'nin 'riskli ülkeler listesi'nden çıkartılması özellikle turizm sektörü tarafından memnunlukla karşılandı. Buna karşılık, bir iddia, Türkiye'nin zaten böyle bir listede bulunmadığı…

Ecevit'e göre Bush ile konuştuğu konular Afganistan'dan Irak'a, enerji politikalarından Orta Asya'ya uzanan gepgeniş bir yelpazeyi içerdiği için Türkiye, artık, bir 'dünya devleti' haline geldi. Oysa, bundan önce, Beyaz Saray ziyaretlerinde sadece ikili ilişkiler ele alınırdı.

Yunanistan'dan dün telefon eden ve demeç isteyen bir Yunanlı meslektaşın soruları içinde, 'Simitis'in ziyaretine Amerikan medyasında Ecevit'ten daha fazla yer verildiği, bunun sebeplerinin ne olabileceği' vardı. Oysa, Türk medyası, iki gün, 1999'da Oval Office'de divanın arkasına yaslanarak ayak ayak üstünde kaykılmış oturan Bill Clinton ile karşısındaki Ecevit'in hazıroldaki fotoğrafıyla, 2002'de aynı mekanda George W.Bush'un Ecevit'in önünde iki büklüm eğilmiş (bu bir saygıyı değil, Bush'un koltuğuna oturmak üzere olduğu enstantaneyi ifade ediyor) fotoğrafına yer verdi. Dahası, Simitis'in Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile 'telekonferans' yapmasına karşılık, Ecevit'le yüzyüze görüştüğünü vurguladı.

Bu arada, dünkü Washington Post, Ecevit'in ziyaretine tek satır yer vermezken; New York Times'da upuzun bir Washington mahreçli Associated Press haberi yayınlandı. Haberin başlığı 'Türkiye 11 Eylül'den beri İtibar Kazanıyor'. Buna karşılık, Washington'da görev yapmış ve çeşitli Cumhurbaşkanı ve Başbakan heyetlerinde yer alarak Beyaz Saray görüşmelerinde bulunmuş deneyimli diplomat Yalım Eralp'ın Habertürk internet portalında dün yer alan ironi dolu yazısının başlığı 'Bir Fetih Daha Bitti: Beyaz Saray ve de Skandal' idi.

New York Times haberinin giriş paragrafı aynen şöyle: "Çok kez kırılgan ekonomisini kurtarmak için uluslararası kredi çevrelerini ikna etmekte zorlanan bir zamanlar Avrupa'nın kara koyunu olan Türkiye, şimdi kendisini Müslüman dünyasında bir örnek olarak başarıyla sunuyor ve milyarlarca dolarlık krediden emin görünüyor."

Ve, Yalım Eralp'ın satırları:

"Evet bir Türk Başbakanı daha Beyaz Saray'ı fethetti. Ben bu fetih seferlerinden ikisine katılmıştım. 'Yeni bir sayfa açıldı ilişkilerde.' Artık açılan sayfalar kitap oldu.

… Yaklaşık yirmi yıldır Amerikan Yönetimleri Türkiye'yi bu bölgede önemli bir ülke haline getirmek istiyorlar. Bu Amerikan stratejisi. Amerika çeşitli bölgelerde böyle ortaklar arıyor. Demokratik, müslüman fakat laik, insan haklarına saygılı, ekonomisi düzgün, sık sık Sevr sendromu hissetmeyen ve halkı ile barışık Türkiye. ABD için önemli bir ortak. (Bunu, Amerika, Türkiye'de 'işbirlikçi' arıyor diye niteleyenler ve Ecevit'in şahsında Amerika'nın 'işbirlikçisi'ni bulduğunu düşünenler de var. cç.)

Türkiye bölgesinde önemli ve etkin bir rol oynayacaksa dış politikada da adımlar atmalı. Ermenistan ile ilişkiler düzelmezse Kafkaslarda etkin olamaz. Ne biz Ermenistan'a soykırım olmadığını, ne de onlar bize olduğunu anlatabilir. Türkiye ilişkisi olan her ülke ile her konuda anlaşıyor değil ki.. Ermenistan'la da anlaşamadığımız konular olabilir; ancak ilişkiler normalleşir. Yunanistan'la ilişkiler düzelmeden ve Kıbrıs sorunu çözülmeden ne Balkanlar'da etkin olabiliriz, ne de AB'ye girebiliriz. Azınlıklara ait vakıflar, Heybeliada Ruhban Okulu da sorunların bir bölümü. Bunlar bize söylendiğinde 'Bizden taviz isteniyor, bize baskı yapılıyor' diye kolaycı sloganlara yapışıyoruz. Ermenilere sınırda vizeyi vermeyi kaldırıp yeniden tekrar vermeye başladık. Peki neden bu kararı aldık, neden bu kararı kaldırdık! Anlayana aşk olsun.. Bölgede stratejik rol oynamak isteyen ülkeye bak!"

Tam bu noktada, kendisini Amerika'nın 'stratejik ortağı' ilan eden, bunun da ötesine geçip Ecevit'in İsmail Cem'den ödünç aldığı o anlamsız ve abartmalı 'dünya devleti' sıfatındaki Türkiye'nin Amerika için en 'stratejik' önemi taşıdığı besbelli olan Irak konusundaki tavrına bakalım… Ecevit, Washington'da yabancı basın mensuplarına düzenlediği basın toplantısında, "Irak'a yönelik bir harekat, katılsa da katılmasa da, Türkiye için felaket olur" sözlerini sarfetti. Oysa, aynı Ecevit, Bush'un "Saddam'ı Bağdat'ta görmek istemediklerini ve onunla hiçbir ilişkiye geçmeyeceklerini" söylediğini aktarmıştı.

'Stratejik ortaklar' arasında 'tayin edici' önemde bir 'stratejik' konuda böylesine bir dil farklılığı olmaz. Olmamak zorunda.

İşte Türkiye ile Amerika arasında aradaki bu tür belirgin 'stratejik bakış açısı' farkları, Ecevit'in Washington ziyaretinde 'bardağın yarısının boş kalması'nın en önemli nedeni.

Bardağın 'Washington'da doldurulan' (veya zaten dolu olan) diğer yarısı ise, Türkiye'nin 'jeopolitik konumu'ndan ve 11 Eylül sonrasının 'uluslararası konjonktürü'nden kaynaklanıyor.

Ecevit'in Amerika ziyaretinin sonuçlarını nasıl gördüğünüz; durduğunuz ve baktığınız yer ve kafanızın içi ile yakından ilgili.

Bardağın yarısı boş. Yani, yarısı dolu…


19 Ocak 2002
Cumartesi
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED