T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Türkiye'yi bitirdi, artık dünya ile ilgilenecek!..

Önce Devlet Bahçeli, Ecevit ziyaretine dönük "beklentiler"in abartılı olduğu uyarısını yaptı..

Arkasından Mesut Yılmaz, "aman beklentiler konusunda fazla ileri gitmeyelim" uyarısında bulundu..

Ve şimdi Ecevit, bu beklentilerin yükünü taşıyan zayıf bedeni ile, Amerika'dan dönüyor..

Kendi kendisine, bu ziyaret konusunda "10 puan" verdi..

Yalaka medya işi daha da ileri götürdü..

-Ecevit'e karşı öyle bir beğeni seslendirildi ki, bu koalisyon, Washington'dan aldığı güvenoyu ile, bir daha iktidardan gitmez, diye yazılar yazdılar..

Acaba, "ortaklar"ı endişelendiren bu "abartılmış beklentiler" nelerdi?

-Tekstil ve demir-çelik ürünlerinde Türkiye'ye Amerikan piyasalarının açılması mı?

-Türkiye'ye verilen 5 milyar dolar tutarındaki askeri kredilerin silinip, yok sayılması mı?

-Afganistan'a gidecek temsilî Türk birliğinin harcamaları karşılığında, hatırı sayılır bir mali-askeri destek verilmesi mi?

Bilmiyoruz.. Belki bunlardı "abartılmış beklentiler"den bazıları..

Washington'da bu beklentiler konusunda kendisine sorulan soruya, Başbakan Ecevit'in verdiği cevap da ortada..

-Masa üzerinde cash (nakit) para aldık mı? Yoksa sadece söz verilip, geri mi gönderiliyoruz?

-Cepten para çıkarılıp, cash ödemek görülmüş şey değildir. Keşke olsa!..

Tekrarlamak bile ayıp geliyor ama, Ecevit böyle söylemiş işte..

-Keşke cepten para çıkarılıp, nakit para ödemek olabilse, demiş..

Düşünebiliyor musunuz?

Beyaz Saray'da Bush, Ecevit'e hitaben konuşuyor..

-Size hayranız.. Zayıf fiziğinize rağmen, müthiş bir kararlılığınız var, diyor..

Sonra cüzdanını çıkartıp, önemli miktarda bir doları uzatıyor, konuşuyor..

-Alın bunu.. Bütçedeki açıklarınızı kapatırsınız!..

Sonra kalkıp, odadan çıkıyor..

Allah böyle tabloları, Afganistan'ın yöneticilerine bile göstermesin..

Neticede Ecevit, çok mutlu ya..

Kimbilir "çevresi" nasıl şişirdi egosunu?..

Nasıl bir "ego-build-up" yaptılar ona..

Baksanıza, neler dedi basın toplantısında..

-Türkiye, artık tüm dünya sorunları ile ilgilenen bir ülke konumuna girdi..

Hadi bakalım kolay gelsin..

Bütün vergileri katlanarak ödeyeceğiz..

Belediyeler iflas etmiş..

Her dakika birşeye zam geliyor..

Ama artık Ecevit ve yoldaşları için, bunlar ayrıntı..

Aralarında oturup, Filipinler'in, Endonezya'nın, Kolombiya'nın iç-savaşlarına çözümler üretecekler..

Bakarsınız Mesut Yılmaz Kuzey İrlanda'dan, Devlet Bahçeli de Korsika'dan sorumlu Başbakan yardımcıları olurlar.

Enerji Bakanı Çakan, Amerikan enerji devi Enron'u kurtarmakla, İçişleri Bakanı da Filistin'deki eylemcilerle uğraşır..

"Tüm dünya sorunları ile ilgilenen bir ülke" konumunda olmak kolay mı sanki?..

"Türkiye'nin sorunları"nı, Kemal Derviş ile takımına bırakırsınız, olur biter..

Çankaya kavgalarında da, artık Anayasa değil, Birleşmiş Milletler Yasası uçuşur..

Peki ya, Hüsamettin Özkan ne yapacak?..

O da, Ecevit'e ziyarete gelen problemli dünya liderleri ile görüşmelerde, "gözcü" olur..

ŞAKA

Cahilin cehli varsa...

Yalaka medyaya bakarsanız, Amerikalılar Ecevit'in İngilizcesine hayran kalmışlar..

Churchill'in bir sözü vardı..

-Amerikalılarla İngilizler'i ayıran şey, İngilizce'dir, derdi..

Biz de şöyle diyoruz..

İngilizce bilmeyen Türk gazetecilerle diğerlerini ayıran şey, İngilizce bilmeyenlerin, "Ecevit'in İngilizcesine Amerikalılar'ın hayran olduğu" şeklinde haberler yapmalarıdır.

JURNALCİ İKTİDAR

ANAP, Turgut Özal'ın partisi değil artık

ANAP'ın bir eksiği kalmıştı.. Şimdi onu da tamamladılar.. Dün ANAP Grup Başkanvekili Nihat Gökbulut, ana muhalefet DYP'yi, birilerine jurnallemeye teşebbüs etti..

Gökbulut'un iddiası şu..

-Kürt diliyle eğitim isteyenler, DYP'nin toplumu sivil itaatsizliğe davetinden, cesaret ve cüret almışlardır.. Muhalefetin görevi, halkı kışkırtmak, tahrik etmek değildir..

ANAP grup başkanvekilinin bu sözleri, bir dönem bu partiye oy vermiş bir seçmen olarak, beni utandırdı..

Mesut Yılmaz'ın, "Avrupa'ya giden yol Diyarbakır'dan geçer" dediğini, "Ulusal Güvenlik gerekçesi ile siyasetin önü kesiliyor" türü polemiklerini hatırladım.. Erkan Mumcu'nun "siyaset"in içeriği hakkındaki "laf"ları geldi aklıma..

Hayat pahalılığını ve kötü yönetimi halka şikayet eden DYP'yi, "Kürtçe" konulu tartışmalardan ötürü jurnallemek, ne siyasî, ne medenî ahlaka yakışır..

ANAP gibi bir partinin artık Turgut Özal misyonu ile son bağları da kopmuştur.. Bu partinin "kurucusu" değil, ama "yapımcısı" Mesut Yılmaz'dır.


19 Ocak 2002
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED