T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yaşadıklarını yazarsın, yazdıklarını yaşarsın

Gündeme gelen daha doğrusu çoğu zaman pat diye düşen önemli bir konu, birkaç gün üzerinde durulduktan sonra eskir.

Rafa kaldırılan dosyalar gibidir.
Tozlanır adeta.
Unutulmaya terkedilir.
Çünkü yeni konularla uğraşılmaktadır.
Medya eskiyen konularla tekrar tekrar ilgilenmekten hoşlanmaz.
Kitle de aynı görüştedir.
Yeni konular daha caziptir.
Fakat konu ile doğrudan ilişkisi bulunanlar, kendi açılarından bakmaya devam eder ve toplumun da kendileri gibi ilgilenmesini bekler.
Belki bu yüzden, Yeni Şafak baskınının gündemden düşmemesini istiyorum.
Yine de her gün aynı konuda kalem oynatmak hoş gelmiyor.
Dün eski gazeteleri karıştırırken, 11 Mayıs 2000 tarihli nüshada yazdığım kısa bir yazıya gözüm ilişti.
Yetkililer yeni yeni örgütler peşinde koşarlarken, biz de bir teklifte bulunmuşuz "YŞÖ" başlıklı yazıda.
Bakalım...

*

Yeni Şafak Örgütü'ne ne dersiniz?
Henüz gazetemize bir baskın yapılmış, birtakım suçlar isnat edilmiş değil.
Değil ama, böyle bir şeyin icadı da çok zor sayılmaz.
Ülkenin önemli bir gazetesi olarak, bugüne kadar bir GSM ihalesine bile girmemek, RTÜK yasasına aykırı davranmamak, promosyon yasasını delik deşik etmemek, yeterince büyük kabahat değil mi?
Ha bir de haktan, hürriyetten falan bahsetmek!.."

*

Ya işte böyle!
Kimi zaman yaşadıklarını yazarsın, kimi zaman da yazdıklarını yaşarsın.
Yazmanın dayanılmaz cazibesi burada.
Demek ki okuyan birileri var.
Okuyan ve anlayan.


PAPAZ İLE MALİYECİ

Bir papaz ile bir maliyeci öldükten sonra öteki tarafta hesaplarına bakılmış ve papaz efendi cehenneme, maliyeci de cennete gönderilmiş.

Papaz duruma itiraz etmiş.

"Ben" demiş "bütün ömrümü dinime hizmetle geçirdim, nasıl olur da beni cehenneme, şu hayatında bir defa bile kiliseye uğramamış maliyeciyi cennete gönderirsiniz?"

Şöyle cevap verilmiş kendisine:

"Sen kilisede dua ettiğin zaman herkesi uyuturdun. Bu adam bir iş yerine denetime gittiği zaman, orada bulunanların hepsi bildikleri bütün duaları peşpeşe okurlardı. Hiç itiraz etme."


Dost ve müttefik

Şu, yıllardan beri duyduğumuz "dost ve müttefik" lafına oldum olası kafam takılır.
Almanya ile dost ve müttefiktir ülkemiz.
İngiltere ile dost ve müttefiktir.
Fransa ile, ABD ile dost ve müttefiktir.
Saymakla bitmez. Kimseye bir düşmanlığımız yoktur.
Komşularımızla da iyi geçinmeye niyetliyizdir.
Son zamanlarda en çok Amerika ile dost ve müttefiktir Türkiye.
Bir de "kılçıklı" düşünelim.
Acaba ABD dahil, diğerleri de bizimle dost ve müttefik mi?


YASAL SORU


İki kişiyi tahrik eden, 312'lik olursa, 4 kişiyi tahrik eden kaçlık olur?
(Karga)


TERÖRÜN KÖKÜ

ABD, hesapta terörün kökünü kazıyacak. Yapılan açıklamalar o yönde. "Dünyada terörün kökünü kazımaya kararlıyız" deniliyor.
İyi, güzel.
Başarılabilse ne harika olur.
Tadından yenmez.
Ama terör bu!
Sakaldan beterdir, kazırsın kazırsın yeniden çıkar.
Kazıdıkça daha gürleşir.
Hele kazırken arada bir jileti kaçırıp yüzünü kesersen, tanınmaz hale gelirsin.


19 Ocak 2002
Cumartesi
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED