T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'e karşı 'tıbbî ihtilal' önlendi...
Ama, 'ihtilalciler' asla vazgeçmeyecek

İsmail Cem'in hükümetten ayrılması ve Kemal Derviş'in gidip gelmesi ile siyasetteki büyük final maçının ilk yarısı, uzatmalar oynanmadan tamamlanmış oldu. Şimdi bütün gözler, heyecanla ikinci yarıya çevrilmiş bulunuyor.

Önce, adı konmuş, somut gelişmelerden başlayalım. Cem'in beklenenden biraz önce geçekleşen istifası; Derviş'in azil tehlikesi ve ardından rica ile toparlanan hareketinden sonra DSP grubu ikinci büyük kopuşu yaşayacak ve bu kopma da muhtemelen bugün ile Pazartesi aralığında gerçekleşecektir. Ecevit'in taviz vermez ve kararlı tutumu sonucu istifaları kaçınılmaz olan, hatta istenen Cem-Derviş ikilisi, kararsız dengede istikamet arayan Özkan koordinasyonundaki milletvekilleri hareketinin şimdilik stratejik boyutta kalsa bile siyasi bir değer haline gelmesini sağlayacaktır.

Cem'in ayrılması yeni oluşumun önündeki en büyük belirsizliği kaldırdı ama herşeye rağmen bu hareketin DSP dışında kalışının asıl plan değil B Planı olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. "Özkan-Cem-Derviş troykası"nın hesabı öncelikle, Ecevit unsurunu geriletip, şimdi dışarıda yapmak istediklerini DSP içinde yapmaktı. Ecevit beklendiği gibi bu girişime izin vermedi; izin vermemekle kalmayıp son derece diri ve canlı bir hamleler zinciri örerek, irili-ufaklı bütün operasyonel unsurları parti dışına çıkmaya zorladı.

Yılmaz-Özkan ihtilal girişimi

Bu nokta, yani DSP içindeki kopuş ya da tasfiye çok önemli...

Parti başkanı olan tecrübeli bir siyasetçinin ifadesiyle, Özkan ve arkadaşlarının parti dışına çıkarılmasıyla, "tıbbî ihtilal" önlenmiş oldu. Buna göre, Yılmaz-Özkan ikilisi, Ecevit hakkında Başkent Hastanesi'nden "iş göremez" raporu almak peşindeydiler. Bu girişimin temelinde de rapor alındıktan sonra hükümetin Hüsamettin Özkan'ın vekil başbakanlığıyla yola devam etmesi planı olduğu biliniyordu.

Ardından da yaklaşan Yüksek Askeri Şûrâ'da alınacak kararlara müdahaleden, bazı özelleştirmelerin tamamlanmasına kadar bir dizi operasyon için kollar sıvanacaktı. YAŞ kararlarına müdahaleyi yolsuzlukla mücadele bağlamında önemsemek ve ciddiye almak gerekiyor. Kimlerin, hangi güç odaklarının bundan etkileneceği, hangi güç odaklarının bankacılıktan enerjiye, medyadan sanayiye kadar yayılma sürecinde oldukları hesaba katılırsa Ecevit'i hedef alan ihtilal girişiminin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ecevit'in ve dün itibariyle, "millî güçler" olarak da tanımlanan anti-Avrupacı unsurların katılımıyla gerçekleştirilen karşı koyma harekatı, işte bu "tıbbî ihtilal"i önledi. Tıbbî ekibi de değiştirilen Ecevit, GATA doktorları aracılığıyla koruma altına alınmış oldu!.. Koruma süresinin de en az 2 ay olduğu söyleniyor.

Millîciler, Avrupacılar'a karşı

Karşı harekatın bir önemli unsuru da MHP lideri Devlet Bahçeli'dir. Bahçeli'nin, Başbakan Ecevit'e bir zamanlar Özkan'ın gösterdiğinden bile daha fazla şefkatle yaklaşıp ve sadakat göstererek, şartlar ne olursa olsun destek verecek olması da Ankara'daki saflaşmasının en açık delillerinden birisidir. Şükrü Sina Gürel terfi alırken, Cem'in kabine dışına çıkması da öyle...

Bundan sonra, her yeni istifayla güvensizlik sınırına biraz daha yaklaşacak ve başbakanının kredisi bitmiş hükümet ile hükümetten daha çok kamuoyu desteği bulunan ve Derviş gibi bir isme sahip olan gücün çatışmasını izleyeceğiz. Darbe girişimleri(!) püskürtülen 'ihtilalci güçler', şimdi daha da güçlenmiş durumdalar ve kesinlikle vazgeçmiş değiller.

Derviş'e kazandıran hamle

Bu noktada Cem'in istifası çok önemli ama Kemal Derviş'in atacağı ya da atmayacağı adımların daha büyük anlamı var. Derviş'siz bir hükümet krizle mücadelede havlu atmış ve piyasalar üzerinde denetleyicilik fonksiyonunu kaybetmiş demektir. Ecevit'in azlini istemesine rağmen, bu hükümetin Derviş olmadan piyasaların vereceği tepkilere karşı tutum alabilmesi ve uluslararası kuruluşlarla çalışabilmesi de mümkün değildi. İktidar kavgasının dışında duran Cumhurbaşkanı Sezer, bu gerçeği görerek devreye girdi. Derviş'i ikna ederek piyasaları yatıştırdı; öte yandan da ikinci bir krizi engelleyerek, Şubat krizini tetikleyen ve taraflarından birisi olduğu, "MGK'daki kitapçık vak'ası"ndan kalan kötü imajını telafi etme imkanı buldu. Ama neresinden bakılırsa bakılsın bu durum, geri çağrılarak bir "ağırlık merkezi" olduğunun altı çizilen Derviş'in politik önemini artırmıştır. Bu gidiş-geliş Ecevit'i geriletirken, zaten Derviş'i hükümet içinde tutmayı planlayan yeni oluşumcuların elini güçlendiren bir gelişme olmuştur.

Son söz Yılmaz için... Her hesabın içinde ama yine de ANAP'ın hükümetten tek taraflı çekilmesini beklemek yanlış olur. Yılmaz, "Özkan-Derviş-Cem troykası"nın donatacağı altın tepsinin içindeki ikbali görmeden kılını kıpırdatmayacaktır.


12 Temmuz 2002
Cuma
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED