T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ah şu kadınlar olmasa!..

Meşhur meseldir, "Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır." Bunun ne derece doğru olduğu, Sayın Ecevit'in son bir-iki ay içinde ortaya koyduğu performansla tebcil ve tescil edilebilir.

Bunun daha bir çok örnekleri vardır:

Berna Yılmaz'a bakarsanız, nerede ise "Sabık" ABD Başkanı Clinton'un etrafında dolaşıp, "bir himmet de Yılmaz'a!" diyecek bir ünsiyet gösterisine giriyor.

Bunun bir başka örneği de, Nazım Hikmet'te "zuhur" eder... Son demlerinde, yanında karısı Vera'nın hizmetine muhtaç olur!..

Zekeriya Sertel, ömrünün son demlerinde, o da "şartel"i indirir ve anılarında, Nazım'ın da pek öyle yıkanmayı sevmediğini, Vera'nın, onbeş, hatta ayda bir vücudunu "kolonya" ile sildiğini yazar!..

Böyle bir durumda, solu, ortanın solunu, solun değişik ve çelişik fraksiyonlarının liderlerine bakarsanız, eşlerinin onlara değişik "kürler" uyguladıklarını görürsünüz!..

Bu bakımdan Bayan Ecevit'in, kocası CHP ile DSP'nin lideri için uygulayacağı temizlik kadar, sağlık ve gıda rejimlerini, Gönlübol veya İpekçi, Hüsam ile Hüsmen ağanının torunlarına soracak değil ya!..

Bir hanım, kocasının başarısı için, çağa verecek bir mesajı varsa, imaj yolunda, pedikür de yapar, manikür de!..

Bir kadın kocasını veya liderini, her halü-kârda allayıp-pullayarak, süsleyip tarayarak, halkın önüne çıkardığında, bir seçim akşamında, yaptığı ömürlük çalışmaların semerisini görüp, ya yatağa düşer veya sevincinden zil çalıp oynar!..

Bu iş, basit bir şey değil!..

Değil mi ki, Osmanlı santanatını batıran saray entrikaları ve kadınlar hamamı dedikoduları oldu.

Bizim, beş on yıllık geçmişimizde de, RP'nin sona ermesi ile FP'nin batmasında herhalde en büyük etken "kadın parmağı" ve "kadın fitnesi" olmuş olduğunu kimse inkar edemez!..

Bir ara, RP'de "sarışın kadın" imajı ile, Bayan Çiller'e karşı, ANAP'tan ithal bayan modelinin, ne tür fitne ve dedikoduya vardığını, herhalde bugün ayrı partilerde olan, mebuslarımız M.Ali Şahin'le Mukadder Başeğmez, çok iyi bilirler!..

Her zaman, düşünürüm, kadın siyasete atılır ve etrafı birtakım vaveyla unsuru fiskoslara boğarsa, akibet, Süleyman'ın mührüne göz koyan Saba Melikesi gibi, "ısırıcı melikler" çağının sürüp geldiğini anlarım.

Bir de buna, "entrikalar" eklenince, içinden çıkılmaz bir hal alır, ülkenin durumu...

Millette kalmadı derman.. Amma ortada bir başka senaryo:

Cem-Derviş-Hüsam!..

Bu da daha belirginlik kazanmadan, bir bayan lider ortaya çıktı. Bu "bayan lider" öyle Bayan Benazir Butto veya İmelda Markos gibi değil... Hiç olmazsa akibetini öyle görmek istemeyiz amma, ortaya çıkıp, bu safhada;

"Beni başbakan yapın, ABD'nin Irak'a girişini kolaylaştırayım ve çıkarlarımızı ABD'ye tescil ettireyim" diyebilecek kadar nezaket ve ferasetten yoksun bir "yoksulluk" politikası uyguluyor!..

Görülüyor ki, "kadın ihtirası" ülke kadar, kocaları da sömüren bir tarihî hastalıktır...

DSP'de cereyan eden olayların fail-i aslisi, Bayan Ecevit'tir. Bunun böyle olduğunu cümle alem bilir. Ömürlerinin son demlerinde ortaya çıkan durum, "siyaset piranhanaları"nın bir başka versiyonu ve aynasıdır.

Ecevit'ler, CHP'yi dışlayıp, yeni "sol transformasyonu"na gider ve "sosyal demokrat" söylemi terkle "demokratik sol" ile ortaya çıkarken, "solun" demokratik olmayanı da varmış ki, kendileri bunun "demokratik" olanı için, yeni bir kulvar seçmişlerdi.

O zaman, bu kervana katılırken, bir "Bayan Ecevit Sorunu" gibi bir "çıban" çatlatma işlevi akıllarına gelmemiş ve "iki karı-koca siyasî"nin peşinden milyonlar akıp gitmişti.

İlginçtir, "Bayan Ecevit de mebus oldu" diye bir gösteriye şahit olunmadı...

Bu "Şebinkarahisar kökenli kadın"ın yaptıkları az değil ki!..

İsmet Paşa'yı devirirken de, perde arkasında, Bay Ecevit'in taktisyenliğini, "yumurtalı omlet" gibi sahneye koyan da Rahşan Hanım değil miydi?

Amma, iş gelip, "ahır ömür" yazgısına dayanınca, "evladü ıyal derdi" çekmeyenlere, bir vefasızlık çarkı işletilip, bu iki karı-kocayı yüz üstü bırakan "derme çatma mebuslar"la ancak bu kadar yol alınabilirdi!..

Siyaset budur! Amma, yıllarca kayın pederi İsmet Paşa'ya attığı "politik kazığı" unutmayan Metin Toker, herhalde ömrünün en sevinçli günlerini geçiriyordur!..

Ve, Bay-Bayan Ecevit'lerin "sandık krizi" ile siyasi hayata veda etmelerini beklemek gerekirdi ve bu iş böyle olmamalıydı:

İsmet Paşa, Mayıs 50'de Cumhurbaşkanı olarak seçime gider ve Çankaya'daki sandıktan bir oy çıkar. Eşi, merhume Mevhibe'ye bağırır:

-Mevhibe, Mevhibe, bu hizmetçi ve kâtipler nankör, bana oy vermediler, sen de mi Mevhibe?" deyince -Olur mu paşam!.. -Baksana Mevhibe, bana bir oy çıktı, sandıktan!.. Acaba Ecevit'ler de mi böyle olacak?


www.sadikalbayrak.com

12 Temmuz 2002
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED