AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Bilim Kurulu"na ideolojik atama!

Biraz gecikse de sonun da oldu... Hikaye malûm; hükümetin Meclis'ten geçirdiği "Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun" Cumhurbaşkanı'nın vetosunu yedikten sonra ikinci kez Meclis'ten geçirilerek imzalandı ve yasalaştı. Çankaya'dan imzanın çıkmasından hemen sonra da, TÜBİTAK'ın "Bilim Kurulu"na atamalar yapılarak boş bulunan 6 üyelik (tamamı başkan dışında 12 üye) koltuğu hükümetçe dolduruldu.

Söz konusu kanun, TÜBİTAK'ta boş bulunan üyeleri ve başkanı seçebilmesi yönünde Başbakan'a "bir defaya mahsus olmak üzere" yetki veriyordu. Biliyorsunuz, geçen günlerde bu yetki de epeyce tartışıldı. İşin aslına bakacak olursanız, bir yasanın (özellikle ülkenin mali politikalarını ilgilendiren durumlar dışında) "bir defaya mahsus olmak üzere" birisini (burada Başbakan) yetkili kılması doğrusu benim açımdan da sakıncalı bir durum. Çünkü bu uygulama herşeyden önce "yasa"dan beklenen işlev ve ona yüklenen anlamla, ya da daha doğrusu "yasaların ruhu" ile uyuşmayan bir özellik taşımaktaydı. Neyse, TÜBİTAK'ın "Bilim Kurulu"nun üye sayısı itibariyle seçim yapamayacak duruma geldiği, "kilitlendiği" vs öne sürülerek bu işin altından kalkıldı....

Biz asıl gelelim, söz konusu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra atamaları yapılan yeni "Bilim Kurulu" üyelerinin özelliklerine:

Başbakan'ın atadığı bu 6 yeni üyeden beşi Prof. ünvanını taşıyor. Bu beş profesörden birisi olan Abdullah Atalar, yasa gereği zaten Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) kontenjanından geliyor. Geriye kalan dört profesör de değişik üniversitelerden. Peki altıncı üye kim? Onun adı da Nuri Gürgür. Bu üyenin, yine yasa gereği, "özel kesim"in temsilcisi olarak atandığı anlaşılıyor, çünkü kendisi Ankara'da "kuyumculuk"la iştigal ettiği söylenen bir tüccar ve aynı zamanda Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) Meclis Başkanı. Ancak Gürgür'ü sadece bu özellikleriyle takdim etmek haksızlık olur, çünkü o aynı zamanda Türk Ocakları Genel Başkanı ve bu sıfatından dolayı da bu kuruluşun aylık yayın organı olan "Türk Yurdu" dergisinin başyazarı...

İsterseniz önce "Bilim Kurulu"na TÜBA kontenjanından giren Abdullah Atalar dışındaki dört profesör hakkında birkaç söz:

Bu dört profesörün üçü hakkında Cumhuriyet gazetesinde söylenmedik söz kalmadı... İki profesörün Marmara Üniversitesi'nden oluşu (çünkü orada önceden "türbana" izin veren ve şimdi YÖK üyesi olan rektör Ömer Faruk Batırel görevliydi!), bir başka profesörün "muhafazakar kişiliğiyle tanınıyor" olmasından filan ısrarla söz ediliyor. Ben bu çerçevede, tabii ki, TÜBİTAK Bilim Kurulu'na yeni atanan bu profesörler hakkında olumlu ya da olumsuz bir kanaat açıklayacak değilim. Sözü edilen profesörler madem ki bugüne kadar bu sıfatı kullanıyorlardı, o halde kendilerinin "bilimsel yeterliliği"ni tartışmaya açmak uygunsuz olur. Hem unutmayın ki, TÜBİTAK'ta "bilim" denilince (yasasında da yazdığı gibi) sadece "müspet bilim" anlaşıldığından, bir fizikçinin ya da radyoloji uzmanının "muhafazakar kişiliğiyle tanınıyor" olmasının bu bahiste olumlu-olumsuz bir önemi de yoktur... Ne yani, profesör "muhafazakar" biri ise, "atomları" da cebinde muhafaza edecek değil ya!...

Biz gelelim üzerinde mutlaka konuşmamız gereken 6. kişinin üyeliğine, yani Nuri Gürgür'ün TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğine:

İnternet sağolsun, Nuri Gürgür'ün hayat hikayesine hemen ulaşıverdim. 1940 doğumlu, 1963'te Ankara Hukuk Fakültesi'den mezun olmuş, 1961'de "milliyetçi güçlerin fikri ve kültürel çalışmalar yaptıkları" Üniversiteliler Kültür Kulübü'nün kurucuları arasında yer almış, 1961-63 arasında Son Havadis ve Düşünen Adam'da muhabir olarak çalışmış, 1967-70 arasında avukatlık yapmış, 1969'da Devlet Dergisi yazarı, 1975'de MHP Genel İdare Kurulu'na girmiş, 1976-78 arasında aynı partide Genel Sekreter Yardımcısı, 1996'da Türk Ocakları Genel Başkanı ve nihayet 1999'da Ankara ATO Meçlis Başkanı. Nihayetin nihayetinde de TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi.

Sonuncusu hariç, Gürgür'ün üstlendiği görevlere tabii ki bir itirazımız olamaz. Belli ki o da kendisine böyle bir yol çizmiş; milliyetçi-mukaddesatcı bir yol haritası... Nitekim yine belli ki bu yolculukta bayağı başarılı da olmuş. Türk Ocakları Genel Başkanlığı bunun en iyi delili. Fakat söylediğimiz gibi, iyi-kötü, doğru-yanlış, beğenirsiniz-beğenmezsiniz o ayrı bir konu ama bu "müktesebat"ın TÜBİTAK gibi "müspet bilim" alanında ülkedeki araştırmalara yön versin diye kurulmuş bir kurumun "Bilim Kurulu" üyeliğine atanmasında dikkate alınışı ve takdir edilişinde bir yanlışlık olduğu apaçık...

Yoksa "Neden yanlışlık olsun; neredeyse doğruğundan beri milliyetçi olan bir tüccar TÜBİTAK'ın Bilim Kurulu'na niçin uygun olmasın?" mı diyorsunuz? (Demiyorsunuzdur herhalde; baksanıza aradığınız cevap sorunuzun içinde zaten mevcut!)

Demek ki, Başbakan Erdoğan, Türkiye'de TÜBİTAK'ın Bilim Kurulu'na atamak için "özel kesim"den bula bula Nuri Gürgür'ü bulabilmiş... Ama bana göre bu işte büyük bir yanlışlık var. Çünkü herşeyden önce Gürgür de, tıpkı Meclis Başkanlığı görevini üstlendiği ATO'nun başkanı Sinan Aygün gibi gerek AB gerekse buna bağlı olarak Kıbrıs gibi ülkenin çok önemli sorunlarına ilişkin, hükümetin tersine haddinden fazla "muhafazakar" görüşleri olan birisi. Dikkat edin, "muhafazakar demokrat" demiyorum, sadece "muhafazakar"!

Görüyorsunuz bugün yerimiz tükendi, hikayenin arkası yarına... Bakalım (yine internet sağolsun) Nuri Gürgür, "milli" ve "gayri milli" meselelerimizi nasıl değerlendiriyor... Ama isterseniz konuyu bugün için, bu çok yerinde atamayı yapan Başbakan Erdoğan'ı kutlayarak noktalayalım! Hatta o kadar ki, kendisinden Gürgür'ün TÜBİTAK Başkanı olarak önerilmesini de rica edelim... Sonra görsünler bakalım, "Türk Bilimi" nasıl bir şeymiş...


27 Aralık 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED