AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
28 Şubat dedikleri...

Vatan Gazetesi'nde Bilal Çetin'in kaleme aldığı 28 Şubat dizisi çarpıcı bilgiler içeriyor. Dizi, biraz olup biteni doğrular bir edayla askeri karargahı anlatıyor.

Ne var ki, bu edadan uzaklaşmadan ve hükümet ile özellikle medya karargahlarında olup bitenler yazılmadan 28 Şubat'ın öyküsel bütünü tam olarak oluşmaz. Umarız Çetin bir gün kendisini işin o tarafını da ele alacak rahat koşullar içinde bulur.

Elbette 28 Şubat'ın tek bir okuması olamaz...

Siyasi açıdan, sosyolojik açıdan, tarihsel açıdan farklı 28 Şubat okumaları yapmak mümkündür.

Ancak mümkün olmayan tek şey, ne tür bir okuma yaparsanız yapın, 28 Şubat'ı demokrasi açısından doğrulamaktır.

28 Şubat'ı "anayasal çerçeve", "irticai tehlike" bahanelerini öne sürerek normalleştirme gayretleri artık iyice anlamsız hale gelmiştir.

Öylesine anlamsız hale gelmiştir ki, birçok 28 Şubat destekçisi, bu müdahalenin "İslami kesimi aşıp tüm siyasi sistemi, devlet işleyişini kuşatan ve bugüne uzanan siyasi tortuları"nı gördükçe bu gerekçeyi dillendirmekten kaçmaya başlamıştır.

Nitekim bugün önemli olan, 28 Şubat'ın eleştirilmesi ya doğrulanması meselesi değildir.

Önemli olan 28 Şubat'ın ne nitelikte, ne tür sonuçları doğuran bir askeri müdahale olduğu tartışmasıdır.

27 Mayıs ile 12 Eylül, hatta 12 Mart sert ve ani darbelerdi. Fiilen, askerin yönetime açık el koymasıyla meydana gelmişlerdi. Onlar olağanüstü durumu kabul ederek ve demokrasiye dönüş sözü vererek dönemleri için meşruiyet aradılar; sivil desteği sadece o dönem içinde buldular. Gerekçeleri, mantıkları ne olursa olsun dönemleri bitince tarihin ve toplumsal yargının olumsuz hanelerinde yerlerini aldılar.

28 Şubat ise askerin silah gücü ve mevzuat desteğiyle yetinmeyip, basın üzerinden kamuoyunu her tür aracı kullanarak seferber eden, kamuoyundan meşruiyet ve destek arayan bir girişimdi.

Daha da öte, demokrasinin şekli olarak ve "askeri vesayet" altında çalışmaya devam eden kurumlarından güç almaya çalışan bir müdahaleydi.

Bu çerçevede, 28 Şubat anayasal kurumları kullanarak siyasi karar hiyerarşisini bozan; sonuç olarak şekli işleyişine dokunmadığı "demokrasiyi militarize eden", tekeline aldığı siyaseti "savaş ve tehlike mantığı"na endeksleyen bir niteliğe sahipti.

Bu yönüyle 28 Şubat; örgütlenme, sorun tanımı ve siyasi karar yapısı açısından siyasi alanın daralmasını, tersten söylenecek olursa sistem içindeki özerk askeri alanın genişlemesini, rejimin militer renginin koyulaşıp, bu koyuluğun süreklilik ve meşruiyet kazanmasını ifade eder.

Özetle, 28 Şubat benzerlerinden farklı özellikler taşımaktadır. 28 Şubat modelini, cumhuriyet tarihinin asker-sivil ilişkileri içinde hayati öneme sahip olacak derecede farklı kılan, "süreklilik-kalıcılık-meşruiyet" üzerine oturan yapısal yönüdür.

Sorulması gereken bir soru da şu:

28 Şubat "süreklilik, kalıcılık ve meşruiyet" özellikleriyle bugüne de uzanıyor mu?

Belki 28 Şubat, "dost-düşman" aktörleriyle, üslubuyla, konjonktürel özellikleri açısından geride kaldı.

Arka arkaya gelen demokrasi paketleri, ordunun siyasi alanda geri adımlar atmak zorunda kalması hem yapısal hem fiili dengeleri değiştirdi.

Bütün bunlara rağmen süren ciddi sorunlar ve geriye kalan ciddi tortular var...

12 Eylül devletin kurumsal işleyişine askeri unsurları katarken, bu zemin üzerinde ve buna ek olarak aynı unsurları devletin olağan dönemlerdeki fiili işleyişine taşıyan 28 Şubat, en azından askeri vesayet mantığı açısından olduğu yerde durmaktadır.

Nitekim bugün sorun ne irticadır, ne PKK'dır.

Vesayet sistemi Deniz Baykal'la ilgili andıçlar hazırlayabilmektedir. CHP'nin kongre sonuçları ve taraflarıyla ilgili adımlar atabilmektedir.

Sorun artık tümüyle siyasetle ilgilidir.

Sorun; AB'den Güneydoğu'ya, yozlaşmadan gecekondulara, sosyal tedbirlere kadar siyaseti ilgilendiren hemen bütün konulara "ülke menfaatini ve geleceğini ilgilendirir mantığı"yla devlet tarafından el koyulmasıdır. Tüm bu konu ve sorunların güvenlik, tehlike ve asayiş mantığına uyarlanmasıdır.

Kısacası, 28 Şubat'ın verdiği açık ders şudur:

Refah, huzur, güç, 28 Şubatvari esaslardan değil, tersine demokratik usûller ve değişim siyasetinden doğuyor.


11 Eylül 2003
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED