AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
11 Eylül düşünceleri...

Bugün o 'uğursuz' olayın ikinci yıldönümü. Daha ilk günden kendisini hissettiren 'uğursuzluk', aradan geçen iki yılın her gününde hepimizi sarıp sarmaladı. 11 Eylül bir ölüm öpücüğüydü; o gün bugündür ölümün soğuk nefesi hepimizin ensesinde...

Dünyanın uzun tarihinin köşe taşlarının hangileri olduğunu kitaplar yazıyor. Benim kişisel tarih kitabımda ise tek bir 'kilittaşı' bulunuyor: 11 Eylül... Bütün olayları "11 Eylül'den önce" ve "11 Eylül'den sonra" diye tasnif etmek mümkün... Dünya tarihi boyunca kan, ter ve gözyaşına mâl olarak elde edilmiş 'ortak birikim', hedeflerine kilitlenmiş dört uçak tarafından yerle bir edildi. O güne kadar, dünyanın her köşesindeki insanlar, geleceğe daha büyük bir umutla bakabiliyordu. 11 Eylül olayı ve olaya verilen tepkiler o umutların hepsini berhava etti.

Bugün dünyamız her zamankinden daha tehlikeli, daha fazla tehdide mâruz bir dünya.

Olayın ele alınmayı hak eden binlerce yönü var da, ikisi olağanüstü önemli. Biri, 11 Eylül'e ABD'nin verdiği tepki, diğeri de İslâm Dünyası'nın olaya veremediği tepki... ABD, saldırının kendisine ve temsil ettiğini düşündüğü değerlere karşı olduğunu ilân ederek 'topyekün savaş' başlattı; İslâm Dünyası ise o saldırıların esas kendisine yönelik olduğunu bir türlü fark edemedi ve bu yüzden de mutlaka vermesi gereken tepkiyi hâlâ veremiyor...

Bir an, Bush ve ekibinin, 11 Eylül saldırılarını, ABD'ye ve değerler sistemine değil de, dünyanın sağlık ve esenliğini yok etmeye yönelik eylemler olarak gördüğünü ve 'insanlığa karşı işlenmiş bir suç' saydığını düşünelim... Bugün her şey ne kadar farklı olurdu, değil mi? Ya da, İslâm Dünyası'nın, yanıbaşına kendi kartviziti bırakılmış eylemlerin yol açacağı sıkıntıları derhal sezip üzerinde oynanacak yanlışlarını düzeltmeye giriştiği bir süreci başlattığını farz edelim... 'Uğursuz olay', bütün uğursuzluğuna rağmen, bir 'vak'a-yı hayriye' olabilirdi İslâm Dünyası için.

Olmadı. ABD, ince bir 'psikolojik savaş menevrası' ile savunma moduna itildi 11 Eylül sonrasında; Bush ve ekibi, olayın gerçeğini araştırmak yerine, bir süreden beri üzerinde zihin eksersizi yapılagelen 'uygarlıklar savaşı' boyutuna indirgemeyi yeğledi. Tehdit karşı tehdide dönüştü, oradan kendi çıkarlarına dönük sonuçlar çıkarma hesabı sağlıklı düşünceyi öldürdü.

Aynı durum tersinden İslâm Dünyası için de geçerli. 11 Eylül olayının kendisini var eden 'uygarlık değerlerine bir saldırı' olarak görmeye ABD'yi sevk eden yönlerini başlangıçta tam seçemedi İslâm Dünyası... En iyimser yaklaşımla inanç sistemiyle hesaplaşmayı getireceği endişesine kapılarak, ya da varolan dengeleri sarsacağı tedirginliğiyle olayın vahametini bütün yönleriyle değerlendiremedi. Sonuç, İslâm Dünyası için de kaçan bir fırsat ve ağına düşülen bir tuzak oldu 11 Eylül...

Dünyamız, 11 Eylül'ün zorladığı yeni şartlar yüzünden, saldırılara daha açık, terörün insafına terk edilmiş bir halde bugün. Uluslararası dengelerin bu kadar bozuk olduğu bir dönem hiç yaşanmamıştı; 11 Eylül bütün dengeleri yerle bir etti. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi içi dolu kavramlar sayesinde gerçekleşmiş kazanımlar, onları savunan ABD tarafından, 'ilk gözden çıkarılacak değerler' muamelesine tâbi tutuluyor bugün... Kendilerini ezilmiş, hakları elinden alınmış, âciz ve zavallı hisseden insanlar için 'umut' neredeyse bütünüyle yitirildi. 11 Eylül sonrası döneminin simgeleri kan, ateş ve gözyaşıdır...

İnsanlık tarihinin en keskin virajını teşkil eden 11 Eylül, ondan çıkar sağlama derdine düşen açgözlü bir kadro ile kendi hayatlarında kıyamet kopmasını bekleyen sapkın bir güruhun zorlamasıyla, hepimizi bir karar noktasına sürükledi. Bugünün soruları şu: İstikrarsızlık ve yarına güvenle bakamama havasını kalıcı mı kılacağız; günümüzü ve yarınımızı 100 yıllarca sürecek masraflı 'din savaşları' ile mahvetmek mi istiyoruz? Yoksa, birarada yaşamanın, varolanı adaletli biçimde bölüşmenin, birbirimize hoşgörüyle yaklaşmanın yollarını mı keşfe uğraşacağız?

Umutla umutsuzluk arasındaki o ipince çizgi üzerinde bugün dünyamız... 11 Eylül Afganistan ve Irak'ı getirdi; Afganistan ve Irak'ta yaşananlar ise çıkış yolunu gösterecek sağduyuyu uyandırmalı...

DÜZELTME: Dünkü yazımda, kendisinden 'Budist devlet' diye söz ettiğim Nepal 'Hindu devlet'tir. Düzeltirim. F.K.


11 Eylül 2003
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED