Yeni çıkan 'Cola Turka', akıllıca ve başarılı bir kampanya ile, kendini Amerika üzerinden bizlere tanıtmayı sürdürüyor. Barda 'yengeye selâm gönderen' kovboyla başlayıp gökdelenden markete sarkıtılan sepetle devam eden reklâm furyası, sonunda, millî oyunumuz tavlaya geldi dayandı. Cola Turka'sını içen Amerikalı'nın, tavlayı rakibinin koltuğu altına yerleştirip, "Öğren de gel oğlum" demesi, hepimize çok şeyler düşündürüyor...

Washington'daki savaş lobisinin Irak mâcerasında bize biçtiği rolü de düşündürüyor mu?

Amerika'nın Irak'taki askerî harekâtı için kimseye ihtiyacı yoktu, bugün de yok. Orada yaşanan sıkıntı askerî yetersizlikle ilgili değil zaten. Gönderdiği asker sayısı yeterli değilse geride harekete geçirebileceği yüzbinlerce ihtiyat askeri bulunuyor ABD'nin... Ülkenin bütün savunma sanayii fabrikaları Iraklıların üzerine ölüm kusacak silâh üretmek üzere fazla mesai yapıyor... İşgali sürdürmeye yarayacak insan gücünden de, o insanların hatasız karar almalarını sağlayacak bilgiden de mahrum değil Amerika... Amerikalı, istesin, Irak'ta konuşulan bütün dillerden "Yengeye selâm söyle" diyebilir...

ABD'yi devâsa bir gökdelene benzetirsek, o koskoca gökdelen, Türkiye'ye, neden sepet uzatıyor? Neden, "Joe Efendi, altı Cola Turka ile üç ekmek" tekellüfsüzlüğüyle, "20 bin Müslüman askere ihtiyacımız var; 10 binini siz gönderin" teklifinde bulunuyor?

Türk işi kolanın reklâm metnini yazanların yakaladığı ruh bu soruya en basit cevabı teşkil edebilir: Türkiye ve Irak'a asker göndermeyi kabullenecek öteki Müslüman ülkeler, işgal güçlerinin savaş sonrası ellerinden kaçırdıkları 'meşruiyet' boşluğunu dolduracaklar. İşgal başlayalı beri, ABD, bütün geçerli müdahale gerekçelerini birbiri ardına kaybetti. Kitle imha silâhları bulunamadığı gibi Saddam Hüseyin ile 11 Eylül eylemcileri ve el-Kaide örgütü arasında ilişki iddiası da havada kaldı. Amerika'dan bakanlar, ellerinde çiçeklerle askerlerine "Kurtarıcılarımız" diye sarılacağını sandıkları Iraklıları, çoluk-çocuğu bile, birer Üsame bin Laden olarak görmeye başladılar; böyle giderse korktukları başlarına gelecek...

Cola Turka tarzı bir yaklaşımın, yani kutusu bile Amerikalı olduğu halde üzerine 'Turka' adı yapıştırınca bir içeceği sempatik kılmanın, Irak'taki işgalde işe yarayacağını düşünüyor Washington... Müslüman askerlerin Irak'taki varlığının ABD-İngiliz ortak işgaline yönelik tepkileri yumuşatacağı hesabı bu... Sepeti aşağıya sarkıtıp "Üç asker Türkiye'den, iki Pakistan'dan, bir Malezya'dan" dediğinizde, Joe Efendi'nin marketi daha renkli hale gelebilecek...

Washinton'un arzusu 'Müslüman askerli market' görüntüsünün savaş başlamadan önce oluşmasıydı; TBMM'nin tavrı o arzuyu kursakta bıraktı. Formülün şimdi bile işe yarayacağı umudunda Washington; Türkiye üzerindeki baskıları sonuç getirirse, Türkiye'yi Pakistan, Pakistan'ı Hindistan izleyecek, diğer ülkeler de sıraya girebilecek... Yabana atılmayacak bir düşünce bu.

ABD Irak'a işgalci güç olana kadar 'Batılı' iken, savaşın sona erdiğinin ilân edildiği 1 Mayıs'tan itibaren artık 'Ortadoğulu' bir oyunun parçası haline dönüştü. Başlangıcı itibariyle Batılı zihinlere daha uygun bir oyun olan satranca benzese de, giderek zekâdan çok şansın rol oynadığı tavlayı andırmaya başladı ABD'nin Irak mâcerası. İki defa üstüste 'gele' atanın kaybetme ihtimali büyüyebilir; sokakların tekin olmadığı Irak'ta iki kez üstüste kimin 'gele' atacağına dair müşterek bahse girmeniz gerekse seçiminiz hangi taraf olurdu?

Hemen karar vermeyin; Milli Güvenlik Kurulu'nun kesin açıklama yapmadığı, 1 Mart öncesi "Derhal asker gönderelim" deyip duran güç odaklarının bile tavırlarını "Asla" diye değiştirdiği bir ortama girdik... Kesin karar için henüz vakit erken...

Hiç kuşkunuz olmasın: Bu oyunun sonunda da, taraflardan biri, tavlayı diğerinin koltuğu altına sıkıştırıp, "Öğren de gel, oğlum" diyecek

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu