|
|
Eylül'de neler oluyor bize
Hayatımızın saatleri sanki Eylül'de daha hızlı çalışıyor. Hep aynı minval üzere aktığını sandığımız saatimizin akrep ve yelkovanı Eylül'le birlikte aniden hızlanıverir nedense. Bu bir yanılsama mıdır, yoksa Eylül'de zaman çıldırır mı gerçekten bilinmez... Belki de Sonbahar'ın kederiyle birlikte ömrümüzün sonuna biraz daha yaklaştığımızı hissederiz. Her Eylül'de bazı sevdiklerimizin, bazı dostlarımızın eksildiğini, yanıbaşımızdan kayıp gittiklerini farkederiz. Bazen de çok yakınımızda duran sevdiklerimize bir türlü dokunamayız. Kederler ağlatır bizi ama aşkın tülünü bir türlü kaldıramayız. Eylül, sanki hep bildiğimiz bir dansın tekrarı gibidir. Kimi zaman da tıpkı Victor Hugo'nun şiirinde olduğu gibi, derdimizi kimselere söylemeden, her Eylül'de başka bir rüyanın içinde kendi gururumuzla akıp gideriz. /söylesem ah söyleyebilsem derdimi
Nedir, ne oluyor peki böyle her Eylül'de bize, her Sonbahar kızgın küller gibi kavurarak mı geçecek üzerimizden, aniden bir Miles Davis şarkısıyla kıpırtılar hissedemeyecek miyiz içimizde, aşkın aşka değdiği ikindilerde bir 'hafız'la buluşmayı bile çok mu göreceğiz kendimize, bitti mi "bir hafızı bir hafıza ulaştıran" rüya, hayattan geri mi çekiliyoruz, yoksa toptan çıldırdı mı dünya? Oysa "aşk" diye bir şey var, sadece sizin olan, içinde sadece sizin rüyalarınızın açtığı, sizin ilahilerinizin çınladığı bir bahçe... O bahçe sizin, hayallerinizi çaldırmayın, Eylül'ün kederlerine karşı sıkı durun ve de şarkılarınızı kimseler mırıldanmasın... Artık 'Eylül'lerden korkmayın, Sonbahar'a teslim olmak üzere olan bir ağacın dibinde her akşam hilali seyredin ve sevdiklerinizi yeniden keşfedin... Her sabah saçlarınızı bir başka türlü tarayıp hayatla yeniden buluşun ama kederlere teslim olmayın... Biliyorum kırgın ve yenilmişsiniz, Sonbahar kollarınızı, kanatlarınızı kırıyor, 'işte Eylül yine hayallerimi buruşturup gitti' diyorsunuz. Peki ani ve sebepsiz sevinçlere hiç inanamayacak mısınız, yanıbaşınızdan akıp giden hayata dokunamayacak mısınız? Peki yaptıklarımıza mı yoksa yapamadıklarımıza mı yanıyoruz? Gururumuzla oluşturduğumuz ve mutluluk sandığımız şey, başkasının mutsuzluğundan geçiyorsa acaba yolumuzu değiştiremez miyiz, bir kez olsun aşka yelken açamaz mıyız? Aşka ihanet etmeden de yaşamanın mümkün olduğuna inanamaz mıyız? Peki sevdiklerinize hiç borcunuz yok mu?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |