AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
"Beyaz Türk'ün seyir defteri"

İstanbul Life dergisinde (Haziran 2003) hoş bir yazıya rasladım. Yazının genel başlığını ödünç olarak aldım. Özel başlığı ise Türk salata devrimi.

Tarihimiz devrimlerle doludur. Merak etmemek mümkün değil. Okumayanları bilgilendirmek için bu yazıdan alıntılar yapacağım.

Öncelikle şu Beyaz Türk tabirine (çok geç kalmış olsam da) değinmek istiyorum.

Bu tabir bize dışardan gelmiş olmalıdır. Yani aslı yoktur, yakıştırmadır. Ancak tüm batılılaşma tarihimizi kaplayan taklit hevesini bir yana atamayız. O taklit ki günümüzde aslın yerini alacak kertede iddia ve güç kazanmışır.

Her neyse.

Beyaz Türk evvelemirde zenci-beyaz çağırışımı yapıyor. Daha çok kültürel bir ayrım, elbetteki iltisadî bir mânası da var. Ben ayrımı tuzu kuru olanlar ve olmayanlar diye daha açık şekilde yapmak isterim. İsteyenler alafragna-alaturka veya seçkinler ile karabudun ayrımlarını kullanabilir.

Şöyle veya böyle belli bir yaşam tarzının ülkemiz ve insanımıza empoze edilmesi, bu yaşam tarzının taklit yoluyla da olsa tuzu kuru olanlar katında revaç bulması görmezden gelinmez. Zaten dünyada olup bitenler (iktisadî, kültürel, askerî vb.) dönüp dolaşıp yaşam biçimi denilen şeye gelip dayanıyor. Günümüzün en önemli sorunu budur.

İşte aylık İstanbul Life dergisi manzaranın detaylarını dile getiriyor.

Ne yiyeceksiniz, nerde yiyeceksiniz?

Ne giyeceksiniz, nerden giyineceksiniz?

Yazın nerde oturacak, nerelerde konaklayacaksınız?

Hangi müziği dinleyecek, hangi filmleri göreceksiniz?

Hangi kitapları okuyacaksınız?

En güzel teraslar, en güzel havuzlar, en görkemli oteller, en berrak denizler, en havalı eğlence mekânları, hasılı herşey, ama herşey (mayolara kadar) açık ediliyor.

Gerisi ne kadar "beyaz" olduğunuza kalmış.

Dergiye bir de "kritik" sayfası eklenmiş. İşte mezkur "Türk salata devrimi" bu sayfanın yazısı.

Derginin tek aykırı yazısı.

Yazar salata kültürümüzün bilinen unsurlarını, son on yıla kadar gelen çeşitlerini saydıktan sonra devrimin ayak seslerine ulaşıyor. "Mesela salatanın sosu diye bir mefhum yoktu, limon-zeytinyağı dışında bir seçenek akıllara bile gelmezdi... Daha önce salataya kuru üzüm katacağım, elma-portakal doğrayacağım deseniz, kimse kulaklarına inanamazdı. Avokadoyu bilen Türk, Birleşmiş Milletler'e daimi elçi olabilirdi. İlk yenilik, yeşil mevsim salatasına mısır katılmasıyla tezahür etti. Mısır dediğimiz, teneke ile ithal edilen "sweet corn". Sonra hızla çeşitli malzemelerin fütursuzca bir-birine karıştıldığı ve salatının ana yemek haline geldiği, aydınlık günlere gelindi.

All Sports Cafe gibi salata esaslı kafelerin açılışı bu devre tesadüf eder. Nişantaşı All Sports'un yedinci yılını bu kış kutladık."

Mayonezli salata bir Beyaz Türk klasiği olmaktan çıkmış, orta sınıfa takılmıştır. On yıl önce önemsenen tavuklu salata falan neredeyse kenar mahalle işi olmuştur. Hatta kurutulmuş domates, balsamik sirke, rokfor sos bile geride kalmıştır. "..... artık devir kişniş, aromatik otlar, baharatlar, meyveler ve de renkli marul devri. Aromatik ot ve sosların hepsini aynı salataya boca edersiniz, o daha iyi. Diyeceksiniz ki o kadar kuvvetli tat bir arada olur mu? Orasını karıştırmayacaksınız, önünüze geleni yiyeceksiniz, bu bir Beyaz Türklük imtihanı. Kolay değil, bakın adam başbakan oluyor ama Beyaz Türk olamıyor."

Beyaz Türk'ün Seyir Defteri'ni okumayı ihmal etmeyin. Bakarsınız önümüzdeki sayıda kebabın yeniden yorumlanışı ile karşılaşırız.


18 Haziran 2003
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED