|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Artık yaşımızı başımızı aldık, halimiz vaktimiz yerinde... Un çuvalda, elek duvarda. Hacca gitmenin vaktidir. Kâbe'nin yolunu tutalım, üzerimize farz olan vazifemizi yerine getirelim... (Nedense, bu fikir çoğunlukla yaşlılıkta akla gelir.) Böyle demiş amcamız ve konu komşuyla, hısım akrabayla tek tek görüşüp vedalaşmaya, helallik almaya başlamış. Borcu olanlara öncelik vermiş, gidip borçlarını kapatmış. Güle güle gidip gelesin demişler, dua istemişler. Amma velakin, bir komşusunun kapısını çaldığında, aklına yıllar öncesinde yaptığı bir cahillik gelmiş. Yüzünü kızartıp sormuş: - Komşu, yıllar önce senin bir koyunun kaybolmuştu hani. Hatırladın mı? - Evet. - Aramış aramış bulamamıştın. - Eee? - İşte o koyunu ben çalmıştım. Arka bahçede gizlice kesip yemiştim. Cahillik işte. Şeytana uymuş bulunduk bir defa... Şimdi hacca gidiyorum. Hakkını helal etmen için geldim. Komşunun suratı asılmış. "Etmem" demiş. - Bedeli neyse ödeyeyim de helal et hakkını. Uğraştırma beni. - Ödeyeceksen, başka. - Tabii öderim, onun için geldim kapına. Komşusu bir kâğıt kalem çıkarmış ve sormuş: - Kaç sene olduydu? - Yirmi sene önce. Kâğıt kalemi helallik isteyene uzatmış komşu ve "Yaz bakalım" demiş. - Ne yazayım? - Hesaplayalım. O koyun yavruladı. Etti iki koyun. Tamam mı? - Tamam. - Yavru büyüdü, o da yavruladı, birinci de. - Eee?.. - Esi mesi yok! Yirmi sene boyunca koyun yavrular. Yavrular da yavrular... Onların yavruları da yavrular... Böylece yirmi sene içinde ne çıkarsa yap hesabını ve bana o kadar koyun getir, helal edeyim hakkımı. Adamın sırtından aşağı doğru terler inmeye başlamış. - Yahu bu ne karışık hesap! - Hiç de karışık değil. - Yavruların hepsi dişi olacak değil ya, arada bir kısmı erkek olur. - Tamam, öyle olsun... Her yıl katlanarak artan koyun sayısının hesabını tamamlayamamış hacı adayı. Daha onbeşinci yılda pes etmiş. - Ben bu kadar koyunu nerede bulayım? Ötekinin cevabı çok basit: - Çalmasaydın!
YOLDAKİ NAYLON TORBA Bildiğiniz poşet. Hani şu alışverişlerde kullandığımızdan. Bir arkadaşımız, arabasıyla giderken, yol ortasında duran siyah bir poşet görmüş. Ne olacak, altı üstü bir poşet deyip üstünden geçmeye kalkmış. Şişkin durmasının sebebini rüzgara bağlamış fikrince. Oysa içi taşla doluymuş. Müthiş bir gürültü... Devrilme tehlikesi atlatmış ve durmuş. Sonra servise telefon... Ardından, çekici. Tamiri yapılmış, genel bakımı yapılmış, hazır olunca bildirmişler, gidip almış. Servisten çıkıp eve doğru giderken, yolda arabanın sesi değişmiş. Motordan gelen ses hırıltıdan harıltıya, daha sonra takırtıya dönüşmüş ve bütün gösterge ışıkları yanmış. Servis görevlileri, aracın yağını yenilemek için eski yağı boşalttıktan sonra yenisini koymayı unutmuşlar. Yeni araba, bir anda eski araba haline gelivermiş. Yetkililerin dediğine göre, milyonda bir olacak iki olay birden, iki gün içinde aynı kişinin başına gelmiş. Demek ki neymiş? Yolda bir naylon torba gördüğümüzde üzerinden geçmeyecek; serviste ise "milyonda bir"e girmediğimizden emin olacakmışız. Nasıl olacaksak artık...
ESRARENGİZ ÇUKUR Sivas'ta merkeze bağlı Bingöl Köyü yakınlarında, yaklaşık on metre çapında ve on metre derinliğinde bir çukur oluştuğu bildiriliyor. Çukurun içinden çıkan toprağın nereye gittiği de meçhul. Etrafta herhangi bir iz bulunmuyor. Gören de şaşkın, duyan da... Bakalım araştırma sonucunda ne bulunacak? Eğer uzaydan birileri geldi ve toprak alıp götürdüyse, filmlerdeki gibi niye Amerika'yı seçmediklerini düşünmemiz gerekecek.
GÜNÜN SÖZÜ
Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Senin düşmanını sevmeni, düşmanın da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşman senin dostun olur. Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |