AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İnternette deprem

Bundan bir süre önce, malumunuz Cezayir'de bir deprem yaşanmıştı. Deprem felaketinin ne olduğunu yakından tattığımız için Cezayir halkının yaşadıklarını ve evleri gibi yıkılan yüreklerindeki acıları, biz de kalbimizin en derinliklerinde hissettik. Tarihi bağlarımızın olduğu bu topraklar, son zamanlarda Türk işadamları tarafından da keşfedilmiş, Cezayir ile ticari ve sınai bağlantılar kurulmaya başlanmıştı. Depremle birlikte, bu bağın tahmin edemediğimiz boyutlarının olduğunu da görmüş olduk. Zira deprem, Türkiye'nin yurtdışı internet omurgasındaki ana noktalardan birini de vurmuştu. Sonuçta yurtdışı internet ulaşımımız, daralan bant genişliği yüzünden hayli aksadı. Durum o kadar vahimdi ki, yabancı hosting şirketlerin sağladıkları avantajları değerlendirmek için web sitelerini yurtdışında tutan Türk şirketleri, sayfalarını güncellemek için girdikleri internette, kendi sitelerine bile ulaşamadı.

Depremden bu yana, konuyla ilgili olarak gönderilen hayli e-mektup arasında, olaya duyarsız kaldığımız için bizlere sitemli serzenişte bulunanlar da yer alıyordu. Açıkçası, yoğun bir internet kullanıcısı olduğum ve bilişim teknolojileriyle uğraştığım halde, bu tür gelişmeleri teknoloji bağımlılığının tabii bir neticesi olarak gördüğüm için olsa gerek, durumu düzeltme çalışmalarını izlemekten öte bir tepki vermediğimi itiraf etmeliyim. Yaşamak ve gündelik hayatı idame ettirmek, teknolojiye olan bağımlılığımız yüzünden esasında bugün geçmişten çok daha zor.

İletişim felsefesinin üstatlarından Mc Luhan, teknolojiyi insan uzuvlarının uzantısı olarak görüyor. Otomobil ayakların, dürbün gözlerin, uçak olmayan kanatlarımızın uzantılarıdır ona göre. Kanaatimizce, teknolojik aletler uzuvlarımızın uzantıları olmaktan da öte, uzuvlarımızın yerini alıyor. Onlar olmadan yürüyemeyeceğimizi, göremeyeceğimizi, uçamayacağımızı ve hatta düşünemeyeceğimizi vehmeder olmuşuz artık.

Hatırlanacağı gibi, 2000 yılına girerken yaşanılan bir Y2K meselesi vardı. Bundan yirmi yıl öncesinin programcıları o zamanlar pahalı bir meta olan bilgisayar hafızasından tasarruf etmek üzere bir yol bulmuşlar ve yıl bilgilerini dört hane yerine iki haneli bir sistemde kaydetmişlerdi. Bu uyanıklık, yüzyılın sonuna gelinceye kadar fazla bir sorun çıkarmadıysa da, 2000 yılını ifade etmek için hafızaya yerleştirdiğimiz 00'ın programlar tarafından nasıl algılanacağı sorusu, bir anda tüm bilişim dünyasını karıştırmıştı. Hatayı düzeltmeleri için hatayı yapan programcıların ayaklarına milyarlarca dolar serilmişti. Basit bir öngörü hatası, yirmi yıl içinde teknolojinin esiri olmuş olan insanoğluna, artık tabii olarak algılamaya başladığı dünyanın ne kadar sanal bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu göstermişti.

İnternetin temel özelliklerinden birisi, iki nokta arasındaki bilgi akışının tek bir güzergaha bağımlı olmamasıdır. Teknik altyapı, alternatif güzergahlar üretmekte ve bu güzergahları optimize edebilmekte hayli mahir. Buna rağmen, yine hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz yıl internet trafiğini düzenleyen ana bilgisayarlara dünyanın her köşesinden aynı anda başlatılan organize bir saldırı, birkaç günlüğüne de olsa, interneti kullanılamaz hale getirmişti. Gerçekle hayal, doğruyla yanlış arasındaki sınırın tamamen ortadan kalktığı bu postmodern dünyada, bundan sonra kıyamet senaryoları çizmek eskisinden çok daha kolay olacak. Giderek daha teknik hale gelen bir sektör tarafından yönlendirilen teknoloji, bu sektörün kendi içinde oldukça ileri, ancak dışarıya kapalı mahiyeti yüzünden şeffaf, anlaşılabilir ve denetlenebilir bir ortam olmaktan çıkacak.

Gelecekte, ne zaman çökeceğini bilmediğimiz, ancak onsuz da yaşayamadığımız ve işleyişi bize tamamen yabancı olduğu için gelişimine de müdahale edemediğimiz sanal bir dünyanın içinde yaşıyor olacağız. Dahası teknolojiyi yönlendiren sektörlere şimdikinden çok daha fazla bağımlı kalacağız.

Teknolojinin esiri olmamak için ya bu dünyadan el etek çekmeli, ya da onu tüm yönleriyle tanıyıp efendisi olabilmeliyiz. Aksi takdirde, başkalarının hataları, dönüp dolaşıp yine bizim başımızı ağrıtır.


18 Haziran 2003
Çarşamba
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED