AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Konya'nın medeniyet ruhunu yaşatmak...

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin belli başlı şehirlerinde çıktığımız medeniyet tasavvuru yolculuklarımız son hızıyla sürüyor. Bu hafta sonu medeniyet tasavvuru yolculuğunun 41.'sini Sivas'ta gerçekleştirdik. Sivas'ta dolu dolu iki gün geçen medeniyet tasavvuru yolculuğumuza ilişkin izlenimlerimi Pazartesi günkü yazıda yazacağım. Ama önce Konya izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Konya'ya Aydınlar Ocağı'nın Konya Şubesi'nin daveti üzerine gittim. Konya'ya bu dördüncü gidişim oluyor. Açıkça söylemem gerekirse, bu son gidişimde hem Konya'yı daha iyi, daha yakından tanıdım; hem de Konya'nın aydınlarıyla, akademisyenleriyle, genç ve dinamik öncü kuşaklarıyla dostluklarımı daha bir pekiştirdim. Ve Konya'yı bu kez daha çok sevdim. O yüzden Konya'yı daha fazla özleyeceğim artık...

Konya'da kaldığım üç gece ve iki gün boyunca Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü ve Doğan Cengiz beylerle birlikte olduk; bir sohbetten diğerine girip çıktık ve bu kez üstadım, pîrim Hz. Mevlânâ'yla, gönüldaşlarıyla "hâlleşmeye", derûnî bir "râbıta" kurmaya daha fazla ve daha nitelikli zaman ayırma imkânım oldu: Mustafa Güçlü Bey, önceden Mevlânâ Müzesi yöneticileriyle bağlantı kurmuş ve Huzûr-u Pîr'de istirahatgâhlarına çekilen Hz. Mevlânâ'nın, ahfadının ve şakirdlerinin mezarlarını daha verimli bir şekilde ziyaret edebilmemiz ve çağları delip gelen ruhlarını, yaydıkları manevî ve derûnî iklimi ve kokuyu daha yakından teneffüs edebilmemiz için müze yetkililerinden bize rehberlik edecek bir dost tahsis edilmesini talep etmiş. Müzenin şefi Özcan Tüfekçi Bey'in refakatinde gerçekten tarifi mümkün olmayan bir Hz. Pîr ve Konya medeniyeti havası soluduk. Mustafa Güçlü ve Özcan Tüfekçi beylere bu doyumsuz Mevlânâ ziyafeti ve ziyareti sürprizlerinden ötürü içtenlikle teşekkür ediyor ve hâlâ Konya'ya, Hz. Mevlânâ'ya gidemeyenlerin ne kadar büyük kayıp içinde olduklarını hatırlatmak istiyorum.

Biz oradayken orada olmayan müze müdürünün odasında espriyle karışık yaşadığımız küçük sürprizi de burada hatırla(t)madan geçemeyeceğim. Biz odada bu kudsî mekânın ulvî havasını bozmamak için yavaş yavaş ve sessizce çaylarımızı karıştırırken birdenbire odanın kapısı rüzgardan çarptı ve kilitleniverdi. O an kimsede de anahtar yoktu. Odadaki arkadaşlar, medeniyet tasavvuru çalışmamızın anahtar motiflerinden ve başvuru kaynaklarından biri olan pergel metaforunu hatırlatarak "Yusuf Hoca, pergel metaforu, pergel metaforu deyip durmak kolay mı öyle! Anlaşılan Huzur-u Pîr'den ayrılmanız pek istenmiyor!" diye espriyi patlattılar.

Konyalı yerel yöneticiler, türbenin etrafını ruhuna uygun ve canlı bir tematik parka dönüştürmüşler adeta. "Canlı" diyorum çünkü türbenin etrafında İslâm sanatlarıyla uğraşan sanatçılar, ebru, hat, ney gibi geleneksel sanatlara ilgi duyan öğrencilerden halkalar oluşturmuşlar ve kişisel atölyeler açarak bu enfes mekânın ruhuna tastamam uygun bir hâlet-i ruhiye ile zamana karşı adeta meydan okurcasına genç kuşaklara İslâm sanatlarını talim ve meşk ettiriyorlar. Anadolu'da kültürel ve tarihî mekanları ve çevresini bu kadar ruhuna uygun bir şekilde yaşatan başka bir şehir görmedim. Bu yüzden bu güzel fikri geliştiren ve hayata geçiren Konya'nın gönül erlerini yürekten kutluyorum.

Konya'da Konya'nın mahallî kültürüne ve tarihine büyük katkılarda bulunan başta Sefa Odabaşı Bey olmak üzere diğer akademisyen dostlarla tanıştık; birinci sınıf bir kültür tarihi arşivcisi ve yazma eserler kolleksiyoncusu olmasına rağmen hakettiği ilgiyi göremeyen Sefa Beyefendi'nin arşivlerini gezdik. Kültür Bakanlığı'nın Sefa Bey'in çalışmalarına gereken ilgiyi mutlaka göstermesi gerektiğini hatırlatarak, Sefa Bey gibi son derece mütevazi ama Konya'nın ve bölgenin kültür hazinelerine sahip olan ve bunları herkesle paylaşmaktan büyük haz alan bir ilim ve gönül adamını tanımaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.

Akça Konak'ta birinden çıkıp ötekine girdiğimiz sohbetlerimizin derinleşmesine katkıda bulunan sanat dergisi Bumerang'ın mütevazı ve çalışkan editörü ve iyi bir şiir damarı yakalayan Faruk Yazar, Konya'yı karıştıracak kültür, sanat ve düşünce işlerine ve eylemlerine imza atmaya hazırlanan hikâyeci, senarist ve felsefeci Mehmet Harmancı, Konya'daki Yazarlar Birliği Şubesi'nin diğer şubelere fark atmasına yol açan işlere soyunmasına vesile olan Ahmet Köseoğlu, Lokman Koyuncuoğlu, Burhan Sakallı kardeşlerime; yeni düşünür tipinin temsilcilerinden Mustafa Aydın ve Mustafa Tekin dostlarıma; genç yazar, sanatçı ve düşünce adamı adaylarını buluşturmak, ortaklaşa olarak dişe dokunur ve özgün bir şeyler üretmek için tüm enerjilerini harcayarak Alfabe dergisini yayımlayan Ömer Yalçınova ve Kadir Metin gibi Konya'nın gönül, zihin ve eylem erlerine kültür, düşünce ve sanat hayatlarında başarılar diliyorum.

Son olarak hafta sonunda Mustafa Güçlü ve Doğan Cengiz Beylerle gittiğimiz Çumra Belediyesi'nin düzenlediği 6. Linni Yörük Şenlikleri'nden de sözetmekte yarar görüyorum. Ben bu tür şenliklerin, kültürel aidiyet ve kimlik duygusunu pekiştirmesi bakımından oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. İsmi dışında -amatörce düzenlenmiş olsa da- Çumra'daki şenliğin, özellikle düğün töreni bölümünün kültürel ve antropolojik değeri bakımından birinci sınıf bir çalışma ile kotarıldığını belirtmek ve düğün töreni oyununun yazarı Ayşe Tonguç ve arkadaşlarını mahallî duyuş, deyiş ve ifade biçimlerini ve İslâmî kimliğimizin temel motiflerini ve metaforlarını oyuna ustaca ve başarıyla yedirdikleri için kutlamak istiyorum.

En önemli sürprizi yazının en son bölümünde sizlerle paylaşayım: Dr. Mustafa Güçlü, kabına sığmaz bir aydın, kanaat önderi ve hekim olmasının yanısıra rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti'nin vefatından önce kendisiyle -sadece sağlığıyla değil her şeyiyle- tam 45 gün ilgilenen bir gönül adamı olmak gibi bir asîl bir kişiliğe de sahip. Bu sırrı bana kişiliğiyle, çocuklarını enfes bir şekilde yetiştirme gayretiyle beni derinden etkileyen Doğan Cengiz Bey verdi. Ama bu sırrın kamuoyuyla da paylaşılması gerektiğini düşündüğüm için burada zikretme gereği duyuyorum.

Yazıyı bitirirken, medeniyetimizin en görkemli, en asûde ve kabına sığmaz sertahtlarından biri olan Konya'nın medeniyet ruhunu yaşatmak ve yepyeni bir ruhla yeniden diriltmek için çaba gösteren tüm Konya'lı dostlara, gönüldaşlara ve yetkililere takdir ve tebriklerimi sunmak isterim...


18 Haziran 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED