AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
Gazetelere yeni bir kazanç kapısı:
'EĞİTİM' ekleri

1 Haziran'da Özel Okullar Sınavı yapılacak. Sınava girecek öğrenciler ailelerinin imkanları ölçüsünde aylardır hazırlanıyorlar. Öğrencilerin bir bölümü parasız Anadolu liselerine, geriye kalan önemli bir bölümü ise Özel Okullara kayıt yaptıracaklar.

Sınav gününün yaklaşması dolayısıyla bazı "ağır" (yani terazinin kefesine koyduğunuzda ağır çeken!) gazetelerin "Eğitim" ekleri vermeye başladıklarını gözlemliyoruz.

Bu ekler, tahmin ettiğiniz gibi tamamen "Özel Okullar"ın tanıtımına yönelik. Daha doğrusu bu ekler, önde gelen "Özel Okullar"ın (tabii ki bir bedel karşılığında!) reklamına yönelik... Söz konusu eklerin bir dereceye kadar "Özel Okullar"ın para karşılığı tanıtımına hizmet etmesini anlayabiliriz. Ama durum böyle değil ki... Eklerin tamamı, "Özel Okullar"ın para karşılığı tanıtımına yönelik... Yani parayı veren, "Eğitim" ekinde sayfayı kapatmış....

Önümüzde sürekli birbiriyle didişen iki büyük gazetenin (Hürriyet ve Sabah) okurlarına 5 gün arayla verdiği iki "Eğitim Eki" duruyor. Hadi karıştırmaya başlayalım bakalım:

Hürriyet'in "Eğitim" eki, ekin editörü Nuran Çakmaklı'nın "başyazısı" ile başlıyor. Çakmaklı, bir iki laftan sonra şöyle diyor: "İşte böyle. Ben sadece yol haritisanı çiziyorum. Hangi durağa uğrayacağınıza, nerede konaklayacağınıza siz karar veriyorsunuz. Hazırladığımız ekle de bu aylarda göndemde olan özel okullar dünyasına zoom yapıyoruz."

Editörün "zoom yapıyoruz" dediği, özel okullardan gelen tanıtım/reklam sayfalarının para karşılığı sayfalara yerleştirilmesinden ibaret. Elimizdeki "eğitim eki" öyle bir şey ki, içinde eğitim üzerine doğru dürüst iki çift söz bulmak imkansız. Milli Eğitim Bakanı'nın özel okulları devreye sokmak istemesine ilişkin birkaç bilgi, "Özel okullar Tanzimat'tan bu yana var" başlıklı üç satır bir yazı, "Üç kuşak kolejli" başlıklı neye hizmet ettiği belli olmayan bir başka yazı, bir "uzman"ın görüşleri..... Hepsi bu, gerisi gelsin özel okul reklamları.... Haaa... Bunların yanında tabii ki bir de, "eğitim kredisi" veren bazı bankaların reklamları....

Sabah'ın "Eğitim Gazetesi" de farklı değil; o da ağzına kadar özel okul ve banka reklamıyla dolu... Sabah'ın ekinin Hürriyet'inkinden farklı olarak ilginç bir yöntem izlediğini de şahit oluyoruz: Bir sayfada belli bir özel okul hakkında "bilgi verilirken", karşı sayfada bu özel okulun reklamı yer alıyor... İyi fikir doğrusu; bu "bilgi verici yazılar" da reklam tarifesine bağlı mı acaba?! Okura göre soldaki sayfada Özel Okullar Derneği Başkanı Rüstem Eyüboğlu ile bir röportaj, sağdaki sayfada "Örnek bir kurumla başlamak / Eyüboğlu Eğitim Kurumları" reklamı... Soldaki sayfada "Sıra Çince eğitime gelecek " (Doğuş Okulları) makalesi, sağdaki sayfada "Geleceğin aydınlık olsun /Doğuş Okullar Grubu" reklamı... Sayfa düzeni her zaman böyle sağlı/sollu değil tabii ki. Yerleştirme bazen şöyle de olabiliyor: Bir tam sayfada "Bilgi Çağına Açılan Kapı / Marmara Eğitim Köyü" reklamı, ama sayfayı çevirince karşınızda "Marmara Eğitim Kurumları / Anaokulundan üniversiteye" makalesi!

Ne kadar boş, ne kadar işlevsiz, ne kadar buram buram "reklam tarifesi" kokan "Eğitim" ekleri bunlar böyle....

Belli ki, gazetelerin özel okulların ne yapıp ettikleri, işe yarayıp yaramadıkları, yarıyorlarsa ne işe yaradıklarıyla hiçbir ilgileri yok. Onların tek derdi, fırsat bu fırsattır diyerek özel okul reklamlarını bir ekte toplamaktan ibaret...

"Özel Okullar" olarak adlandırılan bu okulların ( mesela "müfredat" dayatmasıyla boğuşmak ya da Talim Terbiye ile uğraşmak yoluyla) gerçekten farklı birşeyler yapıp yapamayacakları üzerine kafa yormaya ise, gazetelerin "yol haritaları"nda hiç ama hiç yer yok.

Tamam anladık, gazeteler reklam gelirleri olmadan yaşayamaz... Ama insaf, bir ülkenin "ağır" gazeteleri reklam söz konusu olduğunda reklam dışındaki herşeyi bu derece de unutmaz ki... (K.B.)


Ahmet Şık gibi muhabirler...

Radikal gazetesi muhabiri Ahmet Şık, mesleğini, bu ülkenin daha adil bir ülke haline gelmesi için kullanmaya çalışan çok çalışkan bir gazeteci... Ve anlaşılıyor ki, haksızlığa uğradığını; bu ülkenin güvenlik güçlerinin ya da mahkemelerinin kendisine adil davranmadığına inanan herkes, öncelikle kime başvuracağını artık çok iyi biliyor. Ahmet Şık, evet, çok çalışkan bir gazeteci ama son zamanlarda öyle "uzak"lardan öyle haberlere imza atıyor ki, ona artık bu tür haberlerin yağmakta olduğunu hissetmemek mümkün değil. O laf çok doğru: Haber sevildiği, değer verildiği yere gidermiş...

Evet, bir gazeteci için gayet "verimli" bir alanda çalışıyor Ahmet Şık ama bir yandan da "kaynak"ların her zaman çok tedirgin olduğu bir alan bu... Gazeteci güven vermedikten sonra alanın "verimli" olması hiçbir işe yaramaz.

28 Mayıs tarihli Radikal'de Şık'ın, aslında iki manşetlik iki traji-komik hukuk ihlalini tek manşette topladığını görünce anladık ki o da inanmış artık "haber akışı"nın kesilmeyeceğine... Aktaralım, bu iki ilginç olaydan sizin de haberiniz olsun:

Olaylarımızdan biri Erzurum'da, öbürü Hakkâri'de geçiyor... "Bir başkadır benim memleketim" başlıklı haberin alt başlıkları şöyle:

"İmzası 'Kürtçülük' kelimesine benziyor diye okuldan atıldı (Erzurum)... Mitinge katılanların ağzı açık fotoğrafları 'bölücülük delili' oldu (Hakkâri)..."

Spotlarda da meseleler şöyle toparlanmış:

"İhbarla başladı… Erzurum Atatürk Üniversitesi Zootekni son sınıf öğrencisi Enis Alkan, bir vize için dilekçe verince, 'İmzayla Kürtçülük yapıyor' ihbarı geldi ve soruşturma açıldı. Emniyet'ten, 'Laboratuvarımızda imzanın anlamı incelenmemekte ise de Kürtçülük yazısını oluşturuyor' raporu geldi.

"'Ciddi kayıp' yokmuş… Okuldan atılan Alkan'ın yürütmeyi durdurma talebi, 'Ciddi hukuka aykırılık ve telafisi imkânsız bir zarar ortada yok' gerekçesiyle reddedildi. 'İmzamda harf kullanmıyorum, Türkçülük olarak okumak da mümkün' diyen Alkan şimdi Bölge İdare Mahkemesi'nin kararını bekliyor.

"Burası Hakkâri… Hakkâri'deyse, Nevruz kutlamalarında Öcalan ve PKK/KADEK lehine slogan atanları tespit için ilginç bir yöntem kullanıldı: Polisin çektiği fotoğraflarda ağızları açık görünen 13 kişi, 'bölücü örgüt lehine slogan atmak'tan soruşturuluyor…"

"Ses kaydı yok!… Zanlılardan beşi savcılığa ifade verirken, adreslerinde olmayan sekiz kişi için gıyabi tutuklama talep edildi, ancak mahkeme kabul etmedi. Fotoğrafların alındığı polis video kayıtlarında bu kişilerin slogan attığını gösteren ses kaydı yok."

Nasıl, beğendiniz mi? Radikal'de Ahmet Şık imzalı böyle yığınla haber çıkıyor… Çıkıyor da, acaba Türkiye'de kaç gazete okuru Ahmet Şık'ın adını biliyor? Türk basını bir köşe yazarları cenneti… Yeni yetme "life-style" yazarlarının bile üç günde şöhret sahibi olduğu bir ülkede yıllardır sessiz sedasız çalışan Ahmet Şık gibi çalışkan muhabirlerin adının bile bilinmemesi aslında tahammül edilebilir bir şey değil. Ama bu tür gazeteciler yalnız çalışkan değil alçakgönüllü de oluyorlar.

Elimizden gelen tek şeyi yapalım, teşekkür edelim Türk basınındaki Ahmet Şık'lara… (A.G.)


Size iyi 'askerce yaşama'lar...

Cumhuriyet gazetesinin son zamanlarda sergilediği "muhalefet" tarzı, başka birçok şeyin yanında şunu da gösteriyor: Otomatiğe bağlanmış, uysa da uymasa da tarzı eleştirinin, eleştiri sahiplerini rahatlatma dışında bir değeri yoktur. Bu tarz eleştirinin sık sık sahiplerini komik duruma düşürmesi de ilave bir sorun oluşturur...

Mesela 27 Mayıs tarihli Cumhuriyet'te yer alan şu haber: "AKP kendini savundu: ASKERCE YAŞAYAMAYIZ..."

Bu başlık, şu haberi taşıyor:

"(...) AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik, Özkök'ün 28 Şubat ile ilgili açıklamalarını '28 Şubat süreciyle ilgili bir tablo görmüyoruz. Cumhuriyete saldırı bize saldırıdır, cumhuriyetin değerlerine saldırıyı biz kendimize saldırı kabul ediyoruz' sözleriyle değerlendirdi. 'Asker milletiz de yaşam tarzımız olarak askerce

yaşayacağız diye bir şey tavsiye etmek doğru değil' diyen Çelik, farklı görüşlerin tartışılmasının normal olduğunu vurguladı."

Yani ne bu şimdi? Bir sivil siyasetçi, çağdaş toplumlarda hayatın ordular gibi yaşanamayacağını, iki hayat tarzı arasında fark olmasının normal olduğunu söyleyecek ve "çağdaş" bir gazete buradan bile "Bakın, biz demiştik bunlar böyle işte"yi, "İşte gördünüz, bunlar asker karşıtı"yı ima eden bir başlık çıkartacak.

Sivil siyasetçinin sözlerini o başlıkla takdim eden editör arkadaşlara ve tüm Cumhuriyet'çilere buradan "Size iyi askerce yaşamalar" dileğinde bulunmaktan başka ne yapabiliriz ki? Ha, bir de bir "tashih" önerimiz var: Sivil siyasetçinin son cümlesindeki "vurguladı"nın "savladı" olması gerekmiyor muydu? (A.G.)


30 Mayıs 2003
Cuma
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED