AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bu "iyimser rüzgar" nereden esiyor?

Türkiye'ye pek sık uğramayan iyimserlik rüzgarı bugünlerde yeniden ziyarete gelmiş görünüyor. Pazartesi sabahı "nedense" herkes herşeyin yoluna girebileceği umuduyla güne başladı. Bu olumlu etki sadece bahardan değil, piyasaya etki yapan bütün faktörlerin aynı anda düzene girmesinden kaynaklanıyor. En çok da Irak savaşının piyasalar tarafından bitmiş olarak algılanması iyimserlik rüzgarının güçlü esmesini sağlıyor. Ama sadece piyasalar değil, hükümet de kafasında savaşı bitirmiş görünüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan dün, savaşın bittiğini ve artık yeni döneme bakılması gerektiğini açıkça söyledi. Sadece savaş nedeniyle değil, uzun süredir zaten savaş hali yaşayan piyasalar için bu atmosferden çıkabilmek önemlidir. Ne hükümet ne de piyasalar artık savaş atmosferine dayalı projeksiyonu taşıyamıyor. Daha silahlar toprağa gömülmeden barış havası teneffüs ediliyor. Bu yeni yola girmek için belki de çok erken....

Sis dağılıyor

Birlikte aynı ekrana baktığımız bir bakan, gözucuyla borsadaki 250 puanlık yükselişi, kurdaki düşüşü keyifle izlerken, bir yandan da "aniden değişen" hayavı şu sözlerle yorumluyor: "Savaş hali ağır sis gibi bir şey... Bir metre önünüzü göremiyorsunuz. Hükümet için de zor bir dönemdi. Neyseki şimdi sis dağıldı ve araba yola girmeye başladı." Bakan'a göre iş dünyasından sokaktaki sade vatandaşa kadar da herkes önünü görmeye başlıyor. Aynı hava, Ak Parti grubunda da açıkça hissediliyor. Erdoğan kürsüde kısa bir "icraatın içinden" yaptıktan sonra herşeyin yoluna gireceği mesajının altını tekrar tekrar çiziyor. Tabi, seleflerinin alışkanlığını da ihmal etmiyor. Medyayı, baştan aşağı bir güzel eleştirip kötümserliğin nedeni olarak ilan ediyor. Oysa, medya iktidar için değişmesi mümkün olmayan bir veridir ve bugün neyse yarın da üç aşağı-beş yukarı öyle olmaya devam edecektir. Kaldı ki kriz ve tezkere sürecindeki eleştirileri toptan aynı kefeye koyup "ülke çıkarlarıyla çatışma" eleştirisi getirmesi ilginçtir. Ancak, bugün gelinen noktada, "tezkere karşıtlığı"nın ne kadar isabetli olduğunu artık bizzat hükümet üyeleri söylemektedirler. Abdullah Gül'ün "tezkere kabul edilseydi de Irak'a müdahala edemeyecektik" diyerek bu durumu teyit ediyor. Ekonomi Bakanı Ali Babacan da "tezkereyi kabul etseydik bugün daha karmaşık bir durumda olurduk" demektedir.

İyimserliğin sınırı...

Erdoğan'ın temel eleştirisinin ekonomiyle ilgili olduğu ortadadır. Hükümet, piyasalarda sarsıntı yaratacak tutumlara karşı duyarlı görünüyor. Başbakan'ın faizden ihracata, turizmden enflasyona kadar oluşan yeni rakamlara vurgu yapmasının temel nedeni de budur. Son derece hassas yürüyen finans piyasalarını destabilize edici sözler ve yorumlar hükümet için "kesinlikle" iyi niyet taşımıyor.

Türkiye ekonomisinde "psikoloji faktörü"nün payı başka sistemlere oranla oldukça yüksek. Son dönemde de bir hayli yükseldi. Ekonomideki gerileme psikolojik bir tetiklemeyle harekete geçiyor. Ama, bugün oluşan iyimser hava da aynı psikolojik faktörle bağlantılıdır.

Şunu da unutmamak lazım... Rüzgarı estiren tek faktör piyasanın kendisi ise yarın o piyasa bunu tersine de çevirebilir.

Hükümetin, esen ılımlı rüzgarları bu kategori içinde değerlendirmesi gerekiyor. Güven ortamı ancak, piyasalara düzenli olarak güven pompalamakla sürdürülebilir. Yani, bu rüzgarın esmeye devam edebilmesi için hükümetin ekonomik yapıya hem kalıcı hem de spekülatif faktörlerden etkilenmeyen müdahalelerde bulunabilmesi gerekiyor.

Devamlı esmesini sağlamak için, rüzgarın kıymetini ve nereden estiğini bilmek lazımdır.


16 Nisan 2003
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED