AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Devlet toplum vicdanının örgütlenmesidir

Düşünce ve sanat dergisi Mavera'nın yedi kurucusu liseyi altmışlı yılların başında, üniversiteyi de sonunda tamamlamıştı. Biz soğuk savaşın Çekoslavakya, Vietnam ve Afganistan'da sıcak savaşa dönüştüğü yılları bütün dehşetiyle yaşadık. Ancak Mavera kuşağı Türkiye'nin geleceği hiçbir zaman Amerika ve Rusya'nın ekonomi öğreticilerinde aramadı. Biz Batı dünyasındaki yerimizin, Osmanlı misyonunun Cumhuriyet içinde yeniden üretilmesine bağlı olduğunun bilincindeydik.

Mavera'nın şiir ve hikaye ustası ikiz kardeşlerinden Alaeddin Özdenören Uludağ Üniversitesi'nin Tıp Fakültesi Hastanesi'nde zor bir hastalıktan kurtulmaya çalışıyor. Prof. Dr. Hasan Doğruyol'un yakın ilgi ve desteğiyle, A. Özdenören'in kısa zamanda sağlığına kavuşacağını umuyoruz. Dr. Adnan Tekşen'le hafta sonları Bursa'ya gelen R. Özdenören İstanbul'a uğramadan Ankara'ya dönmüyor. Geçen hafta sonu Genel Yayın Yönetmeni'miz Selahattin Sadıkoğlu ve yazar dostlarla gazetede Türkiye'nin iç ve dış politikadaki açmazlarını konuştuk.

Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve kültürel tarihinin Cumhuriyet'le başlatılması, iç politikada olduğu kadar dış politikada da büyük karışıklıklara yol açtı. Türkiye Bağdat'a mı, yoksa Brüksel'e mi, dönmeli, bir türlü karar veremiyor. Devlet nereye gideceğini bilmediği için, nerede durduğunu da bilemiyor. Bu yüzden, Türkiye'de bütün kurum ve kuruluşlarıyla devlet, başta Kıbrıs olmak üzere dış ve iç politikada çözüm değil, çözümsüzlük üretiyor.

A. Özdenören üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde yapmıştı. Bu yüzden, Mavera'dan devlet, tarih ve toplumla ilgili çok sayıda denemesi yayınlanmıştır. O bu denemelerinin bir kısmını "Devlet ve İnsan" isimli kitabında topladı. Orta Doğu ülkelerinde devlet toplumun kendi tarih ve kültürel birikimine dayanmıyor. Türkiye ve Pakistan'da olduğu gibi, Batı demokrasisinin kurum ve kuruluşlarını almak yetmediği için, Orta Doğu'da devlet örgütü kolaylıkla dayatmacı bir yapıya dönüşebiliyor.

A. Özdenören kitabını sunuşunda vurguladığı gibi: "Devlet bir toplumun varlık şartıdır. Bir başka deyişle, milli vicdanın teşkilatlamısıdır. İşte bu yüzden devletin yönünü toplumun bağlanmış olduğu değerler sistemi belirler. Toplum devleti yönlendirir, devlet de topluma bu yönlendirme eyleminde katkıda bulunur. Sağlıklı toplumlarda, toplumla devlet bütünleşmiştir. Aynı ilkelere bağlanmaktan doğan bir kaynaşma ve özdeşleşme söz konusudur. Böyle toplumlarda devlet bir baskı ve zulum aracı değil, tersine haksızlıkları ve adaletsizlikleri ortadan kaldırıcı güçtür."

İslam medeniyetinde devlet toplumun "Ortak aklı"nın temsilcisi ve sözcüsüdür. Çoğunluğu temsil etmeyen bir devlet, devleti toplum için değil, toplumu devlet için görmekten kendini kurtaramaz. Dayatmacı ülkelerde toplumun devleti değil, devletin toplumu vardır. Bu yüzden, otoriter devletlerde, toplumu devlete taşıyan demokrasi hafife alınır ve politikacılar sürekli küçümsenir. Çünkü onlar için önemli olan toplumun beklentileri değil, iktidarlarının ömrüdür.

Türkiye'de devlet toplumu temsil etmediği için politikanın alanı son yıllarda iyice daraltılmıştır. Leslie Lipson "Politika Biliminin Temel Sorunları" isimli kitabında vurguladığı gibi: "Devletin olduğu yerde politika vardır". Ancak "Politikanın olduğu yerde devlet de vardır" demek demokrasiyi dinamitlemektir.

Bir ülkede devlet toplumun değerleriyle savaşırsa, temel hak ve özgürlükler gider, şiddet ve baskı gelir.

Şiddetin egemen olduğu bir devlette politika biter diktatörlük başlar.


16 Nisan 2003
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED