AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Keşke daha önce yazabilseydim...

Hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan okur soruyor: "Saddam Hüseyin ile CIA arasında çok eskilere dayanan bir ilişki bulunduğuna dair yazılarınız ilginçti gerçekten; ama neden bu bilgileri, daha önce değil de her şey olup bittikten sonra gündeme taşıdınız?" Okur haklı; ilişkiyle ilgili bilgileri savaş çıkmadan yazsaydım... Yok, yok savaş herhalde yine çıkardı; ama hiç değilse okurların zihni olabileceklere daha hazır hale gelirdi...

Peki, neden yazmadım?

Ünlü bir fıkra vardır: Bir Yeniçeri, kılık-kıyafetinden Yahudi olduğunu anladığı birini yolda yakalamış, kılıcıyla dürtüyormuş; "Sen neden bizim İsa Aleyhisselâm Efendimizi öldürdün" diye... Yahudi, şaşkın, "Ama, bu söylediğin 1700 yıl önce oldu" deyince, Yeniçeri, "Olsun, ben yeni duydum" cevabını vermiş...

Hayır, ben yeni duymadım. Aylar önce, şakayla karışık, "Acaba bir yerlerde ABD'nin bütün adamlarını topladığı bir mekân var mıdır? Afganistan operasyonunu tâkiben Üsame bin Laden ile Molla Ömer'i taşıdığı, bir süre sonra da Saddam Hüseyin'i götüreceği..." kuşkumu buraya taşımıştım... Fakat, yine de, açık açık, "Saddam'ın yolu geçmişte CIA ile kesişti; askeri darbelerde CIA'den aldığı görevleri yerine getirdi Saddam, CIA de onun önünü açtı" diye yazmadım.

Sebebi gayet basit: Bu iddia, Amerikan UPI ajansının değerlendirmesi olarak her şey olup bittikten sonra dünyaya duyuruldu. UPI'dan Richard Sale, sağolsun, kenarda köşede duran bilgi kırıntılarını alıp geçmişte Ortadoğu bölgesinde hizmet vermiş diplomat ve istihbarat elemanlarına "Ne diyorsunuz?" sorusunu yöneltmiş... Görüştüklerinden biri, 'Devletler Oyunu' adlı CIA'nin Ortadoğu'daki faaliyetlerini anlatan kitabı Türkçeye de çevrilmiş Miles Copeland... Ancak, Copeland'ın kitabı, Mısır ve Suriye'de olup bitenleri anlatır; Saddam'ın adı geçmez orada...

Açık söyleyeyim: UPI muhabiri Richard Sale "Saddam yıllar önce CIA komplosunda kilit kişiydi" başlıklı değerlendirmesini yazmasaydı, konuyu Kulis'e taşımam mümkün olmayacaktı. Buraya, sadece, güvenilir kaynaklarla doğrulanan bilgileri taşıma prensibim yüzünden...

Peki ya, yazar Con Coughlin'in 'Saddam: The Secret Life' ('Saddam: Gizli Hayat', Pan, 2002) adlı kitabı? UPI ajansının geçtiği değerlendirmede yer alan iddiayı buraya taşırken, Coughlin'in kitabından da söz ettim. "Çıktığı günden beri herkesin elinde dolaşan, gazetelerde dizileştirilen" diye andığım kitap için, "Saddam'ın Mısır'da CIA adına yaptıklarına uzun uzun yer veriliyor" bilgisini sunan benim... Keşke, Coughlin'in kitabı daha önce elime geçmiş olsaydı; ancak onu, Türkiye-İngiltere milli maçını izlemek üzere gittiğimde, Durham'dan satın aldım...

Biliyorsunuz, milli maç için futbol federasyonu kalabalık bir kafile götürdü New Castle kentine. Gazeteler, "Bu bir sürü adamı devletin parasıyla nasıl götürürsün" diye günlerce federasyon aleyhine yayın yaptı. Aynı maça gittiğimi öğrenen bazı okurlar beni de o kafilenin üyesi sanıp kınadılar; doğrusunu, yani Turkcell'in bir jesti olarak, bâyileri ve şanslı müşterileriyle birlikte İngiltere'ye gittiğimi yazdığım halde... Hatta bir okur, "Ne olursa olsun, yakışmaz" diye bilgiççe tersledi bile beni...

Oysa, o tür seyahatların esas amacından çok daha geniş yararları olabiliyor. Gazetem de gönderebilirdi beni, ya da kendi imkânlarımla da gidebilirdim; fakat beraber seyahat ettiğim bir uçak dolusu -kimi ünlü, kimi ünsüz- insanla nasıl tanışırdım o zaman? Bu tür gezilere, düzenleyen firmanın temsilcileri, gazeteciler, işadamları katılıyor; gidip gelirken yaptığımız sohbetlerde aldığım notlar sonradan Kulis'e malzeme teşkil ediyor... O vesileyle, gidilen kentteki dükkânlardan son çıkan önemli kitapları almam da cabası... Con Coughlin'in 'Saddam' kitabı New Castle anısı kitaplardan biri benim için...

Buraya kadar yazdıklarımdan herhalde şunu fark ettiniz: Yazarınızın bir konuda iddialı bir yazıyla okurların karşısına çıkabilmesi için, o iddiaya mesnet teşkil edecek bir hareket noktasına ihtiyacı var; onlar da -genellikle- konuyu işleyen haberler, makaleler ve kitaplar... Haber ve makale hergün göz attığım gazetelerde çıktığı halde fark etmemiş olabilirim. Ya da kitaptan haberdar olmayabilirim. Hatta, kitap, şahsi kütüphanemin raflarında "Bana da bir göz at" diye ilgimi bekliyor da olabilir... Haber ve makalenin çıktığını, önemli bir bilginin ulaşabileceğim bir kitapta bulunduğunu fark etmem şart...

Gönderdikleri malzemelerle hergün 'uyarı' görevi yapan okurlarım var; şikâyet bana yakışmaz. Okurlarıyla en fazla 'interaktif' ilişki halinde yazar herhalde benim... Ayrıca, bu sütunun okurları da, en az benim kadar 'sıradışı' ilişkilere meraklı insanlar; gözümden kaçan nice bilgiyi yakalayabilecek okurlarım olduğunu biliyorum. Ancak, Saddam'ın CIA ile yolunun çok eski tarihlerde kesiştiğiyle ilgili bilgilere, maalesef her şey olup bittikten sonra, yine kendim ulaştım...

Okurumun, "Neden CIA ilişkisini savaş öncesi yazmadınız?" sorusu elbette çok önemli. Hiç değilse, bana, okurlarımı da 'tayakkuza' çağıran bu yazıyı yazma fırsatı verdi...

Şunu da kaydedeyim: Savaş sonrası öğrendiklerimi öncesinde bilseydim kendime saklamaz buraya taşırdım. "Her şeyi bilen adam" olarak anılmak hiç de fena bir duygu değil çünkü...


16 Nisan 2003
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED