T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İki halka

Irak'la ilgili tartışmalar sırasında gözlerden kaçan önemli bir ayrıntı var: Aslında birbiri içine girmiş, bu sebeple de her an birbirine karıştırılan, oysa temelde birbirinden çok farklı iki farklı 'halka' söz konusu. Bunları artık birbirinden ayırmanın zamanı.

Birinci halka, 11 Eylül sonrasında ortaya çıkan 'reel' durumu şu düşünceyle yansıtıyor: "Yerine oturması yüzyıllar sürmüş global sistem ciddi bir 'terör' tehdidiyle karşı karşıya; elden gelen bütün tedbirler alınarak bu tehdit bertaraf edilmelidir." Bu mücadelenin bir tarafında, global sistemle birlikte hareket etmeyi ilkesel olarak kabul etmiş devletler, diğer tarafında da, bireysel terörden elinde kitle imha silâhları bulunduran haydut devletlere kadar bir dizi potansiyel terör odağı bulunuyor...

İkinci halkada, benzer bir değerlendirmeye dayalı olmakla birlikte, hedefi daha geniş bir proje yer alıyor. Dünyanın ciddi bir tehdit karşısında bulunduğu değerlendirmesini kabul ediyor bu halkayı teşkil edenler, terörle mücadeleyi ilk ilgi sırasına yerleştiriyorlar; ancak orada durmayıp daha farklı bir amacı hedefliyorlar. 'Teröre karşı mücadele' kampanyasının iki unsuru Afganistan ve Irak'a biraz daha yakından bakıldığında, bunların başarıya ulaşmaları durumunda dünyanın alacağı biçim daha açık görülebiliyor: Değişik coğrafyalardaki mini 'vasal' devletçikleriyle 'Amerikan İmparatorluğu'...

Birinci halkada yer alanlar neredeyse dünyanın bütünü; özellikle -İngiltere'yi istisna tutarsak- Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Rusya ve Çin 'terörle mücadele' konusunda alınacak kararlara karşı çıkmıyorlar. BM Güvenlik Konseyi'ndeki tavırlar ve oylama tarzı bu eğilimi yansıtıyor. Sorun ABD... ABD başkanı George W. Bush, çoğu kez 'emperyal düşler' görenlerle birlikte hareket etse de, bazen kendini 'terörle mücadele' çizgisine de getirebiliyor...

Türkiye, Başbakan Abdullah Gül'ün kendi inisiyatifiyle çerçevesini çizdiği politikayla, aslında, bu iki halkayı birbirinden ayrıştırma çabası içinde. Bir yandan, temasa geçtiği ülkeleri kendisinin de ciddiye aldığı 'terör' endişesinin gereklerini yerine getirme çizgisinde buluştururken, diğer yandan, dünyadaki dengelerin altüst olmasını engelleyecek bir titizliği sergiliyor Türkiye... "Saddam Hüseyin'in ipleri elinde tutmadığı veya pasifize olduğu bir Irak" sonucunu getirecek tedbirleri kolaylaştıran Türkiye, 'emperyal' bir 'süzeren' gücün 'vasal' devletçiği haline dönüşmeye karşı direniyor.

Tarihe 'pax Romana' (Roma barışı) deyimini kazandıran Roma İmparatorluğu, sınırlarını bütün dünya olarak gören bir iddianın adıydı. Sınırlarının ulaştığı her yer 'barış' ile tanışıyordu o iddiaya göre. Bugünün ABD'sini 'çağdaş' bir Roma olarak tasarlayanların yapmaya çalıştıkları da bu. Bizim baktığımız pencereden 'işgalci güç' olarak görünen askerî varlık, Washington'daki iki elin parmağını aşmayan az sayıdaki 'şahin' savaş plancısı için, gittiği yere barışı da götüren 'Roma askeri' gibi...

Emperyal düşlerin geride bırakılması gereken günümüzde, ABD'yi 'çağdaş Roma' haline getirme projesini hayata geçirmeye çalışanlar, şu ana kadar, en ciddi direnişi Türkiye'den gördüler. Ancak, bu, Türkiye'nin çabalarında yalnız olduğu, ya da Başbakan Gül'ün yanlışı savunduğu anlamına gelmiyor... Tam tersine, içiçe geçmiş halkalardan birincisinde yer alanlar, Gül'ün başlattığı inisiyatifin sağladığı 'ayrışma' ile, saflarını daha kolay belirleyebilecek durumdalar bugün...

Sıkıntı, inisiyatifin yanlışlığından veya dünyadaki algılama gücünün zayıflığından kaynaklanmıyor; başarıya ulaştığında dünyayı kana ve göz yaşına boğacak bir meş'um âkıbetten uzaklaştırmaya yarayacak 'inisiyatif' ile ilgili en ciddi sıkıntı, Türkiye'de bazı çevrelerin kendilerini ikinci halkanın emrine sunmuş olmaları... Medya da o çevrelerin sözcüsü olarak zihinleri bulandırmaya yarıyor...

Türkiye, Başbakan Gül'ün gerçekten ince ve nâzik bir çizgide yürüttüğü politikayla, dünyayı dehşetengiz bir yeni mâceradan uzaklaştırabilirse, bu yüzyılın en anlamlı başarısını gerçekleştirmiş olacak. Aklı başında olan herkesin, kafa bulandırmayı amaçlayan dezenformasyon tuzağına düşmeden, bu çabaya destek çıkması gerekiyor.

Aklını peynir ekmekle yememiş herkesin...


19 Ocak 2003
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED