T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T
Rüzgarın cocukları

Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi Diyarbakır, Mardin, Bursa, Tekirdağ gibi uzak şehirlerden gelen çocuklara iyi bir jokey olabilmeleri için ev sahipliği yapıyor. Binicilik eğitimi alan onlarca çocuğun tek hayali ise rüzgarla yarışabilecek kadar iyi bir jokey olmak.

  • SEVDA ALKAN
    Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi, Türkiye Jokey Klubü bünyesinde 1985 yılından beri jokey adayları yetiştiriyor. Her yıl oluşturulan bir kurul tarafından orta öğrenimini bitirmiş yaş, kilo ve boy kıstaslarına uyması koşulu ile seçilen yaklaşık 60 apranti adayı, binicilik ve genel kültür derslerini içeren 2 yıllık bir eğitime tabi tutuluyor. Yaşları 16'yı, boyları 1.50 metreyi, kiloları ise 45'i geçmeyen bu öğrenciler, mezun olduktan sonra 'apranti' unvanını alıyor. Yarışmalara katılmaya hazır hale gelen aprantiler, 50 yarış kazanırlarsa artık hayal ettikleri jokeylik mertebesine yükselmiş kabul ediliyor.

    İşin mutfağı ahır

    Binicilik dersleri veren Jokey Cemal Kurt, öğrencilerin, önce işin mutfağı sayılan ahır eğitiminden geçirildiğini belirterek, "Burada atlara nasıl yem verileceği, atın temizliği, ahır bakımı öğretilir. Yaklaşık iki ay geçtikten sonra da ata binmeyi öğretiriz" diyor. Öğrencinin öz güvenini kazandıktan sonra atı kontrol etmeye başladığını anlatan Kurt, zaman içinde kazanılan deneyim ile orantılı olarak atın hızını arttırdıklarını söylüyor.

    "Atların dilini çözdük"

    Apranti adayı ikinci sınıf öğrencisi Mustafa Sevil, "Western filmlerinin yakışıklı, hırçın bir o kadar zeki kovboylarından biri olmayı hep düşlemişimdir" derken gülümsüyor ve bir kovboy olmanın mümkün olmadığını ama bir jokey olabilme ümidiyle Bursa'dan geldiğini anlatıyor. Eğitim Merkezi'ne seçildiği günden itibaren iyi bir at binicisi olmak için gereken her türlü özveriyi gösterdiğini belirten Sevil'in en büyük destekçisi ise ailesi olmuş. Çok kısa sürede atlarla nasıl iletişim kurulacağını öğrendiğini anlatan Sevil, "Atların piskolojisi de insanlar gibidir. Kimi kıskanç, kimi de huysuz ve hırçın olur. Sinirli olduklarında sizi üzerinden atmaya çalışır. O zaman bir arkadaşınızı sakinleştirir gibi onu da sakinleştirmelisiniz. Atlarla her zaman uyum içinde olmalısınız. Size güvenmesi gerekir. Size güvenmez ise kendinden de emin olamaz" diyor.

    Kızlar, atlara uzaktan bakıyor...

    Bu mesleğe gönül vermiş olan 17 yaşındaki Sinem Aydın ise, lise bittikten sonra ailesinin de teşvikiyle jokey olmaya karar vermiş. Aydın'ın, "Dokunmaya korkardım" dediği atlarla iletişimi her kızı kıskandıracak kadar güçlü. Yıllardır jokey adayı gençleri kabul eden eğitim merkezinin üçüncü kız jokey adayı olan Aydın, "Etrafımda hep erkek apranti adayları var. Kızların da bu mesleği yeterince bilmediklerini, bu yüzden uzak kaldıklarını düşünüyorum" diyor.

    Kendimize manken gibi dikkat ederiz

    Bir başka jokey olma tutkunu Akın Sözen, ailesinin de sırf bu sebepten İstanbul'a taşınmasına vesile olmuş. "Apranti okulunda atlar hakkında önceleri hiç bir bilgim olmadığını farkettim. Her gün yeni birşey öğreniyoruz" diyen Sözen, "Buradaki her öğrenci, bir mankenin yediklerine dikkat ettiği gibi kendine dikkat eder. Yağlı yiyeceklerden kaçınır, meyve, sebze gibi vitamini bol ama kalorisi düşük yiyecekler yeriz" diyor.

  •  
    'Antibiyotikler etkisiz kaldı'
    Dünya Sağlık Örgütü, antibiyotik ilaçlara karşı ortaya çıkan direncin, yeni ilaçlar geliştirilmemesi halinde büyük sorun olacağını açıkladı.
    Diş macunu bin 500 yıl önce kullanılmış
    Eski Mısırlıların, yaklaşık 1500 yıl önce diş macunu kullandıkları ortaya çıktı. Amerikan basınında yer alan haberlere göre, Mısırlıların kullandıkları diş macununun formülü, Viyana müzesinin zemin katında, bir papirüste yazılı olarak bulundu. Formülün, "dişleri beyazlatmak ve mükemmel tutmak için toz" adı altında kayda geçirildiği bildiriliyor. Söz konusu tozun, ağızda tükürükle karıştığında bir tür diş macununa dönüştüğü kaydedildi.Uzmanlar, tozun kaya tuzu, kurutulmuş süsen çiçeği ve biberin ezilerek karıştırılması yoluyla elde edildiğini saptadılar. Dişçiler, süsen çiçeğinin özellikle diş eti hastalıklarına iyi geldiğini belirtiyorlar. Çiçeğin, diş hastalıklarının tedavisinde yeniden kullanılmaya başladığı belirtiliyor.
    Efor testi, kalp krizini haber veriyor Türkiye'de en fazla ölüme yol açan kalp ve damar hastalıklarının, efor testi sayesinde, kalp krizine dönüşmeden teşhis ve tedavisinin yapılabileceği bildirildi. Bursa Hayat Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Kaplan, yaptığı açıklamada, özellikle şeker hastası olan kişilerde, hiçbir belirti göstermeksizin, damar tıkanıklığı veya kalp krizinin söz konusu olabileceğini söyledi. "Koroner arter" hastalığının, kalbi besleyen damarların tamamını veya büyük bölümünü tıkayarak, kalp dokusunda hasara veya ölüme yol açtığını ifade eden Kaplan, şöyle konuştu: "Erkekler 45, kadınlar 48-50 yaşından sonra, kalp krizine karşı efor testi yaptırmalı. Toplumda, özellikle bazı insanlar, kalp krizi riskini daha fazla taşıyor.
    22 Ocak 2003
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED