|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Demokratik kültürle ilişkili olarak ataerkil siyasi zihniyet ve uygulamalar; siyaset-toplum ilişkileriyle ilgili olarak steril devletçi duruş ve milliyetçi bir damar; ekonomik aktörleri açısından başta basın olmak üzere her yeri kuşatan yönetim ve etik sorunlarının temelinde yatan tekelimsi doku, suistimallere açık bir keyfi deregülasyon hali birçok yönüyle olduğu yerde duruyor. Ama yumak çözülmeye, belki de en önemli düğümü oluşturan noktadan çözülmeye başlıyor... Evet, ülkedeki hiçbir şey, hiçbir sorun, iki ay önce başlayan, 7. Uyum Paketi'yle iyice netleşecek olan büyük bir değişim hamlesini gözardı ettiremez. Tersine bu hamle yukarıdaki sorunları üreten yapının önemli ölçüde çözülmesine, siyasetin tabiîleşmesine, hukukun önünün açılmasına zemin hazırlayıcı niteliktedir. Önümüzdeki günlerde uzun uzadıya üzerinde duracağımız 7. Paket'in içeriği dün gazetelerde yer alıyordu. Askeri harcamaların denetim altına alınması, yani Sayıştay denetimine tâbi tutulması... MGK Genel Sekreterliği'nin sivilleştirilmesi, bu kurul genel sekreterinin başbakan ve cumhurbaşkanı adına kullandığı yetkilerinin sınırlandırılması, MGK'daki asker sayısının sınırlandırılarak bu yapının ordunun siyaset alanı olmaktan çıkarılması... RTÜK, YÖK gibi kuruldaki asker üyelerin ayıklanması... Ordunun kendisine yönelik eleştirileri dindirmek için sıkça başvurduğu 159. maddenin bu açıdan işlevsiz hale getirilmesi, halkı askerlikten soğutma suçunun barış döneminde kaldırılması... Atılacak adım açıktır: Silahlı Kuvvetler'in devlet işleyişi içerisinde mali, siyasi ve idari açıdan mutlak özerkliği önemli ölçüde tarihe karışacaktır. Başka bir deyişle siyasi açıdan aşırı yetkileri haiz, ancak bunlardan dolayı sorumluluk taşımayan, bu yetkilerle siyasi kararlara ve devlet işleyişine her noktada müdahale eden, ancak aynı yetkilerle kendisini müdahale ve denetime kapayan, böyle olduğu ölçüde siyasileşen ve merkezileşen, siyasetin ve hukukun olgunlaşmasına müsaade etmeyen bir yapı, bu ülkenin ana kronik sorunu hal yoluna girecektir. Türk siyasal sistemi, bu paketlerle birlikte devlet yapısının sivilleştirilme ve demokratikleştirilme hamlesiyle yüz yılın devrimiyle tanışmak üzeredir. Başka bir deyişle ilk tohumları 1920'de atılan, yetkili ve sorumlu makamları birbirinden ayırarak hukuku devletleştiren, siyaseti marjinalleştiren, devlet iktidarı -siyasi iktidar farklılaşması üzerine oturan kemalizm ve onun temel aracı askeri vesayet modeli ilk kez ciddi bir şekilde geriletilmek üzeredir. Görmek gerekir ki, 7. Uyum Paketi, AB'yle uyum için atılmış sıradan bir adımın çok ötesindedir. Değişimin gücü ve anlamı her yeri kuşatmaya başlamıştır. "MGK dün terbiye edici bir işlev görüyordu, bugün artık buna gerek kalmadı" diyerek eveleye geveleye de olsa, dün işledikleri büyük kabahatları satır arasında doğrulamaya çalışarak olsa da, Ertuğrul Özkök gibiler bile duruma alkış tutmaktadır. Bu, bile önemlidir. Zira kimilerinin çıkarlarıyla ilkeler ilk defa kesişmektedir. Bu kesişmeyle birlikte yerleşik bir inanç da sarsılacaktır, daha şimdiden sarsılmaktadır. Sarsılan Türk siyasal sisteminin "reforme edilmez" olduğuna ilişkin bir inançtır... Bunun ardında elbette dış dinamikler ve dünyanın gidişatı, buna bağlı olarak Türkiye'deki ekonomik ve toplumsal merkezin çıkarları yatmaktadır. Ama sonuçta asıl önemli olan şudur: Tanzimat'tan bu yana ilk kez dış dalgayla gelen değişim hamlesini devlet değil, siyaset taşımaktadır, üstelik devleti karşısına alarak taşımaktadır. Bu da bir küçük bir devrimdir. Zira bu çerçevede değişimle gelecek tehlikelinin bertaraf edilmesine yönelik adımlar da atılmalı mantığı sona ermekte; değişim ile çağın gerekleri ve toplumsal talepler arasındaki bağlantı öne çıkmaktadır. İç dinamikler denilen de işte budur... Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye, önümüzdeki yıllarda konjonktürü ve siyasi araçları son derece akıllıca kullanan, cesur adımlar atan AKP iktidarına devasa bir teşekkür borçlu olacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |