|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin Avrupa Birliği güzergahındaki yürüyüşü artık herhangi bir dönüş işaretine aldırmayacak kararlılığa ulaşmış bulunuyor. Ankara, küsmek, alınganlık göstermek ya da enerjiyi tüketip yolun bir yerinde tıknefes kalmak gibi bir lükse sahip değil. Ard arda altı uyum paketi çıkarmak gibi olağanüstü bir performans sergiledikten sonra isteksizlik göstermek zaten sözkonusu olamaz. Ayrıca, Türkiye'nin şimdi gelip dayandığı nokta da ateşten topun Avrupa'nın kucağına atılmasıdır. Yani, Ankara yükümlülüklerini ard arda yerine getirirken sıra Brüksel'e gelmiştir. Yedinci paketin de yasalaşmasının ardından birlik ile ilişkilerde "uygulama" dönemine girilecek ve bir anlamda Avrupa'ya müzakere tarihi için "sıra sende" denilecektir. Bunun anlamı bellidir... Kopenhag kriterleri gibi objektif, normatif bir yol haritasının ardından tamamen subjektif bir değerlendirme sürecine girilecektir. Yani, Türkiye'nin çıkardığı yasalar başı sonu belli ve ölçülebilir unsurlardır. Ancak, "değerlendirme" denilen şey tamamen göreceli ve niyete bağlı bir süreçtir. Yani, Avrupa Türkiye'yi içinde istiyorsa bu değerlendirme "olumlu" geçecek, istemiyorsa bahanelerin arda arkası kesilmeyecektir. Peki hükümet, AB yolundaki stratejisinin dozunu yüksek tutmaya devam edecek mi? Fikir olarak evet. AK Parti iktidarı en büyük siyasal hedef olarak Türkiye'nin AB üyeliğini gerçekleştirmek; hiç olmazsa müzakerelere başlamaktır. Başbakan Erdoğan'ın dış politika güzergahları da buna işaret etmektedir. Ancak, bununla beraber "AB şımarıklığı" olarak tanımlanabilecek bir pervasızlık sergilemekten de kaçınıyorlar. "Apartmanda ibadethane" konusunun 6. Paket'ten son anda çıkartılması bunun bir göstergesidir. Hükümet, bazı hassas konularda tam mutabakat sağlanmaksızın yola devam etmeyi rasyonel bulmuyor. Bu noktada, 7. Paket üzerindeki spekülasyonların da altını çizmek gerekiyor. MGK'nın yapısının bütünüyle değişmesi, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması ve benzeri keskin değişikliklerin söylentisi yayılıyor ama paket bunların bazılarını hiç bazılarını da söylendiği boyutta kapsamayacak. Ayrıca hükümet, hazırladığı pakete gerçekten "taslak" muamelesi yaptığı için tartışıla tartışıla bir sonuca varılmasını istiyor. Israrla, bir dayatma görüntüsünden kaçınılacak. Bu nedenle, 7. Pakette anayasa değişikliği gerektirecek değişiklikler bulunmayacak. Bununla birlikte, genel olarak üzerinde çalışmalar yapılan anayasa değişikliği paketi de bu dönemde Meclis'e gelmeyecek. AB sürecindeki önemli bir kabine üyesi, "Bu dönemde milletvekillerini Ankara'da tutabilmek mümkün değil. Dolayısıyla, bazı değişiklikleri yeni yasama dönemine bırakacağız" diyor. Peki, bu aynı zamanda yedinci paketin AB'nin Türkiye'den beklediği adımların tamamını kapsayamayacağı anlamına da gelmiyor mu? Cevap: "Evet, olabilir... Yedinci paketten sonra, sekizinci hatta dokuzunca paketler de gelebilir. Önemli olan ne yaptığımızı bilmektir. Paketin numarasının önemi yok." AB için sabırsızlık var ama bu sabırsızlığın ortalığın kırıp dökülerek tahakkuk etmemesi için de özen gösteriliyor. Elbette, buna rağmen tam olarak AB mutabakatı sağlayabilmek imkansızdır. Aynı bakan, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bazı muhalif unsurların tavrını da şöyle yorumluyor: "Hükümet olarak herkesi dinlemek zorundayız, dinliyoruz da. Ama, önemli olan içeride bizim birbirimizi ikna edebilmemiz değil, Avrupa'yı inandırabilmemizdir." AB yolunda belki hız tahdidi yok ama her sürücünün kendine göre tecrübeleri var. Arabayı çizdirmeden Brüksel'e varmak için bu tecrübeye sadakat göstermek gerekiyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |