|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Birkaç gün önce akmayan bir çeşmeden söz etmiştik. O kısa yazıdan sonra yetkililerden ayrıntılı cevap geldi: İlgili haberde Sultanahmet ile Beyazıt arasında Türk Ocağı'nın köşesinde bulunan tarihi çeşmenin mermerinin kırıldığı ve sularının akmadığı ifadelerine yer verilmiştir. Tarihi çeşme ile ilgili olarak çalışma başlatan İdaremiz uzmanları tarafından yerinde yapılan incelemelerde tarihi çeşmenin musluğunun da olmadığı görülmüştür. İstanbul'un yeniden Su Medeniyetine erişmesi için su temin çalışmaları konusunda dev hamleler gerçekleştirilen İSKİ, İstanbul genelinde su ile alakalı bütün tarihi eserlerin ihya edilmesini, evvela tahrip olmaya yüz tutmuş bütün tarihi çeşmeleri restore ederek güzel şehrimizin neresinde olursa olsun akmayan çeşme bırakmamamayı hedeflemektedir. İSKİ, her tarihi eserin ecdadımızın tarihe attığı imza olduğunun şuurundadır. Her su yapısı, ecdadımızın suya verdiği ehemmiyeti göstermektedir. Bu sebeple restorasyan çalışmalarına önce çeşmelerden başlanılmıştır. İSKİ, sadece çeşme, sebil restorasyonuyla kalmayıp; maksem, kemer, bend, su galerileri, su terazileri ve bunun gibi su ile lgili bütün tarihi yapıların restorasyonunu da yapmak gayretindedir. Ecdat yadigarı bir çeşme çok kolay bir şekilde tahrip olabilir. Ancak aslına uygun olarak ihya edilip kültür mirasımıza yeniden kazandırılması uzun zaman ve çok titiz bir çalışmayı mecbur kılmaktadır. Restorasyan çalışmalarına başlandığında bütün belediye başkanları ile görüşülmüş, kendi bölgelerinde bulunan ve restore edilmesi gereken su yapıları hakkında bilgi verilmesi istenmiştir. Yalnızca Üsküdar, Beyoğlu, Eminönü, Sarıyer, Fatih, Kağıthane, Zeytinburnu, Beykoz, Çatalca Beledeyilerinden talep gelmiştir. Bu minvalde söz konusu ilçelerde tarihi özelliği olan önemli çeşmeler tespit edilerek resimleri çekilmiş, bazılarının mülkiyeti tespit edilmiş ve projelerinin olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmalarımız devam etmektedir. İSKİ tarafından yapılan çalışmalar neticesinde 200'e yakın çeşme tespit edilmiştir. Tespit çalışmaları devam etmektedir.
GÜNEŞİMİ YEME
Hintli bir mühendis, hiçbir şey yemeden, sadece su içerek ve güneşe bakarak yıllardır hayatını sürdürmekteymiş. NASA, H. Manek adlı mühendisin başvurusu üzerine konuyu ciddiye almış ve adamı davet ederek uzun süre incelemiş. Gerçekten sadece su içiyor ve güneşe bakarak karnını doyuruyormuş. Eğer bu yöntem geliştirilip yaygınlaştırılırsa, Asya ve Afrika'da açlık çeken milyonlarca insan, adamın tabiriyle "güneş yiyerek" doyabilecekmiş. Oh, afiyet olsun! Tatlı niyetine de aya bakarız, meyve niyetine yıldızlara... O zaman da benim güneşime çok baktın ya da kendi yıldızına baksana türünden kavgalar çıkar mı acaba insanlar arasında, diye bir soru geliyor akla.
BÖLÜCÜLER BOŞ DURMAZ
İlerici - Gerici...
Olabilecek her türlü ayrım için aşırı gayret gösterilmesine rağmen bu milleti bölemediler. Bulabildikleri bütün toplumsal fayları harekete geçirdiler, itina ile tetiklediler, yine de istedikleri gibi bir sonuç alamadılar. Yakında farklı ayrım noktaları icat edebilirler... Mesela... Sarışın - Esmer...
Bu tür sınıflamalar komik gelebilir ilk bakışta. Fakat öncekiler de bunlardan daha az komik değildi.
AYŞEGÜL'ÜN HAFIZA KAYBI
Ayşegül ile babası arasında geçen konuşma: - Baba ben hasta oldum. - Neyin var? - Hafızamı kaybettim. Hiçbir şey hatırlayamıyorum. Tek hatırladığım, muz diye bir şey. - Allah Allah... Aksiliğe bak! O ne ki? Ben de onu hatırlamıyorum. - Hani şöyle sarı renkli oluyor, kabuğunu soyup yiyorsun... - Elma gibi mi? - Yok yok. Elmaya benzemiyor. Uzun oluyor muz. Yumuşak. Kabuğuna basan kayıyor hani. Belki muz yersem hafızam yerine gelir. - Hiç hatırlamadım. Hangi hayvanlar çok seviyor onu? - Maymunlar... - Maymunlar?.. Sen maymun musun? - Baba, çok kötüsün!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |