AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Onur Öymen'le işimiz var...

İşimiz var... Gel de Onur Öymen'in "aslında ne demek istediğini" anla. Ben bugüne kadar değerli diplomatın neyi savunduğunu, AB konusunda ne düşündüğünü, asker-siyaset ilişkisini (ya da çelişkisini) nasıl bir çözüme bağladığını, Türkiye'nin yol alması için neler önerdiğini anlayamadım.

Daha önce, Cumhuriyet'ten Leyla Tavşanoğlu'nun yaptığı söyleşiyi aktarmıştım. Öymen, karamsar bir tablo çiziyordu orada: Bizim, kendimize düşen görevleri yaparsak herşeyin hallolacağını düşünmemizin "aşırı iyimserliğimizden kaynaklandığını", Türkiye'yi AB'ye almayacaklarını söylüyordu.

Ardından bir "inancını" bizlerle paylaşıyordu: "AB bizden çok şey istiyor. Türkiye'nin öbür adaylardan geri kalır yanı yok. Hatta fazlası var, eksiği yok. Sadece uygulamada ufak tefek sıkıntılar yaşanıyor, o kadar..."

Önceki gün de Radikal'den Neşe Düzel'e bir mülakat vermiş.

Bu da, en az önceki kadar, "eğitici" ve "öğretici" bir mülakat.

Bir defa Öymen, Avrupa Birliği'ne sıcak bakmıyor; aslında sıcak bakıyor da, Avrupa Birliği'nin şart koştuğu "yasa değişiklikleri"ne iyi gözle bakmıyor.

Tabii ki AB'ye girmeliyiz, tabii ki demokraside çağdaş standartları yakalamalıyız da, bu paketler de nereden çıkmıştı durup dururken? Kendi kendimize güzel güzel geçinip gidiyorduk, sırası mıydı demokratikleşmenin?

Neşe Düzel soruyor:

"Bizim Anayasamız 12 Eylül'den sonra yapılmış bir darbe anayasası. Siz bir sosyal demokrat partisiniz. CHP, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirilmesi fikrinden neden hoşlanmıyor?"

Cevap, inanamayacaksınız ama, vallahi de billahi de aynen şöyle:

"Bizim Anayasa değişiklikleriyle ilgili hiçbir sıkıntımız yok. Biz şunu söylüyoruz: 'Üyelik müzakerelerine oturabilmek için biz gerekli standartları, anayasal değişiklikleri gerçekleştirdik. Şimdi hiç kimse yurtdışından Türkiye'ye bahane çıkarmasın ve hükümet de bu bahanelerin peşinden gitmesin' diyoruz. Bizim artık esas derdimiz uygulamadaki sıkıntılardır..."

Şunu demek istiyor Öymen:

Şu ana kadar yapılan anayasa değişiklikleri yeterli; hatta fazla bile. Bütün sorun uygulamada. Biz, zaten iyi olan bir anayasayı kötü uyguluyoruz.

Peki, MGK'nın statüsüyle ilgili pakete nasıl bakıyor Öymen?

Hiç iyi bakmıyor.

Öymen'e göre altıncı ve yedinci uyum paketlerine "AB üyeliği için zorunlu olmayan unsurlar" sokulmuş durumda. Askeri harcamaları denetleyince, MGK'yı iki ayda bir toplayınca daha mı demokratik bir ülke olacakmışız!

Hayır, yanlış anlaşılmasın, Öymen'in "demokratikleşmeye" ve anayasa değişikliğine bir itirazı yok.

Gerekirse demokratik bir anayasa yapılabilir. Ama bu aşamada böyle bir şey gerekli mi?

Çünkü, Öymen'e göre, başka ülkelerin anayasalarında da antidemokratik hükümler mevcut.

Mesela?

Mesela, "Batı demokrasisinin beşiği sayılan Fransa'nın anayasasını incelersek çok şaşıracak hükümler" bulabilirmişiz. Başkalarında da eksiklikler varmış, niçin ille de bizim eksikliğimiz gündeme getiriliyormuş?

İlginç, değil mi?

Daha da ilginci şu:

Öymen, bir şeyler söylemeye, kendince birtakım imalarda bulunmaya çalışıyor ama, açık vermekten, yani "doğru anlaşılmaktan" da korkuyor.

Sanki Türkiye AB hedefinden vazgeçse, daha mutlu olacakmış gibi...


29 Temmuz 2003
Salı
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED