AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Yeni bir devlet dili

Bir baba olarak, kalbini kırdığınız evladınızı karşınıza alıp; -Evladım, böyle olmasını istemezdim, özür diliyorum, deseniz, itibarınızdan bir şey kaybetmiş olur musunuz, ya da evladınızın gözünde küçülür müsünüz?

Sanmıyorum. Belki aksine, daha da büyük sevgiye muhatab olursunuz.

İşte bunun gibi...

Bazı derinden işleyen yaraları sarmak için Türkiye'de devletle toplum arasında yeni bir iletişim dili oluşturmak gerekiyor.

TBMM başkanı Bülent Arınç Çan'da halka hitab ederken şunları söylemiş:

"Toplumsal barışını kuramamış hiçbir ülkede hiçbir ekonomik programı başarıya götüremezsiniz. Göz yaşları üzerinde kalkınma olmaz. Birbirlerine sırtlarını dönmüş insanların yaptıkları çalışmalarda bereket bulamazsınız. Birbirine tepeden bakan, küçümseyen, aşağılayan, inancından, kıyafetinden dolayı birilerinin birilerini horladığı ülkede kalkınmadan bahsemezsiniz."

Sayın Meclis Başkanı doğru söylüyor. Belki bu metni biraz "i"lerin noktalarını koyarak okumak da gerekiyor. Yani meseleyi sadece "ekonomik kalkınma" çerçevesinde okumamak suretiyle bir, ve bu aşağılamanın, horlamanın, kınamanın, vatandaşlar arasında değil, devlet-toplum ilişkisinde var olduğunu görmek kaydıyla, iki...

Biz, toplumun çok büyük kesiminin, "potansiyel iç tehdit" kapsamında görüldüğü bir ülkeyiz. Bu, devlet yaklaşımı var oldukça, devlet-toplum ilişkisinde aşağılama, kınama, yargılama ortadan kalkabilir mi? İç güvenlik operasyonlarının önemli bir kısmı, devletin bu bakışından kaynaklanıyor. Aynı biçimde, bürokrasinin iş yekununu insanlar için dosya tutma oluşturuyor, medyayı o işgal ediyor. Her iktidar dönemi, insanların oradan oraya savruluşuna tanıklık ediyor. Gözaltı, gözaltı, gözaltı, neredeyzse herkes gözaltında... Herkesin dosyası var. Üstelik devlet, "iç tehdit" kapsamına aldığı toplum kesimlerine karşı, diğer toplum kesimlerinden cephe oluşturmaya çalıştığı için, bir anlamda, iç kavga pazarlaması yapıyor. Yani barış yerine toplumsal gerilimi besleyen bir misyon üretiyor.

Öte yandan, devlet yapısının sağlıklı işlememesi, dünya kadar mağduriyet oluşturuyor. Ekonomik mağduriyetler, adli mağduriyetler, bürokratik mağduriyetler...

-Sırf adaletin geç tecelli etmesinden doğan mağduriyetleri hesaba katsanız, devlet-toplum ilişkisinde dağlar kadar dosya çıkar ortaya.

-Açlık ya da yoksulluk sınırı altında kalan insanlar, sorumlu olarak kendi kaderlerine mi bakmalılar, ülkeye mi kabahat bulmalılar, yoksa ülke ve insan kaynağının sağlıklı yönetillemediği bu yüzden ülkenin ve ülke insanının çok ağır bedeller ödediği değerlendirmesine mi yönelmeliler?

Bütün bunlardan, 80 yılın toplumsal barış planındaki eksileri oluşuyor. -Bu ülkede ağzına falanca devlet görevlisi tarafından pislik sürülen vatandaşla nasıl iletişim sağlayacaksınız?

-Bu ülkede, falanca zamanda sürgüne gönderilen insanlarla kalbi buluşma nasıl olacak?

-Bu ülkede köyleri yakılıp, şehre göç etmek zorunda kalan ve sefalete düçar olan insanların gönül yıkımı nasıl tamir edilecek?

-Bu ülkede, kılık kıyafetinden dolayı horlanan, eğitim imkanları ellerinden alınanların vatandaşlık duygusundaki tahribat nasıl onarılacak?

-Bu ülkede, üniversite sınavında puan kırılmalarının genç yüreklerdeki yıkımı nasıl tamir edilecek?

-27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat tarihleri, hep devlet adına bir toplum kesiminin üzerine gidildiği ve peşinden izi silinmeyecek mağduriyetlerin geldiği tarihlerdir. Bu mağduriyetlerin açtığı yaralar nasıl sarılacak?

-Doğu-Güneydoğu, yılların sancılı alanı. İsyan, terör, evet onların suçluları var. Ama bu arada, devlet yönetimi olarak halka yeterli şefkati sunamama gerçeği de yok mu? Bu şefkat eksikliği sürecinde neler oldu, kimler yıkıldı ve bu yıkım nasıl tamir edilecek?

Bu soruları çoğaltmak mümkün. Nereye baksanız devlet-toplum ilişkisinde bir yarayı görebilirsiniz. Bizim toplumumuz, devlete büyük saygı geleneğinden gelir ama aynı zamanda "Dicle kenarında bir kurt bir koyunu aşırsa, adli ilahi onu devlet başkanından sorar" bilincini de taşır. Onun için yaşanan her olumsuzluğun bir ucunda devlet sorumluluğunu görür. Evine ekmek götüremeyen milyonlarca işsiz, yaşadığı acının devletle ilgili bir yanı bulunduğunu düşünür. Zamlar, vergiler bir devlet kırbacı gibi şaklar vatandaşın sırtında.

Onun için, bir "yeni devlet dili" geliştirmek gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Bu konuyu gene yazacağım, çünkü yazacak çok şey var, ama bir ilk yazı olarak altını çiziyorum:

Bir yeni devlet dili...

Geçmişi, ve bugünü acılardan arındıracak, geleceği yeniden inşa edecek bir devlet dili.

Buna Tayyip Erdoğan'ın kişiliği yatkındır.

Rahmetli Özal'ın kişiliği de yatkındı. Üstelik o, bu işin bilincindeydi. Sanırım Tayyip Erdoğan'ın içinde de bu dert vardır.

Yalnız sadece hükümetlerin jesti kafi değil. Çünkü bir yerde Türkiye'de, hükümetler bile tıpkı vatandaş gibi "devlet adına" hareket eden çevrelerin hışmına uğramış. Yani bir yerde hükümetler bile mağdurlar sınıfına katılmış. Onun için "devlet dili" diyorum.

Nasıl bir devlet dili?

Ülkede meydana gelen her olumsuzlukla bir biçimde alakalı olduğunu düşünen ve ülke insanına, daha acısız günler yaşatamadığı için özür beyanından utanmayan bir devlet dili.

Geçmişe yönelik acıların farkında olan ve ülke insanının kalbi yıkılışlarını telafi etmeyi amaçlayan bir devlet dili.

Mesela zam yaparken, vergi salarken asla amirane, hakimane bir üslup benimsemeyen, hatta bunu yapmak zorunda kaldığı için özür dileyen bir devlet dili...

Ülkede aç tek insanın bulunması karşısında dahi, onun acısını duyan ve "Senin karnını doyuracak kadar ekmek sağlayamadığım için özür diliyorum" diyen bir devlet dili...

Gözaltındaki bir kişiye işkence edildi ise, toplum önünde açıkça o kişiden özür dileyen bir devlet dili...

Cezaevlerinde insanca şartlar sağlayamadığı için özür dileyen bir devlet dili...

Çok mu ileri gittim?

Hayır, o kanaatte değilim.

Türkiye'de vatandaşın gözünde devletin imajını yeniden inşa edecek olan yaklaşım budur.

Elhasıl, yeni bir başlangıca ihtiyacı var Türkiye'nin...


29 Temmuz 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED