AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Halk hesap sorulacağına inanmıyor

Bu filmi biz daha önce gördük mü? Hangi filmi?

Senaryosunda, yolsuzluk, usulsüzlük, hesap sorma, Meclis soruşturması gibi kelimeler geçen filmi…

Evet görmüştük.

Peki bu tür filmlerin sonu nasıl biter.

-Hüsranla.

Peki konusu yine aynı olan bu son filmin sonu nasıl bitecek dersiniz?

Emin olun bu sorunun cevabı da net değil.

Bir süredir Karadeniz turundayım.

Bölge insanı ile sohbet ediyorum. Çaktırmadan onların sohbetlerine kulak misafiri oluyorum.

Genel kanı şu:

-Bu defa da bir şey çıkmaz.

Yolsuzluk soruşturmaları denince gündemde iki konu var:

Birincisi banka hortumları.

İkincisi, geçmiş hükümet dönemindeki bakanlara ilişkin iddialar.

İkincisinden başlayalım.

Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, her gün gündemindeki bakan sayısına zam yapıp, sayısını 25'e kadar çıkarınca halkta bir kuşku doğmuş.

-Bu kadar çok eski bakanı soruşturmak, yargılamak yıllar alır. İş uzadıkça uzar. İş yine sulandı.

Soruşturma keşke, 4-5 bakanla sınırlı tutulsaydı. Daha çabuk sonuç alınırdı. Sıra daha sonra diğerlerine gelirdi.

Ak Partililer bile Ecevit'in yolsuzluk iddialarına konu edilmesinden rahatsız.

-"İhmali olabilir, belki bilmeden alet olmuştur. Ama bu aşamada işe Ecevit'i karıştırmak hatadır. Herkeste komisyon siyasi amaçlarla mı hareket ediyor, kuşkusu yaratır" deniyor.

Bunun dışında geçmiş iktidarlar döneminde yolsuzluk yapıldığı konusunda herkes adı gibi emin.

Verip veriştiriyorlar.

Emin olun, bir sonuç alınsa sokağa dökülecekler. Sevinç çığlıkları atacaklar.

Ancak, yıllardır maç kazanamaya kazanamaya umudunu yitirmiş takımlar gibi bu kez de tedirginler.

İşin aslına bakarsanız, bu inançsızlıktan dolayı olmalı ki işin üzerinde pek de uzun süre durmuyorlar.

Hani kahve duvarlarına asılan veciz sözler vardır ya:

"Bu da geçer ya hu.." gibi.

Aynen öyle düşünüyorlar.

Kötü ki ne kötü.

İnsanlarımızın ne adalete ne de Meclis'e güveni kalmış.

Şimdi AK Parti iktidarının eline büyük bir fırsat geçmiş durumda.

Bu karamsarlığı kırma konusunda.

Ne yapıp edip, soruşturmaları hızlandırmalı.

Halk yolsuzluk yapan birkaç bakan ya da bürokratın yakasına yapışıldığını görünce emin olun rahatlayacak.

Rejime güven duyacak.

Demokrasiye daha çok inanacak.

Size bir acı örnek vereyim.

Zaman Turgut Özal dönemi.

Bakanlardan biri hakkında yoğun şekilde yolsuzluk söylentileri var.

Ortaya konan belgeler de inandırıcı. Tanıklar da güvenilir.

Ancak söz konusu bakan Meclis'te aklanıyor. Milletvekilliği düştükten sonra aynı iddialarla yargılanıyor, beraat ediyor.

Gel zaman git zaman…

Aradan yıllar geçiyor.

Artık politik hayatı sona eren eski bakanı ticaret hayatında görüyoruz.

Hakkında yine iddialar. Bu kez dolandırıcılıkla ilgili.

Eski bakan karşılıksız çek verme ve dolandırıcılık gibi bir dizi suçlamayla tutuklanıyor.

Bir süre sonra yine aynı suçlama.

Yine tutuklama, yine hapis.

Hani daha önce Meclis'te ve mahkemelerde aklanmıştı ya.

Gelin de şimdi siz adalete kuşku ile bakmayın.

"Demek ki, adamın huyu böyleymiş. Daha önce de götürmüş ama adalet yerini bulmamış" diye düşünmeyin.

Kimse fazla üzerine varmak istemiyor ama, adalet yarası topluma artık acı vermeye başladı.

Bunun da üzerinde acilen durulması gerekir.

Banka hortumlarına gelince.

O konuda herkes hemfikir.

CHP'lisi de AK Partilisi de bu konuda sanki koalisyon yapmış. Banka hortumcularına acıyanı ya da "haksızlık yapılıyor" diyeni hiç duymadım.

Hatta hesap sorulmamasına tepki büyük.

Siz ne kadar "iş yargıda" derseniz deyin, kamu vicdanı rahatsız.

"Parayı veren düdüğü çalar" diyen diyene.

"Ben 5 kuruş götürseydim çoktan hapisteydim" örneğini veren verene.

Hortumcuların hâlâ yatlarda, villalarda, yalılarda yaşadığını herkes biliyor.

TV'lerde görüyor. Gazetelerde okuyor.

Hepsinin elini kolunu sallayarak gezdiğine tanık oluyor.

Adalet ağır işliyormuş. Adamların iyi avukatları varmış.

Bunlardan halka ne...

Halk sonuca bakar.

Sonuç ise yok.

Sonuç alındığında ne olacak dersiniz.

Hem adalete hem demokrasiye inanç pekişir.

Bu arada iktidar partisi de büyük puan toplar.

Tayyip Erdoğan da sanırım bunun fazlasıyla farkında olduğu için işi sıkı tutuyor.

Karadeniz'den esen rüzgarların özeti böyledir.

Durgunluğun nedeni Almanlar

Son aylarda ekonomide bir canlanma olduğu bir gerçek.

Ancak bu canlanma aynı hızla devam etmedi.

Şu günlerde, ibrenin durgunluğa doğru döndüğü bile söyleniyor.

Diğer bölgeleri bilmem. Batı Karadenizli bunun suçunu Almanlar'a yüklemiş.

"Almanya'daki ekonomik durgunluk, bizim belimizi büktü" diyorlar.

Çünkü bölgeye hayat veren ne yerli ne de yabancı turistler.

Almanya'daki gurbetçiler.

Nüfusun önemli bir bölümü yurtdışında çalışıyor. Onlar izine geldiklerinde piyasalara para akıyor.

Euro, Batı Karadeniz'de Türk Lirası kadar yaygın…

Ancak ekonomik kriz nedeniyle bu yıl izne gelen Türkler'in sayısında büyük düşüş olmuş.

Tabii euro girişi de azalmış.

Nereden neredeye?

Alman ekonomisi, Karadeniz ekonomisi ile yandaş olmuş.

Dünya gerçekten küçük.

Sinop doğa cenneti ama, esnaf-tüccar hâlâ Amerikalılar orada sanıyor

Bir yanda Ak Liman. Diğer yanda Hamsaros Koyu. Her ikisinde de deniz bir karanın içine doğru uzanmış. Doğal bir liman oluşturmuş.

Etrafları çam ağaçlarıyla çevrili.

Çok iyi korunmuş.

Bu tabiat harikalarını gezerken içiniz mutlulukla doluyor.

Sinop'un içi de bakımlı. Bir Akdeniz kentini andırıyor. Sahildeki geniş bulvar palmiye ağaçlarıyla dolu.

Limandaki kafeler ve lokantalar şık.

Ancak fiyatlar yüksek.

Hatıra eşya İstanbul'dan pahalı.

Örneğin bir karışlık bir taka maketine 40-50 milyon istiyorlar.

İstanbul'da yarı fiyatına alırsınız.

Burada eskiden ABD üssü vardı. Tüccar ve esnaf o zamanlar dolar üzerinden fiyat verirdi.

Ve Amerikalılar'da para bol diye de fiyatları yüksek tutardı.

Üs kapandı… Amerikalılar gitti, tüccar ve esnafın bu anlayışı değişmedi.

Gelen yerli turiste ABD'li muamelesi yapıyorlar.

Buna rağmen Sinop'u görün. Yarımada etrafında otomobille bir tur atın.

Karadeniz'e yalçın kayalıkların tepesinden kuşbakışı bakın.

Böyle bir doğa cennetini bu zamana kadar nasıl olup da keşfedemediğinize şaşacaksınız.


29 Temmuz 2003
Salı
 
ŞEMSİ YÜCEL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED