AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Vakti gelmedi mi?

-İmam Hatip ve meslek lisesi öğrencilerine yapılan haksızlığın giderilmesi ve başörtüsü yasağının kalkmasının vakti geldi.

Bu sözler, pazar günü katıldığım Kadıköy İmam Hatip Lisesi veliler toplantısında konuşan bir veliye ait. Bu görüşün oraya katılan bütün velilerce de onaylandığını gördüm. Benim de çocuğum var Kadıköy İHL'de, ben de, benim çocuğumun ve ülkemin tüm çocuklarının maruz bulunduğu haksızlığın, hatta zulmün giderilmesini istiyorum.

Geldiği ifade edilen "vakit", 17 Aralık sonrasıydı.

Takvimler takvimleri kovalıyor, hep, bir yerlerden "Şu vakte kadar sabır, şu kritik süreç de aşıldıktan sonra......" fısıltıları geliyordu. Veya bizler, kendimize böyle vakitler tayin ediyorduk "herhalde şu takvimden sonra..." gibisinden.

17 Aralık da bir takvimdi. Hele bir AB ile müzakere tarihi alınsındı... Bu süreçte yanlış bir şey yapılmasındı vs...

"Yanlış bir şey" Avrupa'yı ürkütecek bir şeydi. Ve Avrupa, hükümetin İHL sorununu, başörtüsü meselesini gündeme getirmesinden hoşlanmazdı!!! Ya da çok ümitli olmamakla birlikte, tersine bir düşünceyle, "AB ile ilişkiler Türkiye'de özgürlüklerin genişlemesini sağlayacak bir süreçti herhalde bu süreçte, İHL ve başörtüsü için vurulan kelepçeler de çözülürdü!!!"

Şimdi 17Aralık zirvesi geçti, öyle - böyle bir müzakere tarihi alındı ve toplum bekliyor:

-Çözme vakti geldi.

Soru da peşinden geliyor:

-Acaba gerçekten vakit geldi mi?

Bu sorunun içinde de şu değerlendirmeler saklı:

-Acaba hükümet şu anda, İHL ve başörtüsü sorununu çözmek için adım atabilecek bir hamleyi yapabilir mi? 17 Aralık'ın geçmesi, öyle - böyle bir müzakere tarihi alınması, konjonktüre, bu meselelerin çözülebileceği uygunluğu sağladı mı?

Umutlar için henüz münbit bir zemin mevcut değil. "Vakit geldi" diyenlerimiz de bunu büyük bir güvenle ifade etmiyorlar.

-Acaba hükümetin gündeminde mi? Hükümetin kaçıncı gündeminde? Acaba Başbakan'ın ve hükümet üyelerinin, Ak Parti kadrolarının yüreğinde bir sancı mı? Yoksa ertelene ertelene sancı soğudu, hatta unutuldu mu?

Ben, hükümet üyelerinden bir kaçını, TBMM İnsan Hakları üyelerini, hiç olmazsa Bakanların "başörtüsü mağduru" eşlerini, Urfa'dan yola çıkıp Ankara'ya kadar başörtüsüne özgürlük için yürüyen o bir avuç sembol topluluğu karşılamaya, hiç olmazsa ziyaret etmeye çağırdım. Birkaç milletvekili dışında ziyaret olmadı. Anlaşılan oluşacak görüntünün taşınamayacağı hesap edildi.

Ya İHL, meslek liseliler konusu?

İnsanlar ısrarla çocuklarını İHL'ye göndermeye devam ediyor.

28 Şubat vurgunundan sonra okullar yeniden toparlandı, çocuklarla buluştu, artı her bir okulda gerçekten kaliteli bir eğitim vasatı oluştu...

Ama, devlet tarafından benimsenen "ağzınızla kuş tutsanız" politikası değişmedi ve çocuklar, ağızlarıyla kuş tutsalar, bir geçitte önlerinin kesileceğini, puanlarının tırpanlanacağını ve bu ülkede hiç kimseye yapılmasına göz yumulmayacak olan ayrımcılığın onların ufkunu karartacağını biliyorlar.

AB'ye isyan ediyoruz, Türkiye'ye ayrımcılık yapma! Diye...

Bizim çocuklarımız da isyan ediyor, devlet bize ayrımcılık yapmasın, diye...

Ne bu?

-Acaba İHL ve başörtüsü mazlumiyetini ortadan kaldırmak için vakit geldi mi?

-Acaba hükümetin üç vakte kadar bu meseleyi çözmek için bir kalbi taahhüdü var mı?

Eminim sayın Başbakan,"Açık bir zulüm teşkil eden İHL ve meslek liselilere karşı ayrımcılık başörtüsü yasağını kaldıramazsam görüşme masasını terkeder, ülkeme dönerim" diye bir rest yapmayı düşünemez.

-Hangi ülkeye dönmek, kime karşı rest, bu memlekette 268 milletvekili ile bile yapılacak şeyler hangi demokrasi mantığının ürünü?

Öyle çapraşık işler ki...

-Vakit bin kere geldi, on bin kere geldi...

Ama gel gör ki, burası, halkının yüzde 99'unun dini bağlılığının sistem açısından sorun olduğu bir ülke...

Ve gel gör ki, çoğunluğun inanç özgürlüğü problemi, problem olarak bile görülmüyor...

Dışişleri Bakanı "Bu ülkede çoğunluğun bile inanç özgürlüğü problemi var" diyor, ama sesini benden başka kimseye duyuramıyor.

-Vakit çoktan geldi...

Orada bir veli, "Çocuklarımızın geleceği için İHL ve başörtüsü meselesini gündemden asla düşürmemeliyiz" dedi.

Evet, bugün, yarın, sorun çözülünceye kadar, bu ülkede önemli bir toplum kesiminin yüreğinin ana gündem maddesi İHL ve başörtüsü olacak.

"Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez. Baran yerine dürrü güher yağsa semadan"

Memlekete demokrasi gelmiş, özgürlükler gelmiş, insan hakları gelmiş, hukuk devleti gelmiş.... Ve sen mahrum bırakılmışsın... İHL ve başörtüsü konusu böyle bir dramatik manzara arzediyor. Hükümet için de, devlet için de, toplum için de...

Ne denebilir:

-Sayın hükümet, gündeminde bu mazlumlar için de bir vakit belirle de gelsin artık...


21 Aralık 2004
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED