AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Osman Ağabeyimize

Sevgili Osman Ağabey, 13 Aralık 2004 tarihli Yeni Şafak'ta "Bir tenkit" başlıklı yazınızı okudum. İlk cümlenizde benim "Türk dili doçenti" olduğumu yazmışsınız. Sanırım, size yanlış bilgi vermişler. Ben Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Gerçi yüksek lisans diploması da aldım ama dil dalında değil, Yeni Türk Edebiyatı dalında.

8 Mayıs 2001 tarihinde bu köşede yayımlanan yazımı, bütünüyle iktibas etmişsiniz. Bu vesileyle ben de yeniden okumuş oldum. Teşekkür ederim.

16 Aralık 2004 tarihli "İbrahim Kardeş'imize" başlıklı yazınızdan anladığıma göre, 8 Mayıs 2001'de bu köşede yayımlanan yazının başlığı size "gereksiz mizah ve espri" olarak görünmüş. Oysa o başlıkta yer alan cümleler, yazıda işlenen "ne… ne…" bağlacının doğru kullanımını örnekleyen cümlelerdir ve bence "gerekli mizah ve espri" sayılmalıdır.

"Ne şiş yansın, ne kebap!
Ne şiş, ne kebap asla yanmasın!
Ne şişi, ne kebabı yaktık mı?
Yanmasın ne şiş, ne kebap!"

Bu dört cümle, "ne… ne…"li cümlelerde yüklemin ne zaman olumlu, ne zaman olumsuz kullanılacağını göstermeye yeterli değil mi? Bu örneklerin size yeterli görünmeyişine şaşırmadım desem yalan olur. Dolayısıyla, bendeniz, Oktay Ekşi'nin ve Mine G. Kırıkkanat'ın cümlelerinin sizin önerdiğiniz ve "Cevap veriniz: Hangisi kesin ve açık bir beyandır?" diye sorduğunuz cümlelere göre "daha doğru" olduğunu söylemek zorundayım. Elbette o iki yazar, cümlelerini "daha güzel" kurabilirlerdi. Meselâ Oktay Ekşi'nin cümlesi şöyle kurulmuş olsaydı, sizin itirazınıza mahal kalmazdı:

"Sezer'in itibarı o kadar büyük ki, onun otoritesine kamuoyu önünde ne generaller karşı çıktılar, ne de islamcı partiler."

Mine G. Kırıkkanat da cümlesini şöyle kurabilirdi:

"Liberal ekonomi yanlısı Türk politikacıları, ne partileri içinde demokrat ve liberal olabildiler, ne kafalarında, ne de ülke yönetiminde."

Herhâlde, bu cümlelerde yüklemin olumlu kullanılışına itiraz etmezsiniz, değil mi? Benim sözünü ettiğim ve "öteden beri alıştığımız bir söz dizimi" dediğim durum, tam da budur. Nitekim, Abdülhak Hâmid'den aldığım "Eyvah, ne yer, ne yâr kaldı!" mısraı, Mehmed Akiff'ten verdiğim "Ne ifandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır; / Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır." beyti, bu "bildik söz dizimi"ne örnek olarak verilmiştir. Doğrusu, yazınızda geçen "hah işte bizim itirazımız sizin bu bildik dizilişiniz içindeki yüklemin daima olumlu olmasına karşıdır.. bu alışkanlığı kırmak istiyoruz.." ifadelerini okurken, Hâmid'in ve Akif'in de kırılabileceğini düşünüp üzüldüm. Sizin onları üzmek gibi bir niyet taşımadığınızdan eminim ama söylediklerinizden yazık ki böyle bir sonuç çıkabiliyor.

Yazınızda, "… 'bildik diziliş' yerine 'bilinen diziliş' derseniz daha uygun olur.. 'bildik sıfatı' şahıslar için kullanılır." buyurmuşsunuz. Size, sizin üslûbunuza misilleme olsun diye, "bildik"in anlamını niye daraltmaya kalkışıyorsunuz?" demeyeceğim. Sadece, hangi sözlüğe baksanız, bildik'in karşısında ikinci anlam olarak "bilinen, alışılmış, malûm" tanımını görebileceğinizi hatırlatmak isterim.

Dil Burcu'nun muhtevasına ve üslûbuna dâir tenkit ve teklifleriniz için elbette ve samimiyetle teşekkür ederim. Ancak benim hedeflerim arasında ne sadece "dilbilgisi hudutları içinde kal"an, ne de "edebî, felsefî, tarihî kulvarlarda yazı yazan bir fıkra muharriri" olmak vardır. Hele, "popüler bir yazar olma"yı aklımın ucundan bile geçirmiyorum. Yedi yıldır yürümekte olduğum yolda, usul usul yürümeye -Allah izin verdikçe, gazete yönetimi 'Yeter artık!' demedikçe- devam etmek istiyorum.

19 Aralık 2004 tarihli Zaman gazetesinde Etyen Mahçupyan'ın "Asıl Türkler şaşıracak" başlıklı yazısını okurken rastladığım iki cümle, onun da sizin gibi düşündüğünü gösteriyor. Mahçupyan, "tek kutuplu ve küresel dünyamızda", ABD'nin gücünü dengeleyecek aktör bulunmadığını söyledikten sonra şöyle yazmış: "Ne Rusya, ne Çin, ne de Avrupa bu noktada değil." Bu cümlede "değil" kelimesinin gereksizliği ve yanlışlığı apaçık değil mi? Yazarın, önümüzdeki süreci yorumlamak için kurduğu şu cümlede de aynı yanlış tekrarlanmış: "Ne medya, ne yargı, ne bürokrasi, ne de siyaset, bu hâliyle ve bugünkü insanlarıyla var olamayacak…" "Medya da, yargı da, bürokrasi de, siyaset de, bu hâliyle ve bugünkü insanlarıyla var olamayacak…" dese sorun yok. Dilimizde "ne… ne…" bağlacının kullanıldığı cümlelerde, yüklem ancak cümlenin başında yer alıyorsa veya "asla, hiç, hiçbir zaman, kesinlikle, zinhar" gibi olumsuz yüklem isteyen herhangi bir zarf kullanılmışsa, olumsuz olur. Hiç de zor olmayan bu kuralın ve uygulamasının kimi yazarlarımızca bilinmeyişi gerçekten çok tuhaf!

"Ne… ne…"li bağlama gruplarının temel yükleme değil de, yan yükleme bağlı olduğu cümlelerde nasıl davranılması gerektiği, biraz daha zordur. "Evde ne çay, ne şeker bulunduğu için" mi kahveye çıkmak zorunda kalacağınız ya da "Evde ne çay, ne şeker bulunmadığı için" mi kahveye çıkmak zorunda kalacağınız, sizin zevkinize kalmış bir iştir.

Sevgili Osman ağabey, selâmetle kalasınız, Allah'a emanet olasınız!


21 Aralık 2004
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED