AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Matrix'in var mı, üstünsün...

Bazen öyle olur, önce yazarsın teyidi bir yerlerden koşar gelir... Bir süre önce yolsuzluklara dikkat çekerken şunları yazmışım: "Bugünün dünyasında iz tâkibi çok kolay: Cep telefonlarımız günün hangi saatinde nerede bulunduğumuzu, kimlerle hangi uzunlukta konuştuğumuzu en hassas biçimiyle kaydediyor. Her fırsatta kullandığımız kredi kartları paramızı nerelere harcadığımızın bilgilerini de içeriyor. Vatandaşlarla ilgili bütün kayıtları her devlet artık elektronik ortamda depo ediyor. Havayolları şirketlerinin kestikleri biletlerin de kayıtları var. Bütün bu bilgileri değerlendirmeye yarayan 'Matrix' türü programlar sâyesinde, kimin, hangi tarihte, ne tür bir parkur izleyerek, nereye gittiğini öğrenmek anlık bir iş..." (Kulis, 'Şömine üzerindeki tüfek', 10 Aralık 2004).

Amerikan Vanity Fair dergisinin Aralık 2004 sayısında 'Matrix' karşıma çıkıverdi.

Matrix ABD'nin Florida eyaletinde yaşayan Hank Asher'in oyuncağının adı. 'Oyuncak' dediysem çocuk işi sanmayın; Hank Asher çocuk değil zaten, yetişkin biri... Geçmişinde uyuşturucu kaçakçılığı olan, sonra muhbire dönüşerek adaletten yakayı sıyırtmış biri Asher... Şimdilerde ise hayatını bilgisayarla kazanıyor. Daha doğrusu, sonradan merak sardığı bilgisayarlar sayesinde hem dünyalığını doğrulttu, hem de serüven heyecanını tatmin etme fırsatı buldu...

Öykümüz 13 Eylül 2001 tarihinde başlıyor. New York'taki İkiz Kuleler'e iki uçağın çarptığı günden iki gün sonra. Televizyonda izlediği olayın etkisini üzerinden atamamış Hank Asher, "Bunu yapanları bulabilirim, nasıl yapacağımı biliyorum" diyor.

O akşam başladığı çalışmayı ertesi gün öğle saatlerinde bitiriyor. Ürettiği, bir bilgisayar programı... O programı, elinde bulunan 450 milyon kişiyle ilgili datayı taramada kullanıyor Asher. Program, 11 Eylül eylemini yapmış olması muhtemel kişilerin özelliklerini içeriyor: Son bir-iki yıl içerisinde ABD'ye gelmiş, ülke vatandaşı olmayan, İslâm dinine mensup biri... Son iki yıl içerisinde alınan sürücü belgelerini, yeni telefon abonelerini, banka kayıtlarını, oto ruhsatlarını, pilot ehliyetlerini tarıyor o programla. Program, son on yıldır aynı kentte yaşayan, düzenli vergi ödeyip oy kullanan Müslümanları tarama dışı bırakıyor...

450 milyon isim, tarana tarana 419'a kadar düşüyor o program sayesinde. Asher 'kuşkulular listesi'ni önceden tanıdığı bir güvenlik görevlisi eliyle FBI'ya gönderiyor. FBI o ana kadar havayollarının manifestosundan bazı isimlere ulaşmış, ama o listeyi kimselere açıklamamış... Asher'in evindeki bilgisayarda kendi ürettiği programla tespit ettiği isimlerden beşinin resmî bulgularla örtüştüğünü gören FBI dehşete düşüyor...

Sonrası tam bir Amerikan filmi gibi... Daha sonra 'Multi-state Anti-Terrorism Information Exchange' (MATRIX) adı verilecek programa ve üreticisi Asher'a FBI sahip çıkıyor... Düşünün: Elinin altında dünyanın en güçlü bilgisayar ağı ve hemen her konuda muazzam data bulunmasına rağmen, FBI, tek başına çalışan bir mâceraperestten yardım alıyor ve bu yardımın bedelini de hayli yüklü bir çek olarak ödemeyi kabul ediyor...

Bu bilgileri sunan derginin yazarı Michael Shnayerson FBI ile irtibatlanan Asher'in hayatında meydana gelen değişiklikleri uzun uzadıya anlatıyor; o ayrıntılar bize lâzım değil. Benim ilgimi çeken, sonraki üç yıl içerisinde o programın ABD dışı bilgileri taramak için de kullanıldığı... ABD'de kişisel bilgilere uluorta burun sokulması, özel hayatın mercek altına alınması 11 Eylül'den hayli sonra yasal hale geldi; ancak Matrix, dergiden öğrendiğime göre, o dönemde de hiç durmadan iş gördü. Bugün de, başka ülkelerin bilgilerine erişim herhalde yasal değil, ama Matrix-sonrası gelişmiş programlarla bu da yapılıyordur...

Mâsum bir program değil Matrix; ağına düşen pek çok insan, suçlandıkları konularda hiçbir günahları bulunmadığı halde, sırf program şablonuna uydukları için hapsi boyladılar. Başkent Washington ve çevresine dehşet saçan keskin nişancının yakalanmasında da işe yaradığı için, Matrix bir tür dokunulmazlık kazanmış güvenlik örgütleri arasında. Matrix'in kendisi keskin nişancı türü bir dehşet makinası sayılabilir...

İşin ilginç tarafı, FBI ve CIA gibi örgütlerin beceremediğini yapan kişinin bilgisayar eğitimi bile görmemiş oluşu... Demek ki, meraklı herhangi bir kişi bu işi başarabilir. Yeter ki, elinin altında taramaya yarayacak data bilgileri bulunsun... Asher, 450 milyon insana ait bilgilerin çoğunu devlet ve eyalet kuruluşlarından parayla satın almış; orada bu mümkün... Bütün ülkenin sürücü belgelerini, nüfus kayıtlarını, banka dekontlarını, ruhsatlarını, telefonda kimin kimleri aradığı ayrıntılarını, şirket sicil bilgilerini eli altında tutan biri veya bir örgüt, yetenekli birinin yazdığı bir program sayesinde, bunlardan ne sonuçlar çıkarır...

Acaba Türkiye'de böyle bir iş için kollarını sıvayanlar var mı? Bizde bilgilere ulaşmak o kadar kolay değil, ama bu bütünüyle imkânsız da sayılmaz... Kişiler olmasa da örgütler bunu rahatlıkla yapabilirler. Hem yapmadıkları ne mâlum?

Matrix'in varlığının öğrenilmesi ABD'deki insan hakları örgütlerinin tepkisini çekmişti. Bizde kimse "Var" demeyeceği için ses de çıkmaz...


21 Aralık 2004
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED