T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

Kapitalistleşebilmek için Protestan olmak şart mıdır?

Türkiye, geçirdiği hızlı değişim içinde "akıl çağı"na gireceği yerde, akla hayale gelmeyen "ilginçlikler"in yaşandığı bir ülke oldu. Tamam, özellikle son elli yıldır kapitalizm ile de tanışıp Weber'ci anlamda "rasyonalitenin taşıyıcısı" bir "burjuvaziyi" ite kaka da olsa yaratmayı başardık. "İstanbul arslanları" ve "Anadolu kaplanları" derken ülkenin dört bir yanına "rasyonel" çalışan epeyce işletme de dikmeyi başardık. Kayseri ve Gaziantep başta olmak üzere Anadolu'da peş peşe açılan ve başarıyla yürüyen işyerleri var artık. Ama bize bu göreli gelişmeyi olduğu gibi tespit edip bunu doğru dürüst geliştirmenin yollarını analiz etmek yetmiyor; illâki bu gelişmeyi başka bir dile, "ideolojik" bir dile tercüme etmeliyiz... Mesela şu soru: Kayseri'de gözlenen tablo acaba "Müslüman Kalvenistler"in bir eseri midir? (Bana sorarsanız, "Müslüman Kalvenistler" ya da "Protestan ahlakı" bahsini açmadan çok önce, zamanında bu şehirlerde "iş tutmuş" bazı "milletler"in çalışma ahlakından kalan mirasın etkisini sorgulamak çok daha "rasyonel" olacaktır.)

Her neyse de, anlaşılan o ki İslam ile kapitalizmin -olan ya da olmayan- ilişkisini kurmadan ve bu çizgide yeni öğretiler ortaya atmadan rahat edemeyeceğiz.

Bu tartışmada en ilginç açıklama (bana göre) "Fethullah Gülen hareketi"ne "Kalvenist Müslümanlar" sıfatını yakıştıranlara bizzat Gülen'den gelen "yalanlama" oldu. Fethullah Gülen, belli ki canı epeyce sıkılmış olarak "Ne Calvinist'im, ne de herhangi bir reformist" diyordu. (Yani bir bakıma, "Sizin başka işiniz yok mu Allah aşkına?" dercesine...)

"Rasyonel medya"nın "Kadınlar baş açık namaz kılabilirler mi?" polemiğinden hareketle İslam ve kapitalizm arasına Kalvenist bir köprü inşa etme çabası -okuduklarım içinde- özellikle iki yazar, Zaman'dan Ali Bulaç ve bizden Yasin Aktay tarafından bir güzel "masaya yatırıldı". Bulaç'ın işin magazin tarafını bırakıp tartışmanın esasına ilişkin sorduğu şu soru çok yerindeydi doğrusu: "Birçok bilim adamının, bu arada referans gösterdiği Sabri Ülgener'in yanılgısı nedir? Temel yanılgı, Batı'daki bir modelin alınıp İslam dünyası, Osmanlı veya Türkiye'ye aynen tatbik edilmesidir. Max Weber'in 'Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" adlı kitabında ortaya koyduğu tezin bizde herhangi bir karşılığının olabileceği fikri bu büyük yanılgıdan kaynaklanmaktadır."

Bulaç'ın bu tespiti, aslında, Weber'in genel olarak din ve ekonomi, özel olarak da kapitalizm ve Protestanlık arasındaki ilişkilerini konu eden görüşüne de uygun. Çünkü bu ünlü sosyolog-filozofun derdi, Marx'ın teorisinde dile gelen ve çağında ortalığı birbirine katan bir büyük "anlatıyı" -diğer bütün büyük anlatılar gibi- haksız çıkartmaktı. Yani, "politik" nasıl son tahlilde "ekonomi"nin belirleyici şartlarını oluşturamaz ise, benzer şekilde "ekonomi" de "din", "politik" ve "hukuk"un varlık nedenini açıklayamazdı. Durum böyleyken, yani Weber kapitalizm-Protestanlık arasında doğrudan bir nedensellik bağı kurmamış, Protestanlığı (sadece) kapitalizmin gelişmesinde olumlu bir etken olarak saymışken, doğruluğu hâlâ tartışılan bu tezi "Fethullah Gülen hareketi", Kayseri'deki sanayi ve de "başı açık namaz kılan kadınlar" konularına yapıştırma gayretinin ciddi ne yanı olabilir? Weber'in Marx'ın "proletarya"ya tanıdığı "tarihi yazma" görevini "kapitalist ahlak"ın taşıyıcısı olan Protestan-Kalvenist iş adamlarından oluşan "burjuvazi"ye aktarmaya çalışmasının "İstikbal" ya da "modern orta sınıf dindarlığı" ile ne ilişkisi olabilir?

Yerimiz dar olduğu için, Yasin Aktay'ın "Protestanlığın merhemi olsa" başlıklı yazısından da şu bölümü hatırlatayım: "Gözü kapalı olarak Protestanlığı Müslümanlar için bir model olarak önerenlerin Protestanlığı hiç bilmedikleri çok belli. Şu kadarını şöyleyebiliriz: mucize ve irrasyonellik boyutları itibariyle bizdeki en akıl-dışı-hurafecilerimize rahmet okutabilecek bir içeriğe sahiptir..."
Konu zengin ve zevkli, devam edelim...


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi