T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Yapay gündemler cennetinden Davos ve Caracas'taki toplantılara...

Türkiye'de gazetecilerin gündem yaratma çabaları sürüyor. "Acaba asker bu Meclis'in yeni cumhurbaşkanını seçmesine ne der? Yeni cumhurbaşkanının asker açısından taşıması gereken vasıflar nelerdir?" (Herhalde onlar da ancak böyle gündemde kalabiliyorlar.)

Öte yandan "Acaba Kayserililikle Kalvinizm (Protestanlık) arasında bir ilişki olabilir mi?" sorusunu ortaya atmak orijinallik sayılabiliyor.

Dünya umurlarında değil. Türkiye'nin hemen yanıbaşı sayılan bir coğrafyada olup bitenler, mesela Filistin'de Hamas'ın seçimleri büyük bir farkla kazanmasının Ortadoğu ve tabii Türkiye açısından, hatta dünya açısından ne anlama geldiğine ilişkin bir tartışma yerine -bu konuya değinen birkaç yazar arkadaşımı tabii bu yaklaşımın dışında tutuyorum- yapay konuların biri bitiyor bir diğeri başlıyor. Türkiye bu yapay meseleleri tartışırken dünyanın iki ayrı köşesinde gerçekleşen iki önemli toplantıdan pek bahseden olmadı. Hadi haklarını yemeyelim. İsviçre'nin Davos kentinde dünya elitlerinin toplantısından söz eden bir iki haber ve yazıya rastladığımı söylemeliyim. Ama ötekisinden, Venezuela'nın başkenti Caracas'ta toplanan Dünya Sosyal Forumu'ndan söz eden bir haber ya da yoruma rastlamış değilim.

Davos'ta toplanan dünya elitlerinin konuştuğu meselelerin başında enerji sorunu geliyor. Sanki şu anda ve gelecekte Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri bu değilmiş gibi. Davos toplantısının bir çeşit alternatifi olan Caracas'taki toplantıda da aynı meseleler, ama farklı yanlarıyla ele alındı. Davos dünya sermaye sınıfının yıllık toplantısıdır. Bu toplantıda genel olarak dünyanın temel ekonomik ve siyasi meseleleri değerlendirilir ve dünya ekonomik düzeninin aksamadan devam edebilmesi için neler gerektiği üzerinde durulur. Sorunlar belirlenir ve nasıl çözüleceği tartışılır.

Eğer Afrika'daki yoksulluk bu sistemin devamı açısından bazı zorluklara neden oluyorsa Afrika'ya da birkaç milyar dolar verilmesi için karar alınabilir. Nitekim bu yılki toplantıya, yardım konularıyla ilgili dünyaca ünlü pop sanatçıları Peter Gabriel ile U2'nin solisti Bono'nun da davet edilmesi bu nedenledir. Yaklaşık 2400 katılımcı arasında 15 devlet ve hükümet başkanı, 60 bakan, 23 ruhani lider, 13 uluslararası sivil toplum yöneticisi, dünyanın en önemli şirketlerinden bin tanesi ve 750 kadar çok uluslu şirket üst düzey yöneticisi de bulunuyor.

Bu yıl Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ve Başbakan Tayyip Erdoğan da davetliler içinde yer aldılar. Ayrıca, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Dünya Bankası Başkanı Paul Wolfowitz de toplantıya katılanlar arasında. Dünyanın patronları bu yıl yine neoliberal stratejileri görüştüler. Tartışmaların ağırlıklı konularını Çin ve Hindistan pazarları, işsizlik, enerji rezervleri ve sorunları oluşturdu.İşsizlik üzerine yapılan tartışmalara baktığımızda, önümüzdeki dönem gelişmiş ülkeler için bir ucuz işgücü deposu sayılan ülkelerde sosyal haklar konusunda önemli çatışmaların yaşanacağını düşünebiliriz.

Ayrıca enerji kaynaklarının bulunduğu ülkeler halklarının da pek rahat yüzü göremeyeceğini söyleyebiliriz. Davos tepelerinden yükselen bütün bu karamsar beklentilere ve kendilerini dünyanın sahipleri olarak gören elitlere karşı, neyse ki Caracas'ta gelen mesajlar bir ölçüde de olsa umut verici... Orada toplanan yaklaşık 100 bin kişi tarafından dünyaya 'Küresel Direniş' mesajı gönderildi. Pazar günü sona eren Caracas'taki Dünya Sosyal Forumu'nun, son zamanlarda Latin Amerika halklarının yoksulluğa ve tekellere karşı umudu haline gelen Venezuela'da toplanması bir tesadüf değil.

Bir zamanlar ABD'nin arka bahçesi sayılan ve ABD patentli darbeler ve askeri diktatörlüklerle anılan bu kıtadan artık farklı sesler yükseliyor. Demokratik seçimlerle işbaşına gelen yeni Latin Amerikalı liderler ülkelerinin doğal kaynaklarını artık kendi ülkeleri ve halkları için kullanma kararında olduklarını açıklıyorlar. Bu yeni liderler Latin Amerika'nın yoksulluğu bu sayede yenebileceğini söylüyorlar.

Başta Venezuela olmak üzere Brezilya, Uruguay, Arjantin, Peru, Şili ve Bolivya'da bu yeni hükümetler alternatif ekonomik politikalar uygulamaya başladılar. Güney Amerika'da ve dünyada, değişik şeyler oluyor. Bizim medya Türkiye'deki gerçeklerle birlikte buna da sırtını çevirmiş durumda.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi