T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S A Ğ L I K 26 OCAK 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Beyin teslim olmayınca vücut direniyor

15 yıldır kanserli hastalara psikolojik destek veren Melek Yılmazer'e göre moraller yüksek tutulmalı

Ayşe
Olgun
Her üç kişiden biri ya kanser ya da ailesinde kanser hastası var. Peki kansere yakalandığını öğrenen veya ailesinde kanserli hasta bulunan kişiler bu durumda ne yapmalı. Çağın hastalığı olarak bilinen kansere yakalanan bir çok hastanın elinden tutan, onlara yaşama umudu veren, tedavi olmaları için ikna eden sağlık psikoloğu Melek Yılmazer, yaklaşık 15 yıldır Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kanserli hastalara moral dağıtıyor. Beyin teslim olmadan bedenin hastalık karşısında yenilmeyeceği gerçeğini hatırlatan Yılmazer, öncelikle hem hastanın hem hasta yakınının moralini yüksek tutması gerektiğinin altını önemle çiziyor. Dünyada her üç kişiden birinin ya ailesinde ya da kendisinde kanser hastalığı görüldüğünü dile getiren Yılmazer, kanser hastalarının en büyük destekçisinin aile efradı olduğunu belirtiyor ve onlara büyük görev düştüğünü söylüyor. Bugün Batı ülkelerinin aksine ülkemizde hasta yakınlarının, hastadan 'kanser' olduğunu bir sır gibi sakladığını, ancak bu tür iletişimin doğru olmadığını önemle vurgulayan Yılmazer, bu durumda hastanın her şeyden önce hastalığını ciddiye alıp tedavi olmayı ihmal ettiğini ifade ediyor ve ekliyor: "Yakını kanser olan aileler, çoğu zaman hastayı teşhis ve tedavi sürecinin dışında tutmak istiyor. Gerekenler bir şekilde yapılsa da hastaya tam olarak ne olup bittiği konusunda açıklayıcı bilgi verilmesine izin bile vermek istemiyorlar. Hastanın kaldıramayacağını düşünüyorlar. Oysa hastalığı hakkında bilgisi olmayan hasta bu durum karşısında büyük bir şaşkınlık yaşar. Hasta, yakınlarını korkuları konusunda üzmek istemezken, hasta yakını da önemli bir şey yokmuş gibi yaparak hastayı rahatlatmaya çalışır. Sonuçta iki taraf da huzursuzdur. Oysa bir uzman yardımı ile daha sağlıklı bir iletişim yolu bulunabilir. Benim tavsiyem, hasta en uygun dille hastalığı hakkında bilgilendirilmesi ve yapılacak tedavi hakkında en güzel şekilde ona bilgi verilmesidir."

BİZ DE ÇOK ŞEY ÖĞRENİYORUZ

Kanser olduğunu öğrenen hastanın bir anda hayatı alt üst olduğunu dile getiren Yılmazer, hastanın yaşadığı süreci şöyle özetliyor: "Bu insanlar sadece ölüm korkusu yaşayan çaresiz insanlar değil. Bu yüzden sadece onlara psiko-sosyal destek vermekle kalmıyoruz, biz de çok şey öğreniyoruz. Mesela kanser olduğunu öğrenen hastalar tıpkı bir yakınını ani bir trafik kazasında kaybeden biri gibi hayatını yeniden gözden geçiriyor ve yeni bir gözle hayatına bakmaya başlıyor. Elbette bu birdenbire olmuyor. Kanser teşhisi alan bireyler öncelikle inkar, öfke, depresyon, kabullenme gibi aşamalardan geçiyor. Çünkü varoluşlarının farkında olmak için bir süreç gerekir."

Ağır vakalarla ilgileniyorum

Psikolog Melek Yılmazer, kanser tedavisi gören hastalar arasında özellikle ağır vakaların içine düştükleri yalnızlığı görünce çalışmalarını onlarla ilgili yoğunlaştırmış. Yılmazer, "Erken evre kanser teşhisi olduğunda baş etmek daha kısa bir süreç gerektirirken, ileri evre kanser hastalarında durum daha farklı. Yaşamın sonlanabileceği endişesi ile yaşanan 'nihai kaygı' hastayı her geçen gün umutsuzluğa götürüyor" diyor.

Hasta yakınlarına büyük görev düşüyor

Aile fertlerinin kanserli hastaya destek olması gerektiğinin altını çizen Yılmazer şunları söyledi: "Kanserli hasta dayanılmaz bir biçimde yalnızlık duyabilir. Aile üyeleri duygusal yükler altına girer. Bu yükleri paylaşabilmelidirler. Ayrıca çocuklara, açıklama yapılmalıdır. Çünkü onlar, bir şeylerin yolunda gitmediğini hisseder. Aslında çok daha kötü bir durum olduğunu kafalarında kurabilirler. Normal dünyaları alt üst olur ve kapalı kapılar ardında gizli saklı konuşmalar sürer giderse gerçeğin kendisinden, daha kötü durumları hayal etmeye başlarlar. Çocukların yaşları ve duygusal olgunlukları neyi ne kadar açıklamak gerektiğini belirler. Elbette hepimiz çocuklarımızı acıdan korumak isteriz, fakat anladıkları bir acı ile hayal ettikleri bir acıdan daha kolay baş edebilirler. Kanserli kişiye konuşmaya karar verme kararını bırakmak önemlidir. Ancak kanseri ve onunla nasıl yaşanacağını tartışmak için uygun zamanı belirlemede kanserli kişide ipuçları aramak daima yardımcıdır."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi