T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kulis
Taha KIVANÇ


Tünelin ucu

Dünyanın her yerinde insanlar zenginleşince daha cesur olurlar; bizde bunun tam tersi söz konusu: İnsanlar zenginleştikçe cesaretleri de azalıyor bizde. Yıllardır gözlediğim bu gerçeğin sebebini arar dururum: Bizde zenginlik bir nesil içerisinde kazanıldığı için hazmedilemiyor da ondan mı acaba? Kolay kazanılanın kolay kaybedileceği endişesiyle mi? Daha yüzlerce soru... Hiçbir cevap merakımı gidermeye yetmedi bugüne kadar...

Ülkemizin öndegelen işadamlarından Nurol Holding'in patronu Nurettin Çarmıklı'nın 'Babama Söz Verdim - Hayatım, Anılarım' adlı kitabını okurken, "Evrake, evrake" diye yerimden fırlayacak gibi oldum. Para insana dokunulmazlık kazandırmıyor bizde, tersine insanı başkaları gözünde hep eksikli kılıyor; buna karşılık yetkisiz güç kullananlar karşısındakinin zengin veya fakir olmasına aldırmadan fiyakasını elinden alabiliyor...

Nurettin Çarmıklı bu gerçeğin çarpıcı bir örneği: 'Vergi şampiyonu' olduğu için devletin zirvesinden şilt aldığı, '100. Yılın İşadamı' unvanına lâyık görüldüğü, 12 Eylül darbesini yapanlar tarafından Atatürk Orman Çiftliği içerisindeki 'Atatürk Evi'ni yapmakla görevlendirildiği 1981 yılında ellerine kelepçe takılmış Nurettin Bey'in... Mamak Cezaevi'ne götürüldüğünde, "Kimsenin burada olduğumdan haberi yok; bir telefon edebilir miyim" ricasında bulunduğu subayın "Eşşoğlueşek" iltifatıyla karşılaşmış... O gün boyu defalarca tekrarlanacak, içeride kaldığı süre boyunca hep duyacağı iltifatla... (s. 191)

Yıllar önce Nurol Holding'in merkezinde Dursun Akçam'la karşılaştığımda ne kadar şaşırdığımı burada yazmıştım. Vaktiyle TÖS genel başkanlığı yapmış sıkı solcu öykü yazarı Dursun Akçam Nurettin Bey'in çocukluk arkadaşıymış... Dursun Bey, o gün bana, ne zaman dara düşse, sıkıntı yaşasa 'kapitalist dostu' Nurettin Çarmıklı'nın imdadına yetiştiğini anlatmıştı. Risk üstlenmesi gerekse bile yardıma koşarmış Nurettin Bey...

Bir başka gün, hayat boyu hep 'sol' çizgide kalmış iki aydınla karşılaşmıştım Nurol'da... Meğer onlar da Nurettin Bey'in Mamak Cezaevi'nden arkadaşları imişler... Mamak'a geldiğinde, "Burada solcular, Ülkücüler ve İslâmcılar var; hangimizle birlikte kalmak istersiniz?" diye soran gence, "Sizinle" demiş ve kendisini solcuların koğuşunda bulmuş Nurettin Çarmıklı... (s. 202)

Dünyanın hangi ülkesinde, yüzmilyonlarca dolarla oynayan zengin bir işadamının hayatını anlattığı anı kitabında 'cezaevinde tanıştığım solcu dostlarım' bölümü bulunur?

Cezaevi içi kısa bir sevk süresi zoraki ahbaplık ettiği bir astsubayla ilgili şu satırları birlikte okuyalım: "Biz böyle yürüyoruz. Benim ellerim kelepçeli. Kelepçe rahatsızlık veriyor ama eskisi kadar değil. İnsan herşeye alışıyor. Ben de kelepçelerimi eskisi kadar yabancılamıyorum. Biz öyle sohbet ederek yürürken sağdan soldan tekmil sesleri gelmeye başladı. Askerler bağırıyorlar; 'Nöbetimde vukuatım yoktur komutanıııım'. Ama nasıl bağırma; her komutana öyle tekmil verilmez. Ben bir şey anlamadım. Aynı yürüyüşüme devam ediyorum. Sırtıma birden bir dipçik indi, iki seksen yere uzandım. Elim kelepçeli yolun ortasında yatıyorum. Ne olduğunu anlamadım. Sesimi de çıkaramıyorum. Zaten dipçik de öyle kafamın üzerinde duruyor, yerden kalkmayayım diye."

Biraz önce hoşbeş ettiği astsubayın sırtına dipçik indirmesinin sebebini herhalde anlamışsınızdır. Okumaya devam: "Bizim iki kelimeyi biraraya getiremeyen astsubay, 'Görmüyon mu?' dedi, 'Komutan geçiyo'. Meğer bir cipin içinde cezaevi komutanı Albay Raci Tetik geçiyormuş. O geçerken benim kafamı yukarı kaldırmam, sağa sola bakmamam gerekiyormuş. Ben böylece bir dipçik darbesiyle yere uzanarak Raci Tetik'le tanışmış oldum." (s. 214)

8,5 ay kaldığı Mamak Cezaevi'nde renkli dostlar edinmiş Nurettin Çarmıklı... Alparslan Türkeş ve Doğu Perinçek'le aynı mekânı paylaştığı olmuş. "Çıktığımda artık ben eski ben değildim" diyor anılarında. (s. 233)

Yapımı yıllarca süren hâlâ nâtamam Ayaş Tüneli ile ilgili bölüm de dikkat çekici; zaten Çarmıklı'nın Mamak'la tanışması o tünelle ilgili bir çek yüzünden olmuş: "30 sene evvel o tünel işine başladığımızda ben tığ gibi delikanlıydım. Tünelin 9 km.lik kısmını açtık, 2 km kadar birşey kaldı. Tünel açılsa bu güzergâh Ankara-İstanbul arasını 3,5 saate indirecek. Ama raporlar hazırlanıyor, o raporlarda bu işin doğru olmadığı, eski yolun yapılması gerektiği belirtiliyor. (..) İş tasfiye edilse tünel çökecek. Onca çaba, para, emek boşa gidecek. Siyasiler bunu göze alamıyorlar. (..) O tünelin ucundaki ışığı görmeye ömrüm yetecek mi, bilmiyorum." (s. 182)

Elhak, zenginlik de tamah edilecek bir şey değil bizde.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi