T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tayyip Erdoğan testi

Meclis'in Avrupa Birliği yolunda attığı "tarihî adım"dan, bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak gurur duydum. Yıllardır korkularla yatıp, kâbuslarla uyandığımız bu ülkede demek ki isteyince güzel şeyler de olabiliyormuş. Zaman zaman hep eleştirdiğimiz bu Meclis'i hep birlikte yürekten kutlamak gerekiyor.

Tam "AB treni" kaçtı kaçıyor derken, bu cesur adımın atılmış olması gerçekten çok önemli. Şimdi sıra, AB yönünde atılan "değişimci" ve "özgürlükçü" adımın 3 Kasım seçimlerinde test edilmesinde. Meclis, istediği takdirde Türkiye'nin önünü açabilecek kararları cesaretle alabileceğini oraya koydu. Daha doğrusu Türkiye, çocuklarının geleceği için ucunda Öcalan'ın affı gibi yürek parçalayan bir kararı bile alabileceğini gösterdi.

Şimdi soru şudur: Millet iradesi, böylesine güç bir kararı dahi alabilirken; bu ülkede hâlâ siyaseti yasaklayan, düşünceyi prangalayan, ülkeyi sınırlı demokrasiye mahkum eden güç kimdir? 312'nin arkasındaki iradenin profili nedir? Siyaseti mühendislik eliyle antidemokratik uygulamalara kurban eden gücün adresi neresidir?

AB uyum yasalarındaki cesaret gösterdi ki, bu ülke için düşünce kısıtlaması, insan hakları ihlalleri, ve siyasi yasaklar da aşılamayacak şeyler değildir.

İşte 3 Kasım seçimleri ve seçimlere giderken sergilenecek toplumsal kararlılık bu açıdan test niteliği taşıyor.

Türkiye, yenileşme talebinin, demokratikleşme arzusunun, ilerleme iradesinin sahici olup olmadığın test edecek şimdi. Açıkçası, Meclis'te ortaya konulan demokratikleşme iradesinin, dış dayatmalardan kaynaklanan konjonktürel bir irade mi, yoksa bu ülkenin bütününü kucaklayacak samimi bir değişim iradesi mi olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Böylesine "olumlu" bir gelişmenin ardından, biraz "kötümser" bir yaklaşımı yadırgayabilirsiniz. Ama bu ülkede öylesine "yakıcı" dönemler yaşadık ki, doğrusu bu tür durumlarda "ihtiyatlı" yaklaşmaktan kendimi alamıyorum.

Daha dün, özgürlüklerin önünde barikatlar kuran 312. ve 159. maddelerin değişimi sırasında ayak sürüyenler, en doğal düşünme haklarını bu ülkeye çok görenler, bugün ne oldu da Apo'yu da kurtaran "idam" konusunda Avrupa standartlarında bir demokratikleşme düşüncesine ulaştılar?

Bırakın düne geri gitmeyi, Meslis'teki "uyum yasaları"nın görüşülmesi sırasında oluşan "liberal-demokrat" cephe, halen Tayyip Erdoğan'ın önünü siyaseten kesmeye çalışan "antidemokratik cephe" ile zımni bir ittifak içinde değil mi?

Bu bakımdan, 3 Kasım seçimleri herkes için çok önemli bir "test" olacak. Açıkçası, yarın seçimlerde "özgür millet iradesi" Tayyip Erdoğan'ı iktidara taşırsa, bu "liberal-demokrat" ittifakın "AB uyum yasaları"nda olduğu gibi "demokratik kriterler"e göre mi, yoksa "vesayet kriterleri"ne göre mi hareket edeceklerini doğrusu çok merak ediyorum.

Umarız, geçmişte olduğu gibi birileri yine adresi şaşınıp yanlış bir düdüğün peşinde "hazırol"a geçmez. Galiba bunu öğrenmenin en iyi yolu, 4 Kasım sabahını beklemek. Evet hep birlikte bekleyip göreceğiz...


5 Ağustos 2002
Pazartesi
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED