T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Cahit Önel kimdir bilir misiniz?

Sporumuzda da artık "vefa" duygularının yok olduğunu üzülerek görüyorum. Bunun son örneği, Türk atletizminin devlerinden olan Cahit Önel'in ölüm yıldönümünde ortaya çıktı. Genç nesil Cahit Önel'i pek bilmez. Zira, onlara bu büyük şampiyonları tanıtacak, spor adamlarımız yok.

Olanlarda, küstürülmüş bir şekilde kenarda. Hele hele Spor Teşkilatına "yarım ayakkabı" ile gelenler, bugün kullandıkları "altın çerçeveli" gözlükleri ile üzerlerine yapıştırdıkları "spor adamlığı" etiketiyle, her türlü pisliğin içinde görüntü vermeye devam ediyorlar.

Evet, Cahit Önel'in kim olduğunu genç neslin bilmediğini yazdım. Suç onlarda değil, bizlerde.

Bu büyük şampiyonumuz 23 Kasım 1927 yılında Edremit'te Dünya'ya geldi. Tahsilinin son dönemini Amerika'daki Frenso State College'de tamamlarken, 1946 yılında Galatasaray takımında atletizme başladı. 17 yıl bu takımın formasını giyerken, değerli spor adamı Rıza Maksut İşman tarafından çalıştırıldı.

1948 Londra, 1952 Helsinki, 1960 Roma, 1964 Tokyo Olimpiyatlarında Türkiye adına yarıştı. 800, 1000, 1500, 2000, 3000, 3000 steple ve 5000 metrede tam 17 defa Türkiye rekorunu kırıp, 148 kez Ay Yıldızlı madalyayı taşıma şerefine ulaştı.

17 Eylül 1970'de Ankara'da hayata gözlerini kapattı. Geçenlerde bu büyük atleti anma töreni düzenlendi.

Tören merhum atletimizin Zincirlikuyu mezarlığında yapılacaktı. Sevenleri bir araya geldi ve Zincirlikuyu mezarlığına gittiler. Ancak Cahit Önel'in mezarı bir türlü bulunamadı.

İki saatlik aramadan sonra, çalı ve çırpıların arasında bulunan mezarın başında anma töreni gerçekleşti.

Törende, halen Atletizm Federasyonuna vekalet eden Hüseyin Yıldırım hazır bulundu. Ancak, eski Federasyon Başkanlarından ve sporcu arkadaşlarından, kimse yoktu. Buna ilaveten, hiç formasını giymediği Beşiktaş kulübünün, genç atletleri törende hazırdı. 17 yıl formasını giydiği Galatasaray kulübünden ve sporcularından ise, eser yoktu... Yani, bir avuç seveni hazırdı.

Ve Cahit Önel, bir kez daha mezarında ölmüştü. Zira, bir avuç dostları haricinde, kimse onu anmaya gelmemişti.

Onun için, bir defa daha, spordaki "vefa"nın yerine "vefasız" aldığını öğrendik ve kahrolduk.


25 Eylül 2002
Çarşamba
 
GÜRAY SOYSAL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED