T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çiller, Derviş'i işsiz bırakmayacak!

Dün, DYP Lideri Tansu Çiller'in Milas ve Fethiye mitinglerine katıldık. Uçakta da siyaset ve 3 Kasım üzerine uzun uzun sohbet etme imkanı bulduk. Yoğun ve yorucu programın avantajından yararlanarak Bodrum-Fethiye arasındaki helikopter yolculuğumuzda DYP listelerinden İzmir milletvekili adayı gösterilen DTP Genel Başkanı Mehmet Ali Bayar ve yine bu listeden seçime girecek olan ATP Genel Başkanı Tuğrul Türkeş'le de konuştuk. Bayar ve Türkeş ismi Çiller için çok önemli zira, DYP Lideri bu seçim kampanyasında stratejiyi "sağda birlik" esprisi üzerine oturtmaya niyetli görünüyor ve bu iki isme ilaveten, birlik fotoğrafını ANAP kökenli Yıldırım Akbulut ile Aydın Menderes isimleriyle tamamlıyor.

Çiller, geçmişe oranla çok daha heyecanlı ve moralli görünüyor. Halkla ilişkilerdeki yeni üslubu da böyle, her konuşmasının sonunda seçmenlerini kendisiyle birlikte slogan atmaya çağırırken sergilediği tutum da. Özellikle, Fethiye mitinginde balkonlara ve sokaklara taşan kalabalık karşısında keyfi daha da arttı, yüzü daha çok gülmeye başladı. Mitingler için şu kadarını söyleyebiliriz. DYP geleneksel seçmeni geleneksel argümanlarıyla yani, ekonomik krizi aşma ve daha güzel günler vaadiyle kucaklamanın yolunu bulmuş görünüyor. Sözgelimi, geçen seçimlerde görülmeyen bir dil birliğini şimdi gözlemleyebiliyoruz. DYP Lideri'ne moral veren de bu olsa gerek. Krizden çıkan bir ülkenin doğal beklentilerine göre daha fazla iş, aş ve refah vaadi, daha az demokrasi söylemi!...

İşte bu ruh hali içindeki Çiller'le seçimi erteleme çabalarından seçimden sonraki tabloya kadar bir çok önemli hususu konuştuk. Çiller, seçimlerin ertelenmesine kesinlikle karşı çıkıyor. ANAP'ın Meclis'i toplama ve demokratikleşme konusunda acil adım atma girişimini de samimiyetsiz buluyor. "Bu tür girişimler sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Ayrıca, böyle bir ertelemenin ülkeye yükleyeceği faturayı da hesaplamak gerekiyor. Artık çok geç..." diyor. Bazı DYP'li milletvekillerinin Meclis'i acil toplantıya çağırma dilekçesine imza verdiklerini hatırlatıyorum. "İnanın bunların isimlerini bilmiyorum. Ama, bu konuda yetkili kurullarımız gerekeni yapacaktır" cevabını veriyor. Peki, bu bir disiplin tehdidi mi? Cevap yok ama yüz ifadesinden sözlerinin oraya gittiği anlaşılıyor. Bu konuda son not... Çiller, "Seçimi erteleme konusunda kilit parti biziz. Biz olmadan başarıya ulaşamazlar. Biz de Meclis toplandığı gün grup olarak orada bulunup bu işe karşı çıkacağız. Ayrıca, bu konuda grup kararı da alacağız" diyerek kendisini ve partisini açıkça bağlıyor. Gelelim seçime...

DYP'nin 3 Kasım'dan beklentisi nedir? Çiller, özellikle ANAP'ın erime içinde olduğu analizine güvenerek merkez sağda toparlayıcı parti olmayı hedefliyor. Daha da ötesi, bir sürpriz beklentisi içinde. Süleyman Demirel'in de projeksiyonunun bu yönde olduğunu söylüyor. Bu sürpriz tabi ki, DYP'nin bugün anketlerde görülen durumunun çok üzerinde bir oy alabileceği anlamına geliyor. Aynı beklenti, kamuoyundaki ikircikli imajının tam tersine DYP'yi fazlasıyla benimsemiş görünen Bayar'da da var. Bayar da seçimin sandıkta kazanıldığını belirtiyor ve "seçmen son anda DYP lehine bir sürpriz yapacaktır" yorumunu yapıyor. DTP Genel Başkanı'na göre, sel suları çekiliyor ve siyaset geleneksel merkez sağ-merkez sol ayırımına oturuyor. Bayar, en çok bir seçim daha geçerse bu ayrışmanın tamamlanacağını tahmin ediyor.

Bu arada Çiller, birkaç ay önce Bayar'ın sık sık kullandığı "makul çoğunluk" deyiminin aksine daha sarsıcı bir başlık kullanıyor: Mağdur çoğunluk! "Herkes mağdur. İşçi, esnaf, köylü, işsiz, emekli... Ama beri tarafta, sanayici de iş adamı da mağdur. Hatta Erdoğan örneğinde görüldüğü gibi siyasetçi de. Makas açıldı ve Anadolu'da 'Açılan makas uğursuzluk getirir' diye bir laf vardır. İşte bu uğursuz tabloyu kırmamız lazım" diyor.

Ve, DYP Lideri'nin 3 Kasım sonrası projeksiyonu. "Tek başına iktidar umuyoruz. Eğer koalisyon yapmaya mecbur kalırsak da CHP'yi tercih ederiz. Çünkü, daha önce SHP ile uyumlu bir koalisyon yapmıştık. Ama ekonominin yönetimi kesinlikle bizde olmalı. Çünkü ekonomi yönetimi bir bakanda değil doğrudan Başbakan'da olur."

Bu projeksiyon gerçekleşirse Kemal Derviş'in işsiz kalabileceğini söylüyoruz. "Hayır" diyor Çiller. "O'na da AB ile ilişkiler konusunda bir görev verebiliriz. Yeter ki, elini ekonomiden uzak tutsun!"


25 Eylül 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED