Melik Türk diyor ki, "İrtica diye diye memleketi soyanların yok mu konuşması, kaseti? Masa başında oturup yazacağınıza, niçin bunları araştırmıyorsunuz?"

Nazlı Ilıcak dün yazdı.

Bu satırların yazarı da, daha birkaç gün önce, "maskeli sahtekarların" sahtekarlığını, "kolektif yüzsüzlerin" yüzsüzlüğünü, üstelik kendi itiraflarıyla deşifre etti.

Hem de ne itiraf...

Adam, büyük bir pişkinlikle, "Ya yeni RTÜK Kanunu'nu kabul edip yaptığımız hileye 'yasal kılıf' hazırlarsınız, ya da sahtekarlığımıza ve yüzsüzlüğümüze rıza gösterirsiniz" diyordu.

Hiçbir savcı harekete geçmedi.

Hiçbir general, bu aleni yolsuzluğu dert edinip açıklama yapmadı.

Hiçbir bakan, milletvekili, bürokrat hileyle, muvazayla, üç kağıtla iş yürüttüklerini söyleyen "mevzun" sahtekarların yakasına yapışmadı.

Böyle bir deveran...

Elimde, ilkinden önemli, çok çok önemli bir "konuşma" daha var.

Recep Tayyip Erdoğan'ı "kirli bir maziye" sahip olmakla suçlayan Sayın Bülent Ecevit'in kaseti.

Bu kaseti, daha önce bu sütunlarda "aynen" faş etmiştim.

Bu defaki "banttan yayın" olacak.

Bakalım "linç konsorsiyumu" harekete geçip "gereğini" yapacak mı?

"Bana sosyalist denilirse, bundan şeref duyacağım." (Bulgaristan Komünist Partisi yetkililerine hitaben yaptığı konuşma.)

(...)

"Bugünkü başarılarınızı görmek fırsatını elde etmiş bulunmaktayız. Eskiden az gelişmiş bir tarım ekonomisine sahip olan Bulgaristan kuvvetli bir ekonomi kurmuştur. Yalnız tarımda değil, diğer bütün alanlarda da KAYDETTİĞİNİZ BAŞARI SEÇMİŞ OLDUĞUNUZ YOLUN SONUCUDUR. Size gıpta ettiğimi söyleyebilirim." (19.1.1970 TRT Dış Haberler Bülteni ve Bulgaristan Zemeddsko gazetesi.)

(...)

"Devletten, hükümetten umudunu kesen halk, Anayasa'nın izin verdiği hatta emrettiği toprak reformunu yer yer 'kendisi gerçekleştirmeye' başlamıştır. Bu hareket ne jandarma ile, ne teknolojik buluşlarla, ne de yasalarla önlenebilir. Bütün yasaların üzerinde Anayasa vardır. Onun ötesinde doğa yasaları, tabiat kanunları vardır. İnsanca yaşama bilincine varan bir halk o hakkı elde etmesini bilir. Bu bütün yasaların üstünde bir doğa yasasıdır. Ellerine 'topraksız köylü olmaz' diye yazdıkları dövizi alıp yürüyüşe geçen ve üzerinde yaşama hakkı iddia ettikleri toprakları İŞGALE GİREN köylüler..." (1969 bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşma, TBMM Tutanak Dergisi.)

(...)

"Bazı altyapı devrimlerini, değişikliklerini birçoğu okur yazar olmayan köylüler, Antalya'nın Elmalı köylerinde, İzmir'in Torbalı'sının köylerinde, Alanya'da, Güllüce'de yapmağa başlamışlardır bile. Halkın, köylünün 'kendiliğinden giriştiği' Anayasa doğrultusundaki bu 'devrimci eylemler', bu altyapıya yönelen eylemler yalnız bu saydığım köylerde değil, adı basına geçmemiş daha nice köylerde yürümektedir."

(...)

"Gerçek devrim, altyapı devrimidir... Yani, üretim ilişkilerini yeniden düzenleyen ve ekonomik güce el değiştirten devrimdir. Şimdiye kadar Türkiye'de bu anlamda bir devrim yapılmış değildir..."

(...)

"Her devrimci kadro belirli bir düzene veya rejime karşı çıkar. Eğer başarılı olursa, o rejimi veya düzeni yıkar, ya da temelden değiştirir. Yerine bir rejim veya düzen kurar."

(...)

"Castro'nun önünde kilitli kapılar vardı. Che Guavera'nın önünde kilitli kapılar vardı. Ho-Şi-Minh'in önünde kilitli kapılar vardı. Anahtarı devrimcilerin elinde olmayan o kapıları aralamak için yüklenmek gerekirdi... Bizde ise (Türkiye'de) kapılar kilitli değildir. 'Tokmağı çevirince' açılabilir."

(...)

"Az gelişmiş veya sömürülen ülkelerin çoğunda ancak zorlama ile, iç savaşla, gerillacılık veya darbelerle yapılması düşünülen 'devrim', bugünün Türkiye'sinde barış içinde ve demokratik yolla da yapılabilir. Çünkü Türkiye'de siyasi demokrasi kurulmuştur..."

("Atatürk ve Devrimcilik" adlı kitabın 13, 61, 102, 105, 114 ve 115'inci sayfaları.)

MEHMET E. YAVUZ

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu