T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İktidarın mumu bu kadar yanar!..

Biz gazetecilerin "güncel haberler" kapsamında sizlere yansıttığımız dünyada, işler iyice zıvanadan çıktı..

Sizler de farkındasınızdır..

"Demokratikleşiyoruz" diye, Ceza Kanunu'nun maddelerini "Avrupa'ya uyumlu" hale getirmeye çalışıyorlar..

Ama hangi Avrupa'ya?..

1899'ların Avrupa'sına..

Bunu da ben söylemiyorum..

Değişiklikle ilgili kanun "Tasarısı"nın sahiplerinden olan ANAP'ın, Genel Başkan Yardımcısı Erkan Mumcu, ne diyor?

-Tasarı ile 159'uncu maddenin kapsamı daha genişletilmiştir. Sonuç 1899 İtalyan Ceza Yasası'na geri dönüştür!..

Hadi diyelim ki, 19'uncu Yüzyıl İtalya'sına geri döndük.. Yani ceza hukuku açısından..

Biliyor musunuz ki, 19'uncu Yüzyılın ortalarına kadar, İtalya'da "ülkenin birlik ve bütünlüğü"nden söz etmek, ağır cezalık suçtu..

İtalya, Parma, Modena, Romagna, Tuscany, Sicilya, Napoli gibi devletçiklere bölünmüştü.. "Birlik ve bütünlük" demek, bu devletçiklerin yok olması anlamına gelirdi.

Ancak 1859-60'ta, Sardinya Kralı Victor Emmanuel'in krallığını önce Lombardia, arkasından diğer devletçikler ve son olarak Umbria kabul etti ve 1861'de "İtalyan Birliği" kuruldu.. "Papalık", silah zoruyla 1870'de "Birlik"i kabul etti..

Vatikan Devleti'nin bağımsız varlığını, 1929'da Mussolini, "Lateran Antlaşması" ile kabul edecektir.

Bunları neden yazıyorum ki?

İtalyan tarihini bilsek ve neyin suç olduğunu, hangi dönemde olmadığını öğrensek neye yarar?

Kaç tanemiz, Batı hukukunun en büyük kanunlaştırmasının (Kodifikasyon), 6'ncı Yüzyılda, İstanbul'da, Justinyen tarafından yapıldığını biliyor ki?

Ülkenin birlik ve bütünlüğü, bağımsızlık ve egemenliği, zamana göre değişen, göreceli kavramlardır.. Onu söylemek istiyorum sadece..

Eğer bütçeniz İMF denetiminde yapılıyorsa..

Eğer Avrupa Birliği'ne girmeyi kabul ederseniz, "üst-yasama organı"nız Avrupa Parlamentosu olacaksa..

Yine de siz bildiğinizi okuyun..

Nazım Hikmet'i önce rejim adına mahkûm edip, zindanlarda yatırın..

Sonra da onu "özgürlük kahramanı" diye, ulusal törenlerle yaşatın..

Adnan Menderes'i önce asın.. Sonra da onu Anıt-Mezar'a yerleştirip, caddelere, havalimanlarına adını verin..

Arkasından da 2001 yılında, suçu değil, suç ihtimalini cezalandıracak yasa tasarılarını, "Demokratikleşme" adı altında TBMM'ye getirin..

Hemen her gün de, Türkiye, İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkûm olsun..

Rahmetli babaannem, yaşlılığında radyo haberlerini dinlerken "zirve toplantısı" yapıldığını duymuş..

Telaşla çağırmıştı beni.. Sormuştu..

-Yavrum.. Bu zırva toplantısı ne işe yarar ki?

Belli ki "zirve"yi, "zırva" diye işitmişti..

Baksanıza, sürekli zirve yapan koalisyon liderlerinin, milletvekillerine koştura koştura çıkarttıkları vergi yasaları, şimdi onlara zırva gelmeye başladı..

Eskiden Sayın Saddam'ın, şimdi de Sayın Bush'un yanında olan Sayın Ecevit, Sayın Emlak Vergisi Yasası'nı beğenmemiş..

-Ölçüyü kaçırdık, anlamına gelen sözler söylemiş..

Şimdi, ulus adına egemenliği kullanan TBMM, ev sahibi olmak bahtsızlığına uğramış ulus fertlerini rahatlatmak için, Emlak Vergisi Kanunu'nu değiştirecekmiş..

Ya İMF buna kızarsa ne yaparız?

ŞAKA

Gerontokrasi

Yunanistan'da nüfusun yüzde 19'unun yaşının 65'i aştığı açıklanmış.. Yunanistan "Gerontoloji Kurumu"na göre, 2020'de her dört Yunanlı'dan biri 65'in üzerinde olacakmış..

Biraz sıksınlar dişlerini.. Yaşı 75'in üzerindekiler çoğunluğu oluşturunca, "Demokrasi"nin, "Gerontokrasi"ye dönüştüğünü de görürler..

SEÇME ŞİİRLER

Tarifsiz kaçışların özlemi!..

Kitaplarımı karıştırırken, elime ciltlenmiş dergiler geçti. Unutmuşum.. 1944'te, her ayın birinci ve üçüncü haftalarında "Seçme Şiirler" diye dergi yayınlanırmış "Üstün Eserler Neşriyat Evi" tarafından..

Yani babamın kitaplığından bana aktarılmış bir kitaptı bu.. Sayfalarını karıştırdım..

Ve ben de, "Gönlüm bu şehirden, bu diyardan çok uzakta" hissettim kendimi..

İşte "bugün"den kurtulmamı sağlayan birkaç dize..

"Bir serseriyim ki dur aman

bilmem
Ben kalbimden başka bir
mekan bilmem
Gök kandil olmuşum âsuman
bilmem
Mai gözlerinin
meyhanesinde."
Tabiî ki Neyzen Tevfik'ten bu dizeler..
İşte bir Yunus Emre şaheseri..
"Yârabbena eşimden
Eşimden yoldaşımdan
Aklım alma başımdan
Kabre vardığım gece."

Sayfaları karıştırırken, bir Celâl Sılay şiiri çıkıverdi karşıma.. Adı, "Eğer"..

"Eğer haberi olsaydı denizin
İnsanların ne maksatla sahilde
dolaştığından
Böyle cilveleşemezdi
güpegündüz güneşle
Böyle alına salına
dalgalanamazdı."
Umarım, siz de şiiri özlemişsinizdir.


24 Ocak 2002
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED