T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Utanacaklar mı?

"Bizim İstanbul'da kendilerine aydın denilen takım, öteden beri Doğu'ya önem vermemekle övünür. Bu o kadar garip, acınacak, hatta gülünecek bir şekil almıştır ki, şimdi ismini hatırlayamadığım bir yazarın orta öğretimde okutulması resmen kabul edilmiş 'Modern Çağlar Tarihi'nde, üçyüz şu kadar sayfanın ikiyüzünden fazlası sırf Fransa tarihine ayrılmış, geri kalan sayfalardan çoğu Avrupa milletleri tarihinden bahsederken, ancak birkaç sayfası, o da Frenkler açısından Devlet-i Osmani'ye bırakılmıştır.

"Bizim aydınlarımız, şimdi basını ellerinde tutanlar, Doğu ve İslam âlemi ile meşgul olmaktan adeta utanırlar. 'Medeni Avrupa' varken, Şark göz atılmaya, düşünülmeye değer mi hiç? Sonra Allah esirgesin, Avrupalılar bize Avrupalaşamamış, barbarlıktan bağnazlıktan kurtulamamış demezler mi?

"Biz Batı'nın gözüne girmek isteriz. Batı'nın iyi niyetli yakınlığını kazanmak isteriz. Bir gazetecinin dediği gibi, 'Avrupa medeni ailesi içinde yer tutmak' isteriz.

"Bunun için Batı'ya yaranmalıyız. Hatta dalkavukluk etmeliyiz. Doğu ile ilgilenmekte ne yarar var, onlardan ne çıkar sağlanacak?

"Batı'dan korkuyoruz. Doğu'yla meşgul olursak, bizi birtakım siyasi fikirlerle suçlarlar. memleketimize de bundan kötü sonuçlar doğar. Eğer Avrupa'nın gözüne girer, teveccühünü kazanırsak, her türlü bağnazlık lekesinden uzak kalır ve memleketimizde rahat rahat yaşarız."

Yukarıdaki satırlar Yusuf Akçura'ya ait.

Mustafa Kemal'in fikriyatında yer tutmuş iki önemli düşünürden biri Ziya Gökalp'se, öbürü Yusuf Akçura'dır.

Okuyageldiğiniz bu satırları, 16 Şubat 1911 tarihli "Sırat-ı Müstakim"de yayınlamış...

Akçura, "Üç Tarz-ı Siyaset"inde, hem "Doğu-Batı" sorunsalını kurcalıyor, hem de "Batı'ya parmak kaldırma" alışkanlığındaki intelijansiyayı sorguluyor.

Ne var ki, hâlâ "eskil" ve "kalık" bir düşünür muamelesi gördüğü için okunmuyor, gündeme gelmiyor, kitapları satmıyor.

Aydınlar, yazarlar, siyaset adamları da tanımıyor onu.

"Toplum mühendisliği" projelerini birtakım zecri ve cebri düzenlemelerle hayata geçirmeye çalışan güç ve iktidar sahipleri dönüp "Üç Tarz-ı Siyaset"e bakacak değiller elbette.

Bu da Said Halim Paşa'dan (Paşa'nın "Buhran-ı Fikrimiz" adlı kitabından):

"Milletçe yükselmek için Batı medeniyetlerinden yararlanmak gereğini duyduk. Bu düşünce nasıl olduysa 'Bunun için mutlaka Batılılaşmak gereklidir' gibi yanlış bir kanı doğurdu. İşte bütün çabalarımızı faydasız ve güdük bırakan en esaslı yanlışımız bu olmuştur. Bu yanlış kanıdan bir de 'Kurtulmak için her bakımdan Batı milletlerini taklide mahkumuz' fikri doğmuştur ki, bu da öteki kadar yanlış ve yersizdir."

Eski bir Tanzimat alışkanlığı olarak sürekli Batı'ya parmak kaldıran, "işkence yapma özgürlükleri" ellerinden alınınca dönüp "tam bağımsızlıkçı" ulusal düşünceye biat eden Türk entelijansiyasına duyurulur.

Bunlar değil miydi, Batı'nın değer tercihlerini kutsayıp, "yabancılaşma"yı bir "uygarlık projesi" olarak kaktırmaya uğraşan...

Şimdi utansınlar.


24 Ocak 2002
Perşembe
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED