T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Demokrasi ve hukuk, simetri ya da asimetri...

312. madde etrafında dönen tartışmalara dikkat... 'Mini demokrasi paketi' demokrasi açısından son derece 'iri tehlikeler' barındırıyor.

Zihinsel şemalarla maddi hayat arasındaki ilişki inkar edilemez; düşüncelerimize uygun pratikler üretmek isteriz. Bununla beraber ürettiğimiz pratiklerin de zihinsel yapımızı etkileyici sonuçları vardır.

Türkiye çok uzun zamandan beri 'değişim' tartışmalarının 'statüko' karşısındaki mağlubiyetini bu çerçeve içinde yaşıyor. Değişime açık ve değişimi destekleyen anlayışlara uygun pratikler görünmüyor ortada, buna karşın statükoyu pekiştiren yasal düzenlemeler yüzünden Türkiye'nin 'ufku' sıkı markaja alınıyor.

Bir yandan, dünyaya açılan zihinler, bir değişimin artık kaçınılmaz hale geldiğini görüyor. Korkularından arınmış, güvenlik kodlarıyla toplumu ve siyaseti ele almanın açmazlarını görmüş ve bir yerlerden işe başlamanın artık 'olmazsa olmaz' olduğunun idrakine varmış insanlar çoğunluğu oluşturuyor Türkiye'de. Bu değişimci ve dünyaya açık zihinsel statü ile toplumu sürekli sabitlemeye çalışan statüko arasındaki açı farkı ise ölçülemeyecek kadar büyük. Bu nedenle genelde insanların dünyayı algılama biçimlerine uygun pratiklerin topluma ana rengi vermesi beklenirken, tam tersi oluyor ve her geçen gün sıkılaşan 'devlet pratikleri' yoluyla toplum dünyadan daha çok koparılıyor.

Mevcut tasarı yasalaşırsa ortaya çıkacak 'devlet pratikleri' yoluyla toplum bambaşka bir zihinsel algının içinde yaşamaya zorlanacak. Böylece, dünyanın çok nadir yerlerinde görülecek bir güvenlik mantığı tarafından yönlendirilecek toplumsal yaşam. Bu durumu tesis edecek düzenlemeler, çok detaylı bir biçimde, gizlenmeye gerek bile duyulmadan yerleştirilmiş tasarının içine. Tasarı öyle pratiklere yol veriyor ki, Türkiye gibi şartlara sahip bir ülkede bozuk giden şeyleri eleştirmek veya herhangi bir 'sivil muhalefet'in sözcülüğünü yapmak bile mümkün olamayacak.

Tüm bunlar bir kere daha, evrensel demokrasi tarihiyle çok az örtüşen bir siyasal tarih üretmeye çalıştığını gösteriyor Türkiye'nin. Model üretemeyen, 'kendi'ni ve 'öteki'leştirdiklerini özgürce tartışamayan ve bu nedenle de demokrasi ve temel haklar uğruna verilmiş mücadelelerin sonuçlarına başka bir hattan ulaşmaya çalışma yanılgısından kurtulamayan bir ülke oluyor Türkiye.

Bu tasarı yasalaşırsa, sicili daha çok bozulacak Türkiye'nin. Zaten hiç kimse artık birilerinin bu sicili ciddi bir şekilde bozuk tutmayı daha elverişli bir durum olarak algılayıp algılamadığından emin değil. Çünkü girilen bu yolla Türkiye'nin 'uluslar arası siyasi evren'de bir yer edinmesi mümkün değil. O zaman tek bir izah yolu kalıyor. İç statükodaki güçlerini azamileştirmek isteyenler, hukuk yoluyla demokrasiyi kısıtlamaya devam etmek istiyorlar. Böylece demokrasi ile hukukun birbirinin simetrisi olarak temel hak ve özgürlükleri geliştirdiği ileri siyasi modellerden kopularak, hukukun ve demokrasinin asimetrik bir ilişki içinde olması sağlanacak. Bu ise Türkiye'nin kuruluşundan beri içinde kalmaya önem verdiği 'siyasi evren'in gerektirdiklerinin tam tersi bir yöne gitmektir.

Oysa, o 'siyasi evren'in gücüne, tam tersi bir modelle ulaşmaya çalışmanın sonuç almadığı ise yüzlerce kere görülmüştür...


24 Ocak 2002
Perşembe
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED