T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Pozitif olanın normatif olanda içselleştirilmesi

Bir toplumun ekonomik gücünün simgesi üretim kuruluşları ise, kültürel zenginliğinin simgesi de araştırma kurumlarıdır. Araştırma çalışmaları açısından yoksul olan bir ülkenin, üretim gücü bakımından büyük olması mümkün değildir. Türkiye'deki üretim güçsüzlüğünün kaynağında kültürel yoksulluk vardır.

Türkiye'nin kültürel yoksulluğunu giderme yolunda atılmış önemli adımlardan biri de, Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Araştırmaları Merkezi, kısa adıyla İSAM'dır. Merkez kütüphanesi, çoğu Batı üniversitelerinde doktora çalışması yapmış araştırmacı kadrosu, okuma ve konferans salonlarıyla büyük bir kültür kurumudur.

Başkan Prof. Dr. Şahin Uçar'ın öncülüğünde başlatılan "Tartışmalı Akademik Konferanslar" başta İTÜ olmak üzere, üniversite çevreleri tarafından ilgiyle izleniyor. Geçen hafta sonu İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden Prof. Dr. Şafak Ural "Bilim Felsefesi"ndeki yeni gelişme ve tartışmaları ele aldı.

Ural'ın "pozitif", görünen alanla ötesindeki "normatif" alan arasındaki ilişkiler üzerine başlattığı tartışmalar, Uçar'ın odasında, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Prof. Dr. Zeki Şen, Prof. Dr. Mehmet Emin Karahan, Dr. Adnan Aslan ve Dr. Tahsin Görgün'ün de katkılarıyla zenginleşerek devam etti.

Pozitivizmin oluşturduğu paradigma içinde geliştirilen bilimsel bilginin ekonomik, siyasal ve kültürel alandaki etkileriyle modern insanın metafizik dünyayla bağları bütünüyle koptu. Tüketime dönük, harcamayı mutluluk kabul eden modern insanın elinde bilginin hiyerarşisi altüst oldu. Artık hiyerarşisinde tepe noktasını beş duyunun dışına çıkmayı reddeden pozitif bilgi tutuyor.

Bilginin hiyerarşisinde pozitivizme tanınan öncelik, görünen ve görünmeyen dünya arasındaki bağları bütünüyle koparmakla kalmadı, pozitif alanın dışında gerçek olmadığını ileri sürerek, Türkiye'de olduğu gibi, dünyada sekülerizmin katılaşmasına yol açtı. Bilimselciliğin her alanı sel suyu gibi işgal ettiği modern çağda, Batılı düşünür ve sanatçılar, pozitif dünyanın metafiziğe bütünüyle kapalı perdelerini aralayarak, Vahiy'in ışığını yeryüzüne düşürmeyi başaramadılar.

Modern insanın putları haline getirilen nükleer teknoloji, biyolojik ve kimyasal silahlar, Batı ülkeleriyle birlikte, bütün dünyanın korkulu rüyası haline geldi. Nükleer bir enerji üretim santralına yapılacak intihar saldırısı, "11 Eylül" saldırısında olduğu gibi, yalnızca Dünya Ticaret Merkezi'nin kulelerini değil, Manhattan'la birlikte bütün New York'u haritadan silebilir.

New York intihar saldırısı açıkça gösterdi ki, normatif alanı yok sayarak, bütün ağırlığın pozitif alana verilmesi, haksızlığa uğrayan kesimleri birer canlı bombaya dönüştürüyor. Artık canlı bombalar, yalnızca Tel Aviv'de değil, Tokyo'dan Washington'a kadar bütün dünya başkentlerinde uğradıkları haksızlıklar karşısında köşeye sıkışmış bir kedi gibi, ölümüne saldırmaktan başka çarelerinin olmadığına inanıyor.

Bütün dünya üniversite ve araştırma kurumlarıyla en az pozitif alan kadar normatif alana önem vermek zorunda. Her bilim dalı araştırma konusu ne olursa olsun, pozitif alanla birlikte normatif alanı da yapısında meyvanın çekirdeğini içinde taşıdığı gibi taşır. İster pozitif, isterse normatif olsun, biri diğerini yok etmeye kalkarsa, farkında olmadan kendini yok eder.

Normatif alanın içinde içselleştirilmemiş bir pozitivizm, nükleer silahlardan daha öldürücü olabilir.


10 Şubat 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED