AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
Savaşa dair...

  • OSMAN AKKUŞAK
    Eflatun, "Savaş, insan tutkularından doğmuştur" diyor. Alain: "Fikir, öfke, gurur, kin v.s. gibi duygular, savaşların kaynağıdır"

    Niçe (Nietzsche) "Savaş biyolojik bir ihtiyaç, tabiî bir ayıklanmadır.. En kuvvetlilerin en zayıfları ortadan kaldırmasına imkan verir."

    Deli mi, dâhi mi olduğu hâlâ tartışılan bu Alman filozofunun görüşlerinden, faşizmin ve nazizmin etkilendiğini biliyoruz. İngiliz ekonomisti Maltus (Malthus): "Savaş ilerleme şartlarından biridir. Bir çeşit kan almadır, işsizliği yok eder, demografik bir denge kurar" diyor. Ernest Renan ise "bir milletin, uyumasına engel olan bir kamçıdır." diyor.

    Birçok müşahit ve yorumcu savaşın insanları icatlar yapmaya sevkettiğini beyan eder, ilimlerin savaşlar sayesinde geliştiğini söyler.

    Alain ilave ediyor: "Her iktidar savaşı sever, onu arar, onu haber verir ve onu uzatır (Kendi iktidarını elde tutmak için)"

    Bazıları da "Savaş siyasi partilerin ve çeşitli ideolojilerin varlığından doğmaktadır" buyuruyor. Sormak lazımdır, savaş çıkan her yerde parti mi vardır, ideoloji terimini kaç zamandır kullanıyoruz?

    Kant'a göre "Yalnız Cumhuriyet idaresi barışı sürekli olarak koruyabilir" Marks, "Savaş ekonomik olguların dayattığı bir mecburiyettir" diyor. Birçok düşünür, "Savaşın, ilahî bir kaynağa dayandığını, insanlığın hayatında organik bir fonksiyona sahip bulunduğunu, binaenaleyh ortadan kaldırılmasının sözkonusu olamayacağını ileri sürmüşlerdir. Tabiatın nizamında; ezeli, ebedi determinizmin gerekleri içinde, savaşın tabiî bir vazifesi olduğu fikri; bu vazifenin, dünyanın sonana kadar hükmünü icra edeceği inancını doğurmaktadır. Esasen, insanlık tarihinin gösterdiği odur ki, "ben daha çok yiyeyim, ben daha iyi yaşayayım, herkes benin dediğimi yapsın" diyen gaddar ve zalim insanların idaresinde olan milletler var oldukça, savaşın yeryüzünden silinemeyeceği anlaşılıyor. Demek bu iş, insan tabiatının bir cilvesidir. O halde, toplum olarak, millet olarak haklarımızı, hürriyetimizi ve varlığımızı korumak için daima hazırlıklı olmak, savaşa da hazır olmak mecburiyetindeyiz. Düşmanlarımızın ve bizi yok etmek isteyenlerin, içimizdeki bölücü, yıkıcı ve terörist grupları desteklediğini, teşvik ettiğini, gelenek ve göreneklerimizi tahrib etmeye çalıştığını, moral değerlerimizi ve millî birliğimizi zayıflatmaya uğraştığını, halkımızda ve gençlerimizde harp aleyhtarı bir hava yaratarak, savunma gücümüzü ve savunma irademizi yok etmeye gayret ettiğini; hükümet olarak, meclis olarak, devlette vazifeli memur olarak, işçi ve gençlik olarak, öğrenci, esnaf ve çiftçi olarak, bir an hatırımızdan çıkarmamalıyız. Terörist, bölücü ve yıkıcı unsurların, bilhassa medya kuruluşlarına (radyo, basın ve televizyon kanallarına) musallat olduğunu, bu kuruluşları alet olarak kullandığını unutmamalı, bu sâhalarda görevli arkadaşlarımızı ikaz etmeli, onlara sorumluluklarını hatırlatmalıyız!... Yurt içinde, yurt dışında; devletimiz, milletimiz ve ordumuz aleyhinde sistematik propaganda faaliyeti yürütenlerin oyununa gelip onların etkisi altında kalmamalıyız!... Savaş hakkında söylenenleri ve bilinenleri kaydettikten sonra yazımızı Yüce Peygamberimiz'in sözü ile taçlandıralım:

    "Savaşı talebetmeyiniz, fakat hakkınızı korumak ve tehlikeyi önlemek için harbetmeye mecbur kalırsanız, telaşlanmadan, korkmadan, ürkmeden harbediniz" buyurmuştur. Her şeyin doğrusunu ve güzelini o söylemiştir...



  • 17 Mart 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED