AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Ben yapmadım, o yaptı"

CNN'de yayımlanan bir haberde, "Sahtekârlığı, Irak'la komşu bir ülkenin istihbarat servisi yapmış olabilir" iddiasının dile getirildiğini duyunca yüreğim ağzıma geleyazdı. "Ya Türkiye ise?" endişesiyle… Neyse, işin peşine düşünce, sahtekârlık yaptığından kuşkulanılan istihbarat servisinin bir başka ülkeye ait olduğunu öğrendim de rahatladım…

'Sahtekârlık' dediğim, Saddam Hüseyin'in ülkesini nükleer silâhlarla donatmak istediğine dair belgeler üzerinde yapılan… Hani, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler üzerine 'bomba' gibi düşmesi beklenen raporların Güvenlik Konseyi'nde görüşlmesi sırasında, Uluslararası Atom Ajansı'nın direktörü Elbaradei'in, "Bize sahte belge sunuldu" diye dokunup geçtiği belgeler… Elbaradei dokunup geçti, ama benim merakım hâlâ devam ediyor…

Nasıl etmesin? Yıllık bütçesi 30 milyar dolar olan istihbarat servislerine sahip bir ülke ABD… Irak'la savaş yapmak istiyor ve bu yüzden BM Güvenlik Konseyi üyelerinin oyuna ihtiyacı var... Üyeler ise, Irak'ın dünya barışına gerçekten tehdit teşkil ettiği konusunda ikna edilmeyi bekliyorlar... ABD istihbaratının "İşte belgeler" diye sunduğu, Başkan Bush ile dışişleri bakanı Powell'in günler öncesinden, "Elimizde kesin kanıtlar var" deyip durduğu belgeler, istihbaratçı olmayan bir gözle bile 'sahte' olduğu tespit edilecek acemilikte imal edilmiş… Akıl alır bir şey mi bu sizce?

Elbaradei'nin kurumuna, "İşte size Irak'ın nükleer silâh peşinde koştuğunun kanıtı" iddiasıyla sunulan belgelerden birinde, Nijer cumhurbaşkanı Tandja Mamadou'nun imzası bulunuyor. Belgeye göre, Irak, Nijer'den işlenmiş uranyum satın alma çabasında. Ancak, Mamadou'nun imzası 'acemice atılmış; bir uzman, "Yapılan iş çocukça" demekten kendini alamamış…

Ekim 2000 tarihli ikinci belge daha da garip. Bir mektup bu da. Mektup 1980'lerde işbaşında bulunan askerî yönetimin kullandığı bir kâğıda yazılmış. Altında 'Nijer dışişleri bakanı' olarak imzası bulunan kişi, son 14 yıldır o bakanlığın kapısından bile geçmemiş… 'Sahtekârlık' ilk ortaya çıktığında, Amerikalıların İngilizlere, İngilizlerin de uzaklara baktığı, uğruna savaş açılacak 'kanıtlar' bunlar işte…

ABD dışişleri bakanı Colin Powell "Olayda büyütülecek bir yön yok" diye ortalığı yatıştırmaya çalıştı. "Elimizde bu belgeler vardı; işe yarar diye kuruma verdik" dedi Powell… "Sahteyseler ne yapalım?" diye de ekledi.

Amerikan yönetimi, sahtekârlığın ortaya çıktığı günden itibaren, "Birileri bizim istihbaratçıları aldatmış olmalı" görüşünü yaymaya başladı. Biri, "Bunda kasıt aramamak gerekir, bizim istihbaratçılar da beceriksiz çıkabiliyor" bile dedi. Onun bu sözü CIA ve FBI'nin içinde nasıl yankı buldu bilemem, ama eski bir CIA görevlisinin konuya bu biçimde yaklaşılmasından müthiş rahatsız olduğunu biliyorum… CIA'de uzun yıllar çalışmış Ray Close, "Külâhıma anlatsınlar" demiş beceriksizlik hikâyesi için; "Ben o örgütlerde hiç beceriksizlik görmedim, ama kötü niyetle bol bol karşılaştım…"

Bush-Powell yönetimi üzerine gidilmese sahtekârlığın üzerine yatacak; ancak merakı benden daha az olmayan Amerikalılar da var. Bunlardan biri olan West Virginia senatörü Jay Rockefeller, FBI direktörü Robert Mueller'e bir mektup yazarak, belgelerin "Irak konusundaki politikaları ve kamuoyunu etkilemek amaçlı çok daha geniş bir kandırma kampanyasının bir parçası" olabileceğini ileri sürdü… ABD'de "Ben yapmadım, o yaptı" tartışmalarını başlatan senatörün mektubu…

Beyaz Saray, Sen. Rockefeller'in karşısına kendisini savunacak bir başka senatör çıkarmakta gecikmedi. Senato istihbarat komitesi başkanı Pat Roberts, "Sayın meslektaşımın, Irak'a karşı elimizi güçlendirmek için bizim istihbaratçıların belge ürettiği iddiası doğru değil; ABD Irak'a karşı elini güçlendirmek için bir tek belgeye dayanmıyor" açıklamasını yaptı…

Gülmeyin sakın…

Peki de, 'sahte belgeler' kimin ürünü? ABD istihbaratı yapmadıysa, en yakın müttefiki İngiltere pekâlâ bu işin içinde olabilir. Hatırlayalım: Tony Blair'in kendi özel raporunda da, bir öğrencinin makalesi, yazı sahibine atıfta bulunulmadan, yer almamış mıydı? Belki de, CNN'nin ileri sürdüğü gibi, "Irak'ın komşularndan biri" yapmıştır? CNN'e göre, bu komşunun, "Savaşın çıkmasında çıkarı bulunan, savaş-yanlısı bir ülke olması" da gerekiyor…

Acaba, bölgedeki ülkelerden hangisi bu tanıma uyuyor? "İsrail" diyeceklere CNN'in bir itirazı var: "İsrail'in istihbarat örgütleri o kadar güçlü ki, belgelerde hemen fark edilen türden acemilikler yapmaları mümkün değil…"

Böyle durumlarda ne olur bilirsiniz: Yönetimden veya istihbarat dünyasından birileri, medya dünyasından birilerinin kulağına, "Biliyorsun ya!" diye bir şeyler üfler ve dikkatleri dağıtmaya çalışır. Hiç ilgisiz adresler bile verilir. Bu defa da aynısı oldu ve bir Amerikan gazetesinde, istihbarat dünyasından iyi haber almasıyla tanınan bir gazetecinin imzasıyla, "Sahte belgelerde İtalyan parmağı" olduğunu ileri süren bir haber çıktı. Gazeteciye "Suçlu İtalyanlar" diyen 'ismi saklı kaynak', "Aman yanlış anlaşılmasın, onları da birileri aldatmış olabilir" demeyi ihmal etmemiş…

Son durum şu: Belgeler sahte, ama ABD, İngiltere, İsrail istihbarat örgütleri zinhar suçlu değil, İtalyanları birileri aldatmış …

Ne denir? Yersen…


17 Mart 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED