AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
ABD zılgıtını içselleştirmek

Bu defa ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grosman konuşuyor: "Sanırım Türkler'in, onlar olmadan bu harekatı yapamayacağımıza inanmalarına izin verdik. Oysa bunun doğru olmadığını söyledim. Başkan da söyledi. Ama belki daha iyi açıklayabilirdik, Türkler'in bunu anlayabilmesi için. Yani Türkler'in geçen yılın sonunda ve bu yılın başında kullandığı söylemle ilgili olarak. Yani sanki ABD'nin her şeyi tamamen Türkiye'nin istediği biçimde yapması gerekir gibi görünüyordu, bunun böyle yürümeyeceğini anlatabilmek gerekiyordu.

"Kimin hatası bilmiyorum, belki bizim hatamız, belki Türkler'in hatası. Ancak Türkler şuna inanmaya başladı: Türkiye olmaksızın bunu yapamayacaktık. Ancak elimizdeki veriler bunu diğer müttefiklerle yapabileceğimizi ortaya koyuyordu. Yaptık da."

Bu sözlerin ardından Wolfowitz benzeri "Hiçbir şey olmamış gibi davranamayız" biçiminde güceniklik söylemleri ve ardından Türkiye'ye ABD'nin yanında yeni görev alanları...

Bu "galib"in psikolojisi...

Bu psikolojinin içinde kendisinin her yaptığını doğru gören ve herkesin bir biçimde ona eklemlenmesini isteyen, eklemlenmeyenin gene bir biçimde te'dib edilmesini öngören, artı, te'dibe maruz kalacak ülkenin derin bir psikolojik travma içine girmesini bekleyen unsurlar var.

Amerika zaten Bush doktrini çerçevesinde kendi meşruiyyetini kendisinin üretme hakkı bulunduğunu düşünüyor. Buna göre savaşın da "meşruiyyeti kendinden menkul" olacak, işgalin de, bir ülkenin düzenini tanzim etmenin de, o ülkenin maddi-manevi kaynaklarını keyfi biçimde tasarruf etmenin de.

Böyle bir "kendinden menkul" meşruiyyet anlayışının, Türkiye gibi, rota dışı bir eylem sergileyen ülkeye karşı öfke duyması gayet tabii.

Ne yapmışız:

-Biz olmazsak Amerika'nın Irak'ı teslim alamayacağına inanmışız ve biz olacaksak, Amerika'dan bizim şartlarımızı da dikkate alması gerektiğini talep edecek olmuşuz.

Yani bir anlamda kendimizde bir "varlık" vehmedip (!) şart dikte etmeye kalkışmışız.

Grosman demek istiyor ki "Bu ne cür'et!. Biz gibi bir Leviathan'a (çağdaş ejdere) böyle bir şart dikte etmeye kalkışmak ha!"

"Hatamız size böyle bir kudrete sahip olduğunuz vehmini vermek" diyor.

Yani "Bakın savaştık, Irak'ı teslim aldık ve şimdi bize yalvar yakar durumdasınız!"

Grosman'ın sözlerinin psikolojik alt yapısı bu.

Bir kere muhatabında bu psikolojinin yansımalarını oluşturduğunda, ardından "yol haritası" gelecek. "Şayet dersini aldınsa bundan sonra şu yol haritasını sakın ihmal etme!" Grosman'ın ve Wolfowitz'in konuşmalarında onlar da var: "Türkiye hatasını kabul edecek ve sonraki ilişkiler bu zemin üzerinde gelişecek."

Burada bazı hususlar üzerinde durmak gerekiyor.

-Birisi şu: "Şahin" politikalar Amerika'yı, dünyanın tek süper gücü olsa dahi sürdüremeyeceği, bir saldırganlık sürecinin içine sürüklüyor. Bu "meşruiyyeti kendinden menkul" eylemler, artık bir sıçrarsın çekirge olayına dönüşmüş durumda. Amerika Irak'ta resmen işgalci konumunda. Bunu görmemek mümkün mü? Amerika'nın istenmediğini görmemek mümkün mü?, Yarın daha çok istenilmeyeceğini görmemek mümkün mü? Sonra daha kaç ülkeyi işgal edecek Amerika? İran? Suriye? Sudan? Afganistan'da oluşturduğu koalisyon Irak'ta yarıdan fazla fire verdi. Çünkü ne "kitle imha silahı" gerekçesi, ne de "demokrasi ve özgürlük getirme" gerekçesi inandırıcı bulunmadı. Amerika'nın yanında yer alan ülkeler de ya bu süper gücün öfkesinden çekindikleri ya da yarın onun yanında bulunmanın "Aslanın artıkları"ndan yemlenme imkanı vereceği için bu yolu seçtiler. Amerika'nın meşruiyyeti hâlâ sorgulanıyor. Yarın başka ülkelere yönelik yaptırımlarda daha çok sorgulanacak.

-Sonra, Amerika'nın sırtında bir "İsrail vahşeti" yükü var ki, bu ABD'nin İslam coğrafyasında giriştiği tüm eylemleri en azından "çifte standart" şaibesi ile buluşturuyor. Ne yapıyor Amerika Şaron zalimine ve ne yapıyor İsrail'in kitle imha silahları karşısında? Dünyanın bütün başkentlerindeki Amerikan aleyhtarı gösterilerden öte, İslam ülkelerinde mevcut olan "derin Amerikan aleyhtarlığı" Amerika'yı rahat bırakır mı bu coğrafyada?

-Bir de şu var: Amerika Türkiye'ye "onsuz olmaz" biçiminde bir kanaat verdiği için hata ettiğini düşünüyor. Belki bir süre sonra, "onsuz da oluyormuş" diye düşündüğü için hata ettiği kanaatine varacak. Şimdilerde bizde "Amerika biz olmazsak Kürtler'le yapar" gibi bir korku üretilmeye çalışılıyor. Böyle bir kanaate "bırakınız yapsınlar" demek bile mümkün. Aslında böyle bir şeyi önce Amerikalılar "reel politik" içinde sağlıklı bulmazlar. Çünkü reel değil bu. "Amerika Türkiye'siz yapar, İran'sız yapar, Suriye'siz yapar, Filistin'siz yapar, Suudi Arabistan'sız yapar, Pakistan'sız yapar!!!" Nasıl yapar? "Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e tüm İslam coğrafyasını işgal ederek!!!" Öyle mi? Koca İslam dünyası Amerikan sığırlarının otlağı mı olacak?

-Türkiye, Wolfowitz-Grosman zılgıtını içselleştirerek ve bundan böyle Washington'un çizeceği "yol haritası"na sadık kalacağı intibaı vererek, ne kendi itibarı açısından sağlıklı bir şey yapmış olur, ne de ABD'ye bu coğrafyada gerçekçi bir rol üstlenme perspektifi verir. ABD'nin bu psikolojisi, er geç varıp bir yerlere toslayacaktır. Türkiye'ye şu anda, bölge ile ilgili her çevreyi aklı selim çizgisinde tutacak daha büyük sorumluluklar düşüyor. Bunun için öncelikle "kendine güven" ve "derin şuur" gerekiyor.


9 Mayıs 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED