Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu üzerine emeklilik yaşını 65'ten 61'e indiren yasanın yürürlüğünü durdurdu. Danıştay Başkanı Nuri Alan da "Bu kanun değişikliği nedeniyle emekli olan memurlardan, usulüne uygun olarak idari yargıya dava açanlar, yürürlüğü durdurma kararından yararlanabilirler" dedi.

Görünürde, CHP bir muhalefet partisi olarak işini yaptı, Mahkeme anayasaya uygunluk açısından görevini yerine getirdi, Danıştay da ortaya çıkan bu yeni duruma ilişkin yol göstericilikte bulundu. Tipik bir anayasal ve hukuk devleti zinciri işlemiş görünüyor.

Olup biteni böyle okumak da mümkün, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran Milli Güvenlik Kurulu'ndaki iki görüşten birinin kazanımı olarak da...

Aslına bakılırsa Anayasa Mahkemesi verdiği kararla, MGK'daki taraflardan birisi olan Cumhurbaşkanı ve askerlerin tezini kabul etmiştir. Elbette bu karar doğrudan, Ak Parti'ye yönelik kadrolaşma iddialarına referans sayılmamalıdır ama genel olarak, yeni hükümetin değişim niyetine yönelik ciddi bir itiraz olarak kabul edilmelidir. Biraz direnç, biraz ayak sürüme ve fazlasıyla statüko refleksi...

Meclis'ten bilgi gizlemek

Mahkeme'nin kararı açıkladığı sıralarda TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanı Azmi Ateş, kelimesine kelimesi şunları söylüyordu: "Mercek altına aldığımız 5 yıllık dönemin halen işbaşında bulunan bazı bürokratları istenen bilgiyi ya vermiyorlar ya da eksik veriyorlar."

Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu bürokratik kleptomaninin iktidar gücü daha açık nasıl anlatılabilir!

İktidarı kuşatan, iktidara direnen geniş tabanlı bir mekanizma, üzerinden daha 6 ay bile geçmeyen seçimlerin, Türkiye'nin önüne koyduğu değişim, yenilenme ve hepsinden acil yolsuzluklardan arınma hedefini ustalıkla ve pişkinlikle bloke etmeyi başarıyor. Seçmenin siyasette tasfiye ettiği yolsuzluk kadrolarının bürokrasideki ortakları ayakta duruyor. Durmakla kalmıyor, hem bir parçası oldukları yolsuzluk düzenini örtbas etmeye hem de yeni hükümetten beklenen gerçek değişimi sabote etmeye devam ediyor.

Oysa, yolsuzluk haritası çıkarılıp bu haritadaki ana arterlerden çıkmaz sokaklara kadar bütün yollarda seyredenlerden hesap sorulmadığı takdirde Türkiye'nin yerinde saymaya devam edeceği besbellidir. Bunu yapamayan partinin de dar alanda hükümet oyunuyla vakit öldürmekten başka bir şey yapmış olmayacağı da ortadadır.

Ak Parti, yolsuzluk ekonomisini darmadağın edip sorumlularını yargılayamazsa asla gerçek iktidar olamayacaktır. Bugün, bu partinin bazen kadrolaşma bazen de hükümet etme biçimine direnç gösterenler de bu gerçekten hareket etmektedirler.

Refahyol'un Susurluk'a yaklaştırılmaması/yaklaşamaması/yaklaşmaması örneğinden çok iyi biliyorlar ki, hükümet ne kadar az derine nüfuz ederse o kadar az hükümet olacaktır. Bu da eski düzenin tıkır tıkır işlemesini sağlayacaktır.

Ama, 3 Kasım'ın verdiği değişim ve yenilenme mesajı o kadar açık ve nettir ki, siyasi iktidar ya da bürokratik iktidar buna bigane kalamaz...

Seçilmişler "yetkili makam"dır

Anayasa Mahkemesi'nin dün verdiği karar elbette, yolsuzluk araştırmasına direnç gösteren bürokratların emekliliğe sevkedilen 61 yaş üzeri memurlar olduğu sonucunu doğurmaz. Onlar zaten emekli edilmişlerdir.

Bu karar bizi daha da önemli bir gerçeğe, bürokratik statükonun bütünüyle tahkim edilmesine götürüyor. Bürokrasi, yargısıyla icra kalemleriyle ve bütün atanmışlık mekanizmalarıyla "seçilmişler"e karşı güç birliği yapıyor. Bu güç birliğinin vardığı çarpıcı bir noktayı Azmi Ateş anlatıyor:

"Bankalar Kanunu, Meclis'e karşı direnişin kaynağı olabiliyor. İfadeye çağırdığımız bürokrat yolsuzluğu araştıran bizlere bile maddeyi delil gösterip 'yetkili makam dışındakilere bilgi veremeyiz' diyor."

Burada sorun kanunun lafzı değil, bürokratik geleneğin Meclis'i dahi "yetkili makam" olarak kabul etmemesi, seçilmişleri tanımamasıdır.

Ak Parti'nin işi çok zor ama aynı zamanda bu partinin ürettiği iktidar hiçbir zorluğu mazeret saydıramayacak kadar büyük bir siyasal güce sahiptir.

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu