T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gönülsüz barış terör getirir

Amerika'nın açtığı çığırı başkalarının da izleyeceği belliydi; korkulan oldu ve İsrail kendi 'teröre karşı savaşı'nı ilân ederek Filistin hedeflerine saldırmaya başladı. Filistin lideri Yaser Arafat'ın içinde bulunduğu sanılan yerlere iki gündür bombalar yağıyor. Ariel Şaron ve İsrail'in yetkili ağızları, amacın, kendi çizgilerine gelmezse Arafat'ın defterini dürmek olduğunu gizlemiyorlar...

Bu noktaya nasıl gelindiği biliniyor: Sadece bu hafta sonu, Filistinli üç intihar komandosunun Kudüs ve Hayfa'daki eylemleri 25 İsrailli'nin ölümüne, 100'den fazlasının da yaralanmasına yol açtı. Ölümü göze alarak eylem yapan Filistinliler, geride bıraktıkları video çekimleriyle, propaganda savaşına da katkıda bulundular. İsrail, Arafat'tan, Batı Şeria ve Gazze'de Hamas ve İslâmi Cihad gibi örgütlerin faaliyetlerine izin vermemesini, liderlerini yakalayıp cezalandırmasını talep ediyor.

Arafat'ın işini zorlaştıran, barış çubukları tüttürüldüğü bir ortamda (Şubat 1996) meydana gelen benzer eylemlere bugün kendisinden beklenen şiddetle cevap vermiş olması. O dönemde, dokuz gün içerisinde dört canlı bomba patlamıştı. Başında Arafat'ın bulunduğu yeni kurulan Filistin Yönetimi (FY), eylemleri 'terör' olarak ilân etmiş, Hamas ve İslâmi Cihad örgütleri üzerine kararlılıkla yürümüştü. Beş yıl önceki olaylarda, çok sayıda Filistinli örgüt üyesi FY tarafından tutuklandı, örgüt merkezleri kapatıldı. Şaron, Arafat'tan, şimdi de beş yıl önceki gibi davranmasını bekliyor...

Oysa, Arafat, İsrail ile 'kalıcı barış' imzalamış, Filistin Devleti hayalini gerçeğe dönüştürme yolunda adım atmış Arafat değil bugün. Son beş yılın İsrail hükümetleri, Oslo ve Madrit'te varılan mutabakatların gereklerini yerine getirmede nazlı davrandılar ve işgal altında tuttukları bölgelerden, anlaşmadaki takvimi hiçe sayarak, orduyu çekmediler. Bugünkü kanlı olayların temelinde, son beş yıl boyunca yaşanan olayların, İsrail ile barışın mümkün olamayacağı kanaatini Filistinlilere aşıladığı gerçeği yatıyor.

Hangi amaçla başvurulursa başvurulsun 'terör' kınanması gereken bir mücadele yöntemidir. Geçen hafta sonu İsrail'i kana bulayan eylemler sırasında hayatını kaybeden insanlar tesadüfen orada bulunan birer terör kurbanıydılar. Kendilerini canlı bombalara dönüştüren Filistinli gençler de, bir yönüyle, terörü yöntem olarak seçen bir anlayışın elinde kurban sayılabilirler. Dünya tarihi, terörün yeni terör eylemlerini beslediğine ve terörle sonuç alınamadığına tanıklık ediyor.

Ülkeyi kana bulayan eylemlerden sonra bütün yükümlülüğü Arafat'ın sırtına yıkarak kendini sorumluluktan kurtarma çabasına girişen İsrail yönetiminin görmediği, 'barış' umudu verildikten sonra takınılan resmi tavırların, uygulanan devlet politikalarının terörü besleyen en önemli unsur olduğu gerçeğidir. Bugün gelinen noktada, dünya, terörün sona ermesi kadar, Filistinliler'in "Benim" diyecekleri bir devlete sahip olmalarını da istiyor. Şaron ve ondan öncekiler, devlet adına şiddet kullanarak, bunu engelleyebileceklerini, Filistin'i daha uzun süre işgal altında tutabileceklerini düşündüler. Onların bu düşüncesi, umutsuzluğun ürünü olan bugünkü şiddet ortamını doğurdu.

Şaron'un ve İsrail yönetiminin arzusu, Arafat'ın, 1996'da gösterdiği çeviklik ile Batı Şeria ve Gazze'deki 'yasadışı' örgütlerin üzerine yürümesi. Oysa, 1996'da Arafat'ın verdiği işaretle Hamas ve İslâmi Cihad örgütlerine yönelik güvenlik operasyonunu gerçekleştirenler, yaşanılan hayal kırıklığı ile saf değiştirmiş bulunuyorlar. Canlı bombalardan birinin Filistin polisi oluşu tesadüf değil. Aynı süre içerisinde 'meşru' yönetim ve 'yasadışı' örgütlere bakış da köklü biçimde değişmiş bulunuyor. Arafat istese bile altına eskisi gibi hâkim olamaz bugün. Bir şeyi daha unutmamak gerekiyor: Arafat da beş yıl öncesinden bu yana yaşlandı; 72 yaşında, sağlık sorunları bulunan bir lider o.

İsrailli hedeflere yönelik terör eylemlerinin mutlaka durması gerekir; ancak, terörü sadece canlı bombaların yaptığına inanmak da yanlış... Filistin sokaklarında devriye gezen, gözüne kestirdiği Filistinli'yi tutuklayıp evini yıkan, çocuk-kadın ayırmayıp canlı hedefler üzerine ateş açan İsrailli'nin yaptığının da 'terör' olduğunu unutmamalıyız.

İsrail anlaşmalara uymalı ve Filistin topraklarını işgali sona erdirmelidir.


5 Aralık 2001
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED