T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hayâ

Dilimizde "Alnının ar damarı çatlamak" diye bir söz var. "Utanma hissini kaybetmek, hiçbir şeyden hicap duymaz olmak" mânasına geliyor.

Bu söz küçük yaşlarımdan beri beni tuhaf hayallere sevketmiştir. Öyle ki hakkında bu söz sarfedilen kişinin alnına bakarak "o çatlak damarı" görmek istemişimdir. Damar olmasa bile ondan bir iz, bir leke, bir belirti aramışımdır.

Bu arayış, şimdi düşünüyorum da boşuna değil yani. Sonradan bu sözün yanına "Alnı açık yüzü ak olmak", "Alnında kara leke olmamak", "Yüzü kızarmak", "Yüzüne tükürsen yağmur yağıyor sanır" gibi deyimleri de ekledim.

Babaannem "Yalan söyleyenin dumanı tepesinden çıkar" derdi. Çocukken birlikle bir kabahat işlediğimiz zaman, bunu kem-küm ederek inkâra yeltendiğimizde kızkardeşimin sarışın başına dalardım, duman ne zaman çıkacak diye.

Öğretmenlik yaptığım yıllarda bazı öğrencilerin kendisine dikkatlice bakıldığında yüzünün kızardığını, bazılarınınsa hiç umursamadığını izledim.

Bunlar bana insanın içinin dışına yansımasını öğretti.

Bütün suçlamalara rağmen "alnı açık yüzü ak" olan kişinin o metin duruşunu, o eğilip-bükülmeyen tavrını tanıdım.

Kalbinin temizliği yüzüne yansıyan nurlu simalar gördüm. Bir hafifçe söz işittiğinde yüzü kızaran gençlerle karşılaştım.

Çoğunluk alay ederdi: "Kız gibi kızarıyor" diye. Oysa aynı mânaya gelen ar veya hayâ duygularının kaybolmadığına en büyük işaret bu pençe pençe kızaran yanaklardı.

"Her dinin bir ahlâkı vardır, İslâm'ın ahlâkı da hayâdır" buyruluyor. "Hayâ imandandır" deniliyor.

Lugatte hayâ 1. Utanma, sıkılma, 2. Allah korkusu sebebi ile kötü, ahlâk dışı ve günah olan şeylerden kaçınmak, 3. Ahlâk kaidelerine bağlı olmak, ar, namus; gibi mânalara geliyor. Bu kavram manevî hayatımızın temelidir. Utanma duygusunu kaybetmiş arsız, hayâsız kişi her istediğini yapabilir. Onu kötülüklerden alıkoyacak, onu engelleyecek hiçbir güç olamaz.

Hayâ sahibi kişi nasıl ibadetini Cenab-ı Hakk'ın huzurunda imişcesine yerine getiriyorsa; hayatının her ânında "Allah beni görüyor" duygusunu kaybetmez.

Açıktan yapıldığında utanç veren bir işi gizlice yapmaz.

Hayâ hissi korkudan daha derin, daha ince bir noktada belirir.

O bir yerde kişinin kendisiyle başbaşa kalıp hesaplaşması, kendini ölçmesi, sınaması, yargılaması demektir. "Kaç paralık adam" olduğunu kavraması demektir.

Mahcubiyet, yüz kızarması buradan doğmalı. Ve herhalde alnımızdaki ar damarı bu sebeple varolmalı. Onda vücut bulacak bir çatlak beynin (kalbin) ahlâka ayrılan bölümünün felç olmasına sebep olur.

Pişmanlık, günah hissi, adalet, hak, iyi ve kötü, hasılı ahlâkın bütün temel kaideleri hayâ üzerinde yükseliyor.

"Allah'tan utanmayan, kuldan niçin utansın" denir, öyle değil mi?

Şöyle bir bakalım içimizin derinliklerine, şöyle bir hesaplaşalım kendimizle, bakalım bu muhasebeden "alnımız açık, yüzümüz ak" çıkabiliyor muyuz?


5 Aralık 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED